Kürt sorununa dönük 2012-2015 yıllarını kapsayan çözüm sürecine son verilip, hazırlanan ‘çöktürme planı’ ile yeniden şiddet politikalarının devreye konulmasının ayaklarından biri bölge kentlerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları oldu. Kentlerin kuşatma altına alındığı bu yasaklarda Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporuna göre; 16 Ağustos 2015 ile 18 Mart 2016 tarihleri arasında 7 il, 22 ilçede uygulanan 63 sokağa çıkma yasağından 1 milyon 642 bin kişi etkilendi, 310 sivil hayatını kaybetti.
Yaşanan bu ölümlerden üçü, 4 Ocak 2016 tarihinde Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşandı. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi (PM) üyesi Sêvê Demir, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Kongreya Jinên Azad (KJA) üyesi Fatma Uyar ve Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır katledildi.
İlçede 14 Aralık 2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi üzerine zor durumda kalan halka yardım için ilçeye giden Sêvê Demir ve Fatma Uyar, Pakize Nayır’la birlikte bulundukları Karşıyaka Mahallesi’nden Yeşilyurt Mahallesi’ne geçmek isterken zırhlı bir araçtan sıkılan kurşunların hedefi olup, ağır yaralandı.
Her üç isim, çağrılan ambulansın saatler geçmesine rağmen gelmemesi sonucu kan kaybından yaşamını yitirdi. Yaşanan bu ölümlerle ilgili 5 yıldır tek bir kişi bile yargılanmadı.
Katledilen üç siyasetçi, yaraları hala kanayıp kabuk bağlamayan anneleri anlattı.
Sêvê Demir’in annesi Sultan Demir, kızı ve diğer iki ismin ülkesini ve halkını düşünen kadınlar olduğu için katledildiğini dile getirdi.
‘GİTMEDİĞİ ŞEHİR, AYAK BASMADIĞI KÖY KALMADI’
Her üçünün de egemenlere baş eğmeyip, insanlık için mücadele ettiklerini söyleyen anne, kızı Sêvê’yi şu sözlerle anlattı: “Sêvê daha küçük yaşlarda mücadeleyle tanıştı. Sêvê, kadın kimliğine yönelik saldırıların farkındaydı. 20 yıl boyunca kadın özgürlüğü için mücadele etti. Kürdistan’da Sêvê’nin gitmediği şehir, ayak basmadığı köy yoktur. Gittiği her yerde kadınları dinliyordu. Bu nedenle tutuklandı ve işkenceye maruz kaldı. Zoru yaşadı ama yılmadı ve direndi. Sêvê, erkek egemenliğine başkaldırdığı için katledildi.”
Anne Demir, bu üç kadının katledilmesi kadar aradan geçen 5 yılda tek bir devlet kurumunun dahi faillerinin peşine düşmemesine de öfkeli. “Neden katlettiler? Niye yerde sürüklediler? Neden?” sorularını sorup, aradığı yanıtları yine kendisi “Çünkü Kürt kadınlarıydı ve kimliği, toprağı için direndiler” diyerek veren anne Demir, bu cinayetleri işleyenlerin bir gün mutlaka mahkeme salonlarında hesap vereceği inancında.
‘SÊVÊ’DEN BİLİRİM KAZANMAYI’
Tüm kadınlardan zulmü kabul etmemelerini ve direnmelerini isteyen anne, verilecek mücadele sonunda kadınların kazanacağına olan inancının sonsuz olduğunu ise, “Çünkü ben Sêvê’den bilirim kazanmayı” diyerek dile getirdi.
PAKİZE HAKSIZLIĞA KARŞI HEP DİRENDİ’
Behiye Nayır ise, erkek egemenliğini hiçbir vakit kabul etmeyen kızı Pakize’nin ilişki kurduğu bütün kadınlara da bunu aşıladığını ifade etti. Nayır, “Mitinglere ve yürüyüşlere katılıyordu. Haksızlığa karşı hep direndi. Silopi’de yasaklar başlamadan önce polis panzerleri sokaklarda gezip sağa sola biber gazı atıyordu. Pakize’nin buna karşı itirazı vardı ve bunun için mücadele etti. HDP’de çalışmalar yürütüyordu. Kadın çalışmalarında yer alıyordu” diye belirtti.
Anne Nayır, kızının öldürüldüğünü haberlerden öğrenmiş. Yapılan yayınlarda en çok kızı ve yanındaki arkadaşları için ‘terörist’ denilmesine öfkelenen anne, “Ellerinde silah yoktu. Panzerden üç kadına ateş açıldı. Daha sonra ambulansı aradılar. Ama ambulans gelmeden polisler onları infaz etti. Pakize yaralı bile değildi ama infaz edildi” dedi.
Tıpkı Sultan Demir gibi, gerçekleştirilen yargısız infazlara “Neden öldürdüler? Tutuklasaydılar” diyerek tepki gösteren anne Nayır, katillerin açığa çıkarılması için ömrümün sonuna kadar mücadele edeceğini vurguladı.
‘BENİM BİR PAKİZEM VARDI AMA ŞİMDİ BİNLERCESİ VAR’
Torununa yitirdiği kızının adını veren Behiye Nayır, “Pakize’yi unutmamak ve yaşatmak adına torunuma ismini verdim. Torunumun da ona benzemesini ve onun gibi mücadele etmesini istiyorum. Torunuma her seslendiğimde Pakize’yi hatırlarım. Benim bir Pakizem vardı ama şimdi binlerce Pakizem var” ifadelerini kullandı.
‘FATMA YA CEZAEVİNDE YA DA ÇALIŞMALARDAYDI’
Fatma Uyar’ın annesi Hatice Uyar da, kızının daha genç yaşlardan itibaren siyasi çalışmalar içerisinde yer alıp, bu nedenle 5 yıl 3 ay cezaevinde kaldığını kaydetti. Cezaevinden çıktıktan sonra kızının mücadelesine daha da bağlandığını dile getiren anne, “Baskılardan dolayı asla geri adım atmadı. Nerede bir çalışma varsa oraya gidiyordu. Fatma ya cezaevinde ya da çalışmalardaydı. En son Silopi’ye geldi” diye belirtti.
‘BİLİNÇLİ HEDEF ALINDILAR?’
Anne Uyar’a göre, kızı ve diğer iki arkadaş tesadüfen ateş açılıp, vurulmadı. Ölümlerinin üzerinden iki gün geçtikten sonra ilçedeki yasağın son bulduğunu hatırlatan anne Uyar, “Bu tesadüf değildi. Polisler hedef almak için özellikle onları arıyordu. Üçü öldürüldükten sonra yasak kalktı. Üzerlerinde ne silah vardı ne de bomba. Üçü de sivil insanlardı. Yaralandılar, üzerinden çok zaman geçtikten sonra ambulans çağırdılar. Ancak polisler gitti ve üçünü de infaz etti. Silahsız bir insanı infaz etmek hangi kitapta yazar? Katlettikleri günden beridir bir tek fail bile yargılanmadı. Adalet ırk, din ve dil bilmez. Herkes için adalet gerekli. Failler ortaya çıkana kadar bizler onların bıraktığı mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.
Zeynep Durgut / MA