Dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs (Kovid-19) salgının sonuçları gün geçtikçe ağırlaşırken, farklı ülkelerden salgını durduracak aşının üretildiği açıklamaları geliyor. Türkiye ise Çin’in ürettiği 50 milyon doz Sinovac aşısı almak için anlaşmaya vardı. Sözleşmeye göre, Aralık, Ocak ve Şubat ayında toplam 50 milyon doz aşı Türkiye’ye getirilecek ve aşılamalar yapılacaktı. Ancak Aralık ayının sonuna yaklaşılmasına rağmen henüz bu konuda bir ilerleme sağlanmış değil.
Salgına dair alınan mevcut tedbirlerin yetersiz olduğu görüşündeki uzmanlara göre, tam kapanma şart. Ancak hükümet gelen bu yönlü çağrılara olumsuz yaklaşıyor. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu, salgına dair Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan veriler, bu zamana kadar ki mücadelede düşülen hatalar, Çin’den sipariş edilen aşılar ve etkili önlemler alınmamasının yarattığı sonuçlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TAM KAPANMA ŞART
Salgının önüne geçmek için kesinlikle iki hafta tam kapanmanın şart olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ömeroğlu, hafta sonu uygulanan kısıtlamaları “pansuman tedbirler” olarak tanımlayıp, bu şekilde sonuç almanın mümkün olmadığının altını çizdi. Ömeroğlu, “Çünkü İngiltere tam kapanmayla iki haftada vakalarını yüzde 30 azaltabildi. Fransa iki haftalık tam kapanmayla yüzde 40 azaltabildi. Hafta sonu ve gece yasaklamalarıyla yüzde 15-20’den fazla bir vaka azalma şansının olacağını sanmıyorum” dedi.
BU KADAR ÖLÜM OLAMAYABİLİRDİ
İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi meslek örgütlerinin salgının başından beri önemli uyarılar ve öneriler yaptığını, ancak iktidar tarafından dikkate alınmadığını dile getiren Ömeroğlu, yapılan hataları “Bizim çabalarımıza, çığlıklarımıza rağmen önlemler alınmadı. Kesinlikle en az iki hafta tam kapanma olmalıydı. Bu kadar çok vaka artışı ve ölüm olmayabilirdi ama yapmadılar. Şimdi yine yapmıyorlar. Birinci pikte, Mart’ta alınan önlemler iyiydi ama çok erken terk edildi. Biliyorsunuz 11 Mayıs’ta AVM’ler açılmaya başladı. Arkasından her yer açıldı, turizm sezonu başladı. Turizm yapılsın diye krediler verildi. Yaz dönemi hareketliliği virüsün her yere yayılmasına neden oldu. Daha sonra büyükşehirlerde ikinci pik yaşandı. İlk pikte erken açılım yapıldı. İkinci pikte de erken açılım yapıldı” şeklinde sıraladı.
‘SERMAYEYE BOYUN EĞİLDİ’
Prof. Ömeroğlu, iktidarın etkili önlemler almamasının önemli nedenlerinin ise ekonomik kaygılar ve siyaseten kullanılabilecek başarı hikayesi yazma çabası olduğunu ifade etti. İktidarın, “Bu işi başardık” deyip daha sonra başaramadıklarını kabul etmek istemediğini kaydeden Ömeroğlu, şunları ekledi: “Rakamları hasta-vaka şeklinde hiç de doğru olmayan şekilde aktardılar. ‘Hepsini bildiriyoruz’ dediler ama günde 3 bin-4 bin olarak açıklanan vaka sayıları bir günde 32-33 bin olarak açıklandı. Gerçeğin ne olduğunu kimse öğrenemedi ama biz iyi biliyoruz. Bu işin içindeyiz. Hastanelerin, polikliniklerin, yoğun bakımların durumunu biliyoruz. Onun için ‘durum sizin anlattığınız gibi değil’ diye feryat ediyorduk. Ekonomik kaygılar tabi etkili oldu. Bir yandan başarı-başarısızlık hikayesi bir yandan da ekonomik etkilenme söz konusu olur diye bu yapılıyor. Bu şekilde sürüncemede bırakılarak ekonomik olarak daha uzun süreli ve daha yıkıcı etkileri olacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Radikal önlemlerle daha kısa süre içinde toparlanma olabilecekken bu şekilde aylar sürecek bir zorluk, iş gücü azlığı, istihdam azlığı olacak. Astarı yüzünden daha pahalıya mal olacak derler ya, öyle bir duruma gelecek. Tabii iş adamları, sermaye bunun böyle olmasını istiyor. Hükümet de onlara boyun eğiyor ama doğru bir yol değil.”
BÜYÜK KAYIPLAR YAŞANDI
Etkili önlemlerin alınmamasının büyük kayıplara neden olduğuna dikkat çeken Ömeroğlu, “Sağlık harcamaları, yoğun bakım harcamaları, iş gücü kayıpları, sağlık çalışanı ölümleri ülke için çok büyük kayıplar. Deniyor ki ölen hekimlerin büyük kısmı