AKP-MHP’nin 15 Temmuz 2016 tarihli askeri kalkışma sonrası hayata geçirdiği otoriter politikalar sonrası cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısında ciddi artış yaşandı. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye cezaevlerinde 2005 yılında bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 55 bin 870 iken 1 Eylül 2024 itibariyle bu sayı 7 kat arttı. Verilere göre; 272 kapalı, 100 açık cezaevi, 4 Çocuk Eğitimevi, 11 Kadın Kapalı cezaevi, 8 kadın açık cezaevi, 9 çocuk cezaevi olmak üzere 295 bin 268 kişi kapasiteli toplam 404 cezaevinde 356 bin 865 kişi tutuluyor.
Suriye’ye müdahalede aktif rol oynayan Türkiye’ye mülteci akının başlaması ve sonrasında Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği 2 saldırıyla tutsak ettiği Kürt savaşçı ve sivilleri Türkiye’deki cezaevlerinde tutması, yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlü sayısını da arttırdı. Türkiye’deki cezaevlerindeki yabancı uyrukluların sayısının artmasında bir başka etken ise yine Türkiye’nin Suriye’de desteklediği cihadist grupların, oturma izni aldıkları Türkiye’de suç işlemesi olarak tahmin ediliyor.
İHD VERİLERİ
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü (CTE), yabancı tutuklu ve hükümlere dair kamuyla düzenli veri paylaşmıyor. Önergeyle birlikte CTE Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na 20 Kadım 2023’te verdiği bilgide, bu sayının 1 Eylül 2023 itibariyle 11 bin 345 kişi olduğunu açıkladı. Ancak İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre; Türkiye’de 131 farklı ülke ve özerk bölgeden 20 bine yakın yabancı hükümlü ve tutuklu var.
YÜZDE 338’LİK ARTIŞ
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) verilerine göre ise Türkiye cezaevlerindeki yabancı uyruklu oranı 2016 ve 2022 yılları arasında yüzde 338 artış gösterdi. Verilere göre 2016 yılı sonunda 4 bin 442 olan yabancı tutuklu ve hükümlü sayısı 2022 yılı sonunda 15 bin 28’e yükseldi. Bu oranın Türkiye’nin desteklediği grupların yenilgiye uğraması ile Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye müdahalelerinin yaşandığı zaman dikkat çekiyor.
2016 yılında yüzde 2,2 olan cezaevlerindeki yabancı uyrukluların toplam nüfusa oranı 2022 sonunda yüzde 4,4 oldu. Cezaevlerindeki yabancı uyruklu kişilerin toplam nüfus içindeki oranı artarken aynı dönemde cezaevlerindeki Türkiye vatandaşı tutuklu ve hükümlülerin oranı geriledi. Buna göre, 2016 yılında yüzde 97,8 olan toplam Türkiyeli tutuklu ve hükümlü oranı 2022 yılında yüzde 95,6’ya kadar düştü.
TEMEL HAKLARA ERİŞEMİYORLAR
Çeşitli sivil toplum örgütleri, aileler, avukatlarla görüşmeler sonucu elde edilen verilere göre, yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlüler, çeşitli hak ihlalleriyle karşı karşıya kalmalarına rağmen, hak ihlallerine karşı ise dil sorunundan kaynaklı etkili bir şekilde ulaşmakta zorlanıyor.
Yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlülerin birçoğu Türkiye vatandaşlığına sahip olmasa da aralarında hukuki daimî ikamet statüsüne sahip olanlar da bulunuyor. Belgesiz yabancılar veya düzenli hukuki bir statüye sahip olamayan tutuklular, çoğu zaman eşit bir şekilde yasal işlere ve temel haklarına erişemiyor. Uyrukları dışında, din, dil, yaş, cinsiyet, sağlık durumu, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle farklılıklara sahip olan tutuklular, hem ailelerinden uzakta olmanın yarattığı olumsuz etkilere hem de ayrıştırıcı uygulamalarla karşı karşıya kalıyor.
Maruz kaldıkları hak ihlallerinin nedenlerini dahi dil sorunundan kaynaklı anlamakta zorluk çeken yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlüler, sadece bu nedenle adalet ve sağlık başta olmak üzere diğer tutsaklar için görece erişilebilir olan hizmetlerin çoğuna erişemiyor.
YASAL DÜZENLEMELER UYGULANMIYOR
Türkiye’deki ulusal mevzuata göre cezaevi için gerekli olan bilgiler, Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu hükümlü tutuklular için öncelikli olarak kendi dillerine ancak mümkün olmadığı durumlarda da İngilizce, Fransızca ve Almancaya çevrilmek ve bildirilmek zorunda. Ancak cezaevlerindeki mevcut durum, bu yasal düzenlemenin uygulanmadığını gösteriyor. Söz konusu tutuklular çoğu zaman baroların ve yabancı dil bilmeyen avukatlar ile birlikte savunma yapmak durumunda kalıyor. 2018 yılından bu yana Türkiye Barolar Birliği ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği iş birliğinde faaliyetlerini sürdüren tercüme destek hattından Arapça, Farsça, Darice ve Fransızca dillerinde hizmet verilmesi adalete erişim konusunda kısmen de olsa kolaylık sağlıyor.
