İbrahim Kaypakkaya, aradan 49 yıl geçmiş olmasına rağmen, mezarının ziyaretleri açısından dahi olsa hala egemenleri tedirgin eden devrimci komünist bir kişiliktir. 1968 devrimci gençlik hareketi içinde önder konumlarda yer almış, ancak sadece gençlik hareketi açısından değil, gelişen süreç içinde işçi sınıfının devrimci mücadelesinin bir kolunun örgütlenmesinde yeri doldurulamaz görevler üstlenmiş bir yoldaştır İbrahim Kaypakkaya. Genç yaşına rağmen, işçi sınıfı ile köylülüğün bağlaşıklığı temelinde ülkenin gerçeklerine yönelik stratejik açılımlar geliştirmiştir. Kaypakkaya aynı zamanda, belki de döneminin diğer önderleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye Cumhuriyeti devletinin niteliğini analiz ederken “Kemalizm” sorunsalı ve “Kürt Ulusal Sorunu” konusunda en isabetli tespitleri geliştiren bir liderdi.
Türkiye sınıf ve devrimci hareketi saflarında 70’li yıllarda özellikle Dünya Komünist Hareketinin uluslararası tartışmalarının izdüşümü olarak oluşan ayrışmalar ve buna bağlı olarak devrimci güçler arasında yaşanan sertleşmeye kadar varan çelişkiler İbrahim Kaypakkaya’nın temel düşüncelerinin objektif değerlendirmesini zorlaştırmış hatta engellemiştir. Bugün için bu koşullar artık aşılmış ve o dönemin en karşıt devrimci örgütlenmeleri artık omuz omuza birlikte mücadele içinde yer alır olmuştur. 70’lerdeki bu olumsuz süreçlerin yaşanmasında tek tarafı eleştirmek veya suçlamak yeterli değildir, bu ortamların oluşmasında hem uluslararası koşulların etkisi ama aynı zamanda her örgütlenmenin hataları da rol oynamıştır. Bu sorunlar günümüzde aşıldığına göre, bu yaşanmışlıklardan ders çıkarılmalı ve sınıf mücadelesinin güçlendirilmesine yönelinmelidir.
49 yıl öncesine dönersek…
4 Ocak 1973 tarihinde, İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşlarının Dersim’in, Vartinik, Mirik mezrasında kaldığı köy basılır, birlikte olduğu yoldaşı Ali Haydar Yıldız katledilir. Kaypakkaya yaralı olarak kurtulur, ancak 5 gün sonra sığındığı bir köy evinde ev sahibinin ihbarı sonucu yakalanır. Yaralı olmasına rağmen zorla karlar içinde yürütülen Kaypakkaya, ayakları donmuş halde Diyarbakır’a getirilerek hastaneye yatırılır. Hastanede ayaklarının kesilmesine izin vermemesine karşın, yemeğine ilaç konularak donmuş olan ayakları kesilir. İyileştikten sonra günlerce şiddetli işkenceye maruz kalan Kaypakkaya, sorgusunda kendisini ve örgütünü bağlayacak hiçbir ifade vermez. 16 Mayıs 1973 tarihinde götürüldüğü sorgudan iki gün sonra, Diyarbakır’a gelen babasına intihar ettiği söylenerek, parçalanmış cesedi teslim edilir.
Kaypakkaya ifadesinde şöyle konuşmuştur:
“Ben buraya kadar anlattığım şeyleri söylemekte bir sakınca görmüyorum. Bütün bunlar, o dönemdeki legal ve kanunen de suç olmayan faaliyetlerdi. Ben de bir devrimci olarak bu faaliyetler içerisinde yukarda anlattığım çerçeve içerisinde yer aldım. Bu çalışmalarımı, Marksizm-Leninizm’e inanan bir komünist devrimcinin halkın kurtuluşu için yapması gerekli çalışmalar olduğu kadar, devrimci gençliğin örgütü Dev-Genç’in üyesi olan bir devrimci gencin halka ve gençliğe karşı sorumluluğunun gereği olarak da sürdürdüm.
Ancak şahsımı ilgilendiren konular ve hakkımdaki isnatları taşıyan hususlardan gayri, gençlik örgütü ve çalıştığım devrimci gruplar içinde başkalarını etkileyebilecek bir beyanda bulunamam. Anlatmış bulunduğum şeyler, gençlik ve içinde bulunduğum devrimci gruplar saflarında kendi çalışma ve düşüncelerimle ilgili bulunmaktadır. Başkaları hakkında beyanda bulunmayı, kişisel sorumluluk sahamı aşan bir hareket sayarım. Sıkıyönetim ilanına kadarki faaliyetlerim bunlardı.”
İbrahim Kaypakkaya Diyarbakır Hapishanesi’nde savunmasını hazırlamaya çalışırken defterine şiirler de yazıyor. O şiirlerinden bir tanesi şöyle;
”Devrim için her zaman
Ölecekler bulunur
…gider, gider, nice koçyiğitler gider
Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir
Ey mavi gök! Ey yağız yer bilesin ki
Yüreğimiz kabına sığmamakta
Örsle Çekiç arasında yoğrulduk
Hıncımız derya gibi kabarmakta”
(Aktaran:Nihat Berham; -İbrahim Kaypakkaya- Bir Komünistin Biyografisi. Altınçağ Yayıncılık sayfa:106)
Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu-TİKKO önderi İbrahim Kaypakkaya’nın adı bu duruşu ile “ser verip sır vermeyen” bir komünist olarak devrimci sınıf hareketimizin tarihine kazınmıştır. Siyasal alanda TKP/ML’nin de kurucusu olan Kaypakkaya yoldaş ortaya koyduğu politik tezler ile günümüzde de milyonlarca işçi ve köylünün gönlünde, bilincinde yaşamaktadır.
Saygıyla anıyor, anısını mücadelemizde yaşatıyoruz.
POLİTİKA YAYIN KOLEKTİFİ