■ Politika’dan Yorum
31 Mart yerel seçimleri AKP MHP iktidarının yenilgisi ile sonuçlandı. Bu seçimler yerel seçimler olduğu için doğrudan ülke yönetimindeki dengeleri değiştirmiyor. Belediye Başkanları ülkeyi yönetmiyor. Ancak bu seçimler halkın genel eğilimlerinin ve iktidarı değerlendirmelerinin sonuçlarını yansıtıyor. Oy ve güç kaybeden bir iktidar da uygulamalarını ve planlarını daha zor gerçekleştirebilecek.
Türkiye’nin iki önemli sorunu vardı. Ekonomik krizin yükünün işçi ve emekçilerin sırtına yüklenmesi ve de Kürt halkına karşı yürütülen savaş. Şimdi iktidar bir kere daha düşünmek zorunda. Sorumluluğunu taşıdığı ekonomik krizin yükünü kime yıkacak? Neo-liberal politikaları sürdürme gereği işçi ve emekçilere yıkmaya devam ederse sınıf savaşımı keskinleşecek ve oy kaybı daha da artacak. Reformist bir yol izleyerek işçi ve emekçileri karşısına doğrudan almak istemez ve kazanç sağlayan sermaye kesimlerinden vergileri artırarak krizi finanse etmeye çalışırsa bu sefer de sermayenin desteğini yitirecek. Sermayenin desteğini kaybetmesi bir daha seçilmemesi sonucunu doğuracak. Demek ki bu yolu seçmeyecek ve krizin yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yüklemeye devam edecek.
Kürt halkına karşı yürüttüğü savaş da bir yandan ekonomik krizin aşılamamasının en büyük nedenleri arasında. Dolayısıyla bu savaşı durdurması ekonomiyi rahatlatacak. Ancak siyasal anlamda buna hazır olmadığı için bu şansı da yok gibi.
Diğer bir konu siyasal anlamda yaşadığı güç kaybı. Ekonomik krizin yanında diplomatik olarak da zayıflamış bir iktidar var karşımızda. Seçim yenilgisi ile buna bir de siyasal zayıflama eklendi. Sermayeye dayanan bir iktidar olduğundan onu gözetmeye devam edecek olan ve Kürt halkına karşı savaşı durdurmayı siyasal anlamda yapamayacak olan bu iktidar sıkışacak. Yaz ayları için ABD ve Irak ile yaptığı görüşmeler sonucunda planladığı sınır ötesi savaşı yükseltme ve işgal politikalarını yaşama geçirme planları konusunda frene basmak durumunda kalacak. Aynen kayyum politikalarının iflas etmesi gibi bu alanda da sıkışacak ancak provokasyon ve saldırı denemelerine son vermeyecek.
En son Van seçim sonuçlarını tanımama planları halkın direnişi, Türk-Kürt tüm demokratik muhalefetin birlikte davranması ve uluslararası baskı sonucunda suya düşürülmüştür. Ne var ki iktidar vaz geçmeyecek ve yeni provokasyonları yaşama geçirmeyi planlayacaktır.
Tüm bu nedenlerden dolayı barış ve demokrasi güçleri birlikteliklerini ve saflarını güçlendirerek bu oyunları boşa çıkarmak durumundadır. Bunun sonuç alıcı olduğunu 31 Mart seçimlerinde de, akabinde Van provokasyonunda da gördük.
Şimdi ekonomik krizin yarattığı aşırı sömürü ve yoksullaşma politikalarına karşı özellikle sendikal demokratik alanda güç birliği sağlayarak sermayeye ve onun iktidarına karşı sınıf güçlerinin mücadelesini birlik içinde geliştirmek güncel bir konudur. Aynı şekilde Kürt halkına karşı yürütülen savaşı durdurmak, yeni sınır ötesi maceralara karşı çıkmak için barış hareketini güçlendirmek önemlidir. Bu iki mücadele alanı biri birine bağlıdır ve elde edilecek her başarı siyasal anlamda demokratikleşme süreçlerini ilerletecektir. Çünkü ancak bu yolla AKP MHP iktidar bloku daha da zayıflayacak ve çökme aşamasına gelecektir.
Seçimlere dar parti çıkarları ile girmenin hiçbir yararlı sonuç üretmediğini hep birlikte yaşadık ve gördük. Buradan çıkarılması gereken sonuç, Emek ve Özgürlük İttifakı güçlerinin ciddi bir özeleştiri temelinde ortak mücadeleyi yeniden yükseltme kararlılığını açıklamaları olacaktır. Ülkedeki ekonomik ve siyasal ortamın buna ihtiyacı var. Devrimci demokratik seçeneği halkın gözünde cisimleştirmek ve güçlendirmek tutulacak ana halkadır.