Dünya Komünist Hareketi’nin önderlerinden, Lenin’den sonra Sovyetler Birliği’nin lideri Stalin 5 Mart 1953 tarihinde fiziken aramızdan ayrıldı. Stalin hakkında çok yazıldı çizildi. Özellikle burjuvazi tam hedefe koydu. Bunun birden fazla sebebi var.
Birincisi; Lenin’den sonra Sovyetler Birliği’nde Sosyalizmin kuruluşunda çok fazla ve belirleyici katkıları oldu. Ağır sanayiinin kurulmasında, milliyetler sorununun çözümünde, bilim ve teknikte Sovyetler Birliği en büyük gelişmeleri O’nun döneminde sağladı. Çok tartışılan bir konu olmasına rağmen kırsal alanda kollektifleşme onun döneminde gerçekleşti.
İkincisi; Stalin, tüm değersizleştirme girişimlerine karşın başarılı bir teorisyendi. Ve bu teorik çalışmalarını anlaşılmaz aydın edasında değil, yeni yetişen parti ve devlet kadrolarının anlayacağı dilde aktarılmasına özen göstermiştir.
Üçüncüsü; Yine tüm eleştirilere karşın Lenin’den sonra Stalin döneminde parti ve devletin demokratik merkeziyetçi yönetim anlayışının en başarılı uygulandığı dönemdir. Demokratik merkeziyetçiliğin ve farklı fikirlere rağmen Leninci Parti ilkelerine uygun olarak alınan kararlara herkesin uyarak uyguladığı dönem Lenin ve Stalin dönemidir. Kişi kültü ve kişiye tapma yoktur. Tam tersi, Stalin “Genel Sekreter” yerine “Birinci Sekreter” nitelemesinin kullanılmasını uygulamaya koymuş ve farklı görüşlerden yöneticiler ile tartışarak ama uyum içinde çalışmasını başarmış bir liderdir. Kendisi hakkında ortaya atılan “diktatör” ve “acımasız” suçlamaları asılsızdır. Evet, acımasızdı. Ama sınıf düşmanına karşı. Değilse alçak gönüllü, mütevazi ama ilkeli ve kararlı bir kişiliğe sahipti.
Dördüncüsü; Stalin İkinci Dünya Savaşında sadece bir siyasetçi ve parti yöneticisi olarak değil aynı zamanda bir komutan olarak eşi benzeri az bulunan bir nitelik sergilemiştir. Ve de bu savaşçı komutanlığı gereği kurduğu savaş strateji ve taktiklerini yine masada bir devlet adamı ve siyasetçi olarak da uygulayabilmiştir.
“Başa geçtiğinde Sovyetler bir pulluk ve karasaban ülkesiydi. Öldüğünde ise nükleer silaha sahip bir süper devlet!” Bu sözler, Stalin’i seven bir komüniste, ya da herhangi bir solcuya değil, 20.yüzyılda yaşamış en büyük sosyalizm düşmanlarından birine, W.Churchill’e aittir, ve zoraki bir itiraftır.
Sovyetler Birliği’nin ilk uzay programları da Stalin döneminde yaşama geçirilmeye başlanmıştır.
II. Dünya Savaşı başladığında Stalin, oğlu Yakov Cugaşvili ile kısa bir görüşme yapar. Cepheye er olarak gidecek olan Yakov’a “Zor günlerden geçtiklerini, metin olmasını, kendinin ve üzerindeki üniformanın onurunu korumasını” söyler ve sessizce kucaklaşırlar. Daha sonra Yakov, Nazilere esir düşer. Onun kim olduğunu fark eden faşistler, Stalin’e bir mesaj yollarlar ve o sıralarda Kızıl Ordu’ya esir düşen Alman mareşali Von Paulus ile bir takas önerirler. “Oğlunu kurtarmak” için bu takası kabul edeceğini düşündükleri Stalin, kendilerine şu cevabı verir: “Bir çavuş ile ordu komutanı bir mareşalin takası, askerlik kuralları açısından kabul edilemez ve mümkün değildir”. Almanlar, Stalin’in oğlunu kurşuna dizerler. Mareşal Jukov, anılarında bu haberi alan ve her şeye rağmen dik duran Stalin’in yaşadığı üzüntüyü aktarmaktadır. Bu tavır bir komünistin örnek tavrıdır.
Mücadele yoldaşı Molotov, anılarında Stalin’i katafalka koyarken yaşadıkları bir zorluğu şöyle anlatır: “Yıllar boyu aynı elbiseyi giymişti ve elbisenin dirsek kısımları aşınarak tel tel olmuştu. Başka bir elbise giydirmek istediğimizde ise ikinci bir takımının olmadığını gördük. Mecburen cesedine giydireceğimiz elbisenin dirseklerini iplikle örmek zorunda kaldık”. Ölümünden sonra Stalin’in tüm mal varlığı açıklanır: Bir palto, bir çift çizme, yazlık ve kışlık 2 elbise, 3 adet kömürleşmiş pipo, ve bankada 500 Ruble. 500 Ruble bir işçi aylığına tekabül eden miktardır.
Sınıf düşmanları ve şirazesi kaymış “solcu” geçinenler Stalin’i sevmezler. Çünkü, Stalin sınıf düşmanı ile hiç bir zaman uzlaşmadı. Lenin ve Stalin’siz içeriği sulandırılmış bir Marksizm, uzlaşmacı ve reformist özellikleri ile her zaman burjuvazinin tercihidir.
Günümüz Rusyasında halkın yüzde altmışının Stalin sevgisi kamuoyu araştırmaları sonucunda belgelenmiş bir gerçektir.
Stalin’in dün, ölüm yıldönümünde Türkiye’de sosyal medya mecralarında “Trend Topic” olarak nitelenen en fazla paylaşılan ve üzerine konuşlulan kişi olması anlamlıdır.
Stalin’i okumak, anlamak ve genç kuşaklara anlatmak gerekmektedir.
Aramızdan fiziken ayrılışının 68. yılında Stalin yoldaşı saygı ile anıyoruz.
POLİTİKA Yayın Kolektifi