AFRİKALILARA IRKÇILIK
Sözlü ve fiziksel ayrımcılıklara maruz bırakılan yabancı uyruklular, diğer tutsaklara oranla daha fazla disiplin cezası alırken, barınma koşulları ise daha kötü olanaklara sahip olabiliyor. Açık cezaevinde bulunan yabancı uyruklular, temizlik yapma, çöpte çalışma vb. işlere yönlendiriliyor. Tüm bunlarla birlikte çalışma hakkıyla ilişkili olarak maruz kaldıkları ayrımcılıklar, maddi sorunları da beraberinde getiriyor. Özellikle Afrikalı hükümlülerin adeta bir toplama kampındaki gibi cezaevi kampüslerinde otları ya da inşaat artıklarını temizlediği çok sayıda avukat tarafından gözlemlendi. Yine Afrikalıların özellikle mutfak bölümlerinde çalıştırılmaması da dikkat çeken bir diğer uygulama.
ÜCRETTEN HABERLERİ YOK
2024 yılında usta statüsünde çalıştırılan hükümlülere günlük 165 lira, kalfa statüsünde çalıştırılan hükümlülere 158 lira, çırak statüsünde çalıştırılan hükümlülere 150 lira stajyer hükümlülere ise 143 lira ödeniyor. Fazla mesai ücreti ise sadece 6 lira. Ancak özellikle Afrikalı işçi hükümlülerin bu ücretlerden haberi dahi bulunmuyor.
ÇALIŞMAYANA SÜRGÜN TEHDİDİ
Avukatlar ile gerçekleştirilen görüşmelerde Afrikalı hükümlüler, günlük almış olduğu ücretlerle sadece 1 paket sigara alabildiklerini beyan ederken, çalışmayı reddeden hükümlüler sürgün ya da infaz yakma tehditleriyle karşı karşıya.
YAZMACI: PANOPTİKONLAR İNŞA EDİLİYOR
İHD Ankara Şube Eş Başkanı Ömer Faruk Yazmacı, bu ayrımcılığı, “Türkiye hapishanelerinde tecridin kural olduğu hem de devletin hayalini kurduğu toplumsal kontrolün aracı olan panoptikonları inşa ettiğini yakından görmekteyiz. Hapishanelerde ten rengine göre iş verilmektedir” sözleriyle anlatıyor.
Günümüz Türkiye’sinde ekonomik ve sosyal haklar alanında birçok ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalan yabancı uyruklu kişiler, hem adalet sistemi içerisinde hem hapishanelerde görmezden gelinerek ikinci planda tutuluyor. Dil engeli ile başlayan ve birçok haktan yararlanmalarına engel olan sorunlar, hapsedildikleri ülkede aile ve yakın çevrelerinden uzak olmaları nedeniyle ihtiyaç duydukları psikolojik ve sosyal destekten mahrum ediliyor. Diplomatik temsilcilikler ile düzenli görüşme imkânı bulamayan yabancı tutukluların, maruz kaldıkları sorunlar ve hak ihlalleri karşısında yardım isteyebilecekleri ve destek alabilecekleri mekanizmaları sınırlı ve yetersiz kalıyor.
KAVRUK: ORTAK POLİTİKALAR ÜRETİLMELİ
Yabancı tutuklu ve hükümlülere dair çalışmalar gerçekleştiren CİSST üyesi Ahmet Kavruk da yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlü sayısının Türkiye’nin göç güzergahı üzerinde olması nedeniyle ilerleyen yıllarda daha da artacağını dile getiriyor. Kavruk, hem göçten kaynaklı sorunların çözümü hem de cezaevlerindeki yabancı uyruklu kişilerin yaşadığı sorunların önüne geçilmesi için ilgili bakanlıkların, sivil toplum örgütleri ile iletişim halinde ortak politikalar üretmesi gerektiğine dikkat çekti.
HER GRUP İÇİN ÖZGÜN STRATEJİLER
Kavruk, yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı sorunları, “dil, adalete erişim, sağlık hizmetlerine erişim, ziyaretçi kabul ve telefon ile haberleşme hakları, nakil, kültür ve din, ayrımcılık, maddi sorunlar ile göçmen statüsünde olma” gibi temel başlıklar ile sıralarken, “Bu başlıklara dair sorunlar her ne kadar yabancı uyruklu mahpusların geneli için geçerli olsa da yabancı uyruklu kadın, çocuk ve LGBTİ+ mahpusların sorunları ve ihtiyaçları, dil, din, yaş, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği gibi özgün durumlarıyla ilgili olarak, farklılaşabilmektedir. Dolayısıyla her grup için özgün stratejiler üretmek ve uygulamaya geçmek elzemdir” ifadelerini kullandı.
Fırat Can Arslan / MA