SPD’nin kurucusu Wilhelm Liebknecht’in oğlu olan Karl Liebknecht, 13 Ağustos 1871’de Leipzig’de doğdu. Liseden mezun olduktan sonra, Karl Liebknecht 1890’da hukuk ve ekonomi okumaya başladı. Gençken siyasi olarak aktif hale geldi. Bir avukat ve Reichstag üyesi olarak, özellikle militarizme karşı aktifti ve Alman silah endüstrisine saldırdı.
1900’de Karl Liebknecht SPD’ye katıldı. 1901’de, 1913’e kadar üyesi olduğu Berlin Kent Konseyi’ne seçildi.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından çok önce, özellikle işçi gençliğinin anti-militarist mücadelesini örgütledi. 1914 yılında, SPD parlamento grubunun tamamının aksine, emperyalist Alman imparatorluğu için savaş kredilerini onaylamayı reddeden tek parlamento üyesiydi.
“Asıl düşman kendi ülkemizdedir!”, savaşın ortasında Berlin’deki Mayıs 1916 gösterisinde de savunduğu bu devrimci slogan nedeniyle hapse atıldı. “Kahrolsun hükümet! Kahrolsun savaş!”, emperyalist soykırımın sona erdirilmesi için yaptığı bu cesur çağrı nedeniyle “halk haini” olarak karalandı.
Hapisten güçlükle çıktıktan sonra, Kayzer’in düşmesine ve savaşın sona ermesine neden olan Kasım Devrimi’nin başına geçti.
Karl Liebknecht, 9 Kasım 1918’de Berlin’de, “tüm kabileleri kucaklayacak olan özgür sosyalist Almanya Cumhuriyeti “ni ilan etti. Artık hizmetkârların olmayacağı, her dürüst işçinin emeğinin dürüst karşılığını bulacağı. Avrupa’yı bir ceset tarlasına çeviren kapitalizmin egemenliği kırıldı!”
Neredeyse eş zamanlı olarak SPD liderliği, devlet işlerini devraldığı burjuva cumhuriyetinin kuruluşunu ilan etti. Rosa Luxemburg ile birlikte KPD’nin gecikmiş kuruluşunu ilerletti. Karl ve Rosa’nın faşist serbest birlikler (Freikorps) tarafından korkakça öldürülmesiyle, önde gelen figürlerinden mahrum kalacaktı.
Ölüm günü olan 15 Ocak 1919’da Liebknecht’in “Rote Fahne”de yayınlanan “Her şeye Rağmen” başlıklı çağrısında şunları diyordu:
“Olayların dalgaları göklere yükseliyor. Zirveden derinliklere savrulmaya alışkınız. Ancak gemimiz, hedefimize ulaşana kadar düz rotasını sağlam ve gururlu bir şekilde sürdürüyor. Ve ona ulaşıldığında yaşayacak mıyız – yaşamak bizim programımız olacak; kurtarılmış insanlığın dünyasına hükmedecek. Her şeye rağmen!”
HABER MERKEZİ