Denizlerin idam kararını verenlerin adını hiç kimse anmıyor. Hakim nefes borusuna kaçan yemek artıkları nedeniyle öldü. Burjuva basınında çıkan haber şöyle: “68 kuşağının sembol isimleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararlarını veren emekli askeri hakim Ali Elverdi, 86 yaşında öldü. Elverdi’nin, yediği yemeğin, nefes borusuna kaçması sonucu boğulduğu belirtildi.
Ali Elverdi, yıllardır tartışılan idamlarda, ‘Ankara 1 no’lu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı’ sıfatıyla imzası olan isimdi. ‘3 fidan’ diye anılan Gezmiş, Aslan ve İnan için 9 Ekim 1971’de alınan karar, 6 Mayıs 1972’de infaz edilmiş, Emekli Tuğgeneral Elverdi de idamları izlemişti. Emeklilik sonrası siyaset de yapan Ali elverdi, Çankaya’daki evinde yemek yerken fenalaştı. Hastaneye kaldırılırken, ambulansta ölen emekli hakimin, yediği yemeğin, nefes borusunu tıkadığı açıklandı. Emekli Tuğgeneral Elverdi, salı günü, askeri törenle toprağa verilecek.” Nasıl öldüğü pek de önemli değil. Önemli olan azmettirici katilin tüm yaşanan süreçlere rağmen askeri törenle toprağa verilmiş olması.
TBMM’de idam oylaması yapılırken bir dizi CHP vekilinin idamlara onay verdikleri de artık herkesin bildiği bir konu. Oturuma katılmamak, çekimser oy kullanmak da resmen “Hayır” oyu verilmedikten sonra idam yoluyla üç devrimci gencin katledilmesine neden olmak açısından bir suçtur. Bu konunun şakası yok. İdamları onaylıyorlar.
Denizlerin idamlarının kararını verenler, TBMM’de evet olarak oylayanların suçu ne zaman sabit olarak yasallaşacak, başka bir deyimle resmileşecek. Ölmüş gitmiş olsalar da, itibarları ellerinden alınacak, rütbeleri sökülecek, askerlerin yakınlarına da kalan emekli maaşları, vekillerin emekli maaşları kesilecek? Günümüzün konuyla ilgili en önemli sorusu budur. Çünkü bu olduğu zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti Denizlerin idamları ve diğer siyasi katliamlar ile yüzleşmiş olacaktır.
Tarihi 101 yıl önce Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katli ile başlayan, hatta ondan da gerilere gidersek 1915 yılında Paramaz ve yoldaşlarının idamlarından başlarsak, Mahirlerin katli ve Denizlerin idamı ile son 50 yılda yürütülen mücadeleler sonuç aldığı zaman yanıtını verebiliriz.
Günümüzde bu mücadelenin parlamentoya kadar taşınabildiği koşullar yaratılmıştır. Ancak yetmiyor. Bu gerici, anti-komünist, faşist zihniyetle hesaplaşma hem o kadar kolay olmayacak, hem de parlamentodaki hesaplaşma bir sonuç anlamına gelecek. Bir gün bu ülkenin Meclisi yüzleşerek özeleştirisini verecek ve gereken tüm adımları yasalar oluşturarak yerine getirecek. Bunun yolu bugünden bu topraklarda gün geçtikçe büyüyen ve tarihi olarak Denizlerin de mücadelelerine dayanan, işçi sınıfının, ezilen halkların, devrimci, demokratik ve sosyalist savaşımını yaşamın tüm alanlarında örerek yükseltmektir. Bu görev günümüz devrimcileri için mücadelenin anlamıdır ve gelecek güneşli günlerin teminatıdır. Denizler yaşasaydı bizlerle kol kola aynı saflarda olacaklardı. Bu düşünce ve bilinçle Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i katledilmelerinin 50. Yılında anıyoruz.
Politika Yayın Kolektifi