Seçimlerden sonra ortaya çıkan durum ile ilgili Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi eski üyesi, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) kurucularından, siyasetçi yazar Ömer Ağın ile görüştük.
Politika: Yerel seçimler sonrası ülkedeki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ömer Ağın: Seçimlerden sonra tüm politik organizasyonlar bir dizi değerlendirme yaptı. – İlerici, devrimci, demokratik kesimleri kast ediyorum. – Bu değerlendirmeler bir mihenk taşına göre yapılıyor. Türkiye işçi sınıfı hareketi, Türkiye işçi sınıfı hareketi ve demokrasi hareketinin konumuna göre değerlendiriyorlar. Klasik değerlendirme, bilinenleri tekrardan uzak ve hamaset edebiyatına girmeden ülkenin sorunlarına yönelik kafa yoran değerlendirmelerdir. Sağlıklı değerlendirmeleri burada bulmak mümkündür. Bunlara bir ekleme yapmak gerekli olduğuna inanıyorum. O da şu; Türkiye, Kürdistan ve Orta Doğu’da yürütülen devrimci mücadelenin birçok kazanımı olduğu biliniyor ve dile getiriliyor. Ama Türkiye’de uzun zamandan beri ilk defa gerici faşist güçler gerileme durumuna girdi ve devrimci demokratik güçler yeni bir perspektifle – yeniden ülkenin sorunlarını çözme perspektifi ile – bir çözüm rotası belirlediler ve bunu güçlendirdiler. Sorun seçimlerden sadece matematiksel sonuç çıkarmak değildir. Devrimci güçlerin görmesi gereken bu seçimin demokrasi mücadelesi çizgisinde yeni ataklar yapma olanağını göstermesidir.
Kürt özgürlük hareketi ve Türkiye’nin sosyalist devrimci güçlerinin yaptıkları sağlıklı değerlendirmelerin yanına şu değerlendirmeyi de koymak gerekir: Ülkede ilk kez Kürt özgürlük hareketi ve sosyalist güçler başta bir burjuva partisi olan CHP olmak üzere, Türkiye’deki demokratik güçlerin üstündeki ölü toprağını üstlerinden atmışlardır. Bu seçimlerin en önemli sonucu budur. Kürt özgürlük hareketi ve sosyalist güçlerin güçlenmesi olmasaydı CHP ve diğer liberal güçler bu duruma gelmezdi. Bu noktada Kürt özgürlük hareketinin oynadığı belirleyici rolün ve onun etkisinin öneminin altını çizmek istiyorum. Bunun Türkiye devrimcileri, sosyalistleri açısından bilince çıkarılması gerekiyor. Peki, bu tespit bize ne gibi görevler yüklüyor? Başta Kürt özgürlük hareketi olmak üzere, Türkiye’nin tüm devrimci güçlere tespit edilen amaçlar için ve devrimci demokrasiyi şimdiden örgütlemek için somut görevler yüklemiştir. Geçmişte KÖY-KOOP, KÖY-DER ve HALK-KOOP gibi deneylerden batıdaki devrimci güçler ders çıkarmak durumundadır. Halkların demokratik birimleri şimdiden oluşturulabilir. Demokratik ulusun temeli demokratik ekonomidir. Bu da bugünden yaşama geçirilmeye başlanmalı. Seçim sonuçları bunun olanaklı olduğunu göstermiştir.
Politika: Bölge savaş ocağına döndü. Türkiye’nin batısı ağır ekonomik şartlar altında ama savaştan bihaber “normal” yaşamını sürdürüyor. Kürt halkına karşı yürütülen imha ve işgal politikalarına karşı yürütülen direniş mücadelesi ile işçi sınıfı ve emekçilerin sınıf mücadelesi nasıl birleştirilebilir?
Ömer Ağın: Türkiye, Kürdistan ve Orta Doğu’da hiçbir dönem bugünkü kadar diyalektiğin tüm olguların birbirine bağlı olduğu yasası bu kadar reel olmamıştır. Türkiye’deki ekonomik yıkımın, uyuşturucu ve fuhuş belasının nedeni faşist iktidarın Kürt halkına uyguladığı soykırımın ve Türkiye demokrasi güçlerinin Orta Doğu’daki tüm demokrasim güçleri ile birlikte mücadele etmelerini engellemek için uyguladıkları savaş politikalarıdır. İktidarın Orta Doğu’daki yayılmacı, saldırgan politikalarının payı çok büyüktür. Düşman tektir, buna karşı birlikte mücadele edilmelidir. Kuşkusuz, bölge farklı devletlere bölünmüştür. Buna karşı halkların birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Bu en başta Türkiye halkları için geçerli. Gerici faşist iktidarı yıkmak amaç olmalı.
İşçi sınıfının örgütlü gücü 70’li yıllardaki gibi değildir, dağınıktır. Bu dağınıklığı gidermenin yolu Türkiye’nin batısında sınıf hareketini güçlendirmeye bağlıdır. Türkiye’nin batısındaki sınıf hareketi en azından Kürt özgürlük hareketinin Kürdistan’da ulaştığı örgütlenme düzeyine ulaşması gerekir. Bu da yetmez, Kürt özgürlük hareketi ile birlikte mücadele perspektifi ile davranıp, birlikte faşist iktidarın yıkılmasını hedeflemesi lazım.
Türkiye işçi sınıfı hareketi derlenip toparlandığı zaman sadece bulunduğu bölgede kazanım elde etmeyle kalmayacak, aynı zamanda başta Kürdistan olmak üzere, Orta Doğu’daki halkların ekmek, özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine katkı yapacaktır. Bu tespit bugün için potansiyel düzeyde olsa bile gelecekte reel katkılar yapacak bir düzleme gelebilir. Devrimcilerin, komünistlerin görevi bu yönde çalışmaktır. Bu tespit sadece duygulara ve ön görülere dayanılarak yapılmış bir tespit değildir. Bunun nesnel geçmişi vardır; Özellikle 1 Mayısları yasak olmaktan çıkarması ve Türkiye ile Kürdistan illerinde reel olarak kutlanır hale gelmesi, DGM Direnişi ile DGM’lerin kurulmasının engellenmesi, MESS grevleri ile kazanılan muazzam deney, Kadın hareketinin olmazsa olmaz bir gücü olduğunu göstermesi ve bugün herkesin sahip çıktığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün İKD öncülüğünde kutlanmaya başlanması – ki o dönemde “komünist kadın bayramı” olarak adlandırılıyordu -, Barış hareketinin Barış Derneği öncülüğünde ülkenin en saygın aydın, mimar, mühendis, sanatçı, sendikacı, diplomat ve milletvekilleri ile geliştirilmesi, ekonominin köylerde kooperatifler biçiminde örgütlenmesi ve şehirlerde işçilerin kurduğu tüketim kooperatiflerin bugünkü devrimci mücadeleye katkısı olmuştur. Bu bize gösteriyor ki, işçi sınıfı hareketinin güçlendiği dönemlerde bu perspektifin gerçekleşmesi yaşanmış bir gerçektir. Ekonomik krizi aşmanın bir yolu savaşı durdurmak ise diğeri de demokratik ekonomik örgütlenmenin bugünden yaşama geçirilmesidir. Bu da ancak sınıf hareketinin güçlenmesi ile olur.
Politika: Kapitalizmin ekonomik krizler sonucunda yıkıldığı pek görülmemiştir ama dünyadaki tüm büyük devrimler savaşların sonucunda gündeme gelmiştir. Lenin’in deyimiyle “emperyalist savaşlar sosyalist devrimlerin şafağıdır” sözünü günümüz koşullarında Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu alanında değerlendirirsek nasıl bir perspektif görebiliriz? Soruyu tamamlayalım… Kapitalizmi yıkma şartlarının ve sosyalist devrim için de şartların henüz olgunlaşmadığı bir ortamda halk demokrasisi olarak adlandırabileceğimiz demokratik ve emekten, halktan yana bir dönüşümün sağlanabilmesi, demokratik bir halk devriminin gerçekleşmesi şartlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ömer Ağın: Lenin’in söylediği “emperyalist savaşlar sosyalist devrimlerin şafağıdır” sözünün pratikte nasıl doğrulandığı başta Sovyetler Birliği olmak üzere dünya devrimci sürecinin üç gücünün (sosyalist ülkeler, kapitalist ülkeler işçi sınıfı hareketi ve ulusal kurtuluş hareketleri) emperyalistleri nasıl gerilettiği ile doğrulanmıştır. Nasıl ki ulus devletler Marx’a göre kapitalizmin şafağında oluşmuş ve feodalizme karşı o dönemde ilerici bir rol oynadıysa, bugün de bölgedeki savaşın sonucunda bölgesel demokratik devletlerin oluşması mümkündür. Böylece hem sosyalizmin alt yapısı hazırlanacak hem de emperyalizme karşı zaferin maddi gücü oluşacaktır. Deyim yerindeyse, yeni bir Komünist Enternasyonal’in temeli bölgede şimdiden oluşmaktadır. Kimi çakma Komünist Partilerin ve kendilerine devrimci örgüt diyen şürekalarının enternasyonal çalışmaları tıpkı Kautskici II. Enternasyonali gibi kendi burjuvazilerinin çıkarlarına hizmetten başka bir işe yaramayacaktır.
Nasıl ki Marx ve Engels “proletarya burjuvazinin mezar kazıcısıdır” tespitini yaptıysa ve bu doğrulandıysa, emperyalist savaşlar ve özellikle günümüzde bölgesel emperyalist savaşlar ekonomik kriz yarattığı için kendi karşıtını güçlendirecektir. Yani, yoksulluk, yıkım ve açlık kendi mezar kazıcısını yaratacaktır. İkincisi, çağımızdaki emperyalist savaşlar genellikle vekalet savaşları olduğu için bu savaşların yükünü orta derecede gelişmiş kapitalist ülkelerin halkları taşımaktadır. Bu da halklar açısında yıkıcıdır. Emperyalist merkezlerin devletlerinin mensuplarının bu savaşlarda burunları kanamamaktadır. Emperyalizmin, özgürlüğüne kavuşmamış, demokrasiyi elde etmemiş halkların üzerindeki savaşı sadece ekonomik yıkım değil aynı zamanda bir soykırım savaşıdır.
Gerek Lenin’in tespiti gerekse de klasik ulusların kapitalizmin şafağında doğmasının özü şudur. Her iki konu da sınıf mücadelesi ve demokrasi güçlerinin mücadele mevzilerini güçlendirmiştir. Çünkü, düşman netleşmiştir. Emperyalist savaşlar ile tüm dünyaya yayılan kapitalist uluslar ise bir ölçüde ilerici rol oynadılar ise de meta dolaşımı ile pazar birliğinin sağlanmasına ve ulusal burjuvazilerin palazlanmasına belirleyici katkı yaptı. İşçi sınıfı, emekçiler ve halkların farklı etnisiteler temelinde birleşmesi demokratik bir gelişmeyi ifade edecektir. Günümüz enternasyonalizmi bu olguya önem vermeyi gerektirmektedir.
Demokratik ulusların gerçekleşmesi yeni bir enternasyonalin oluşmasına hizmet edecektir. Türk, Kürt, Arap ve Acem halkları mücadeleleri ile, başta Orta Doğu olmak üzere, devrimci mücadele yürüten dünya halklarına da katkı sağlayacaktır. Türkiye ve Kürdistan özelinde bunun gerçekleşmesinin bölgede ve dünyada ciddi etkileri olacağına inanmaktayız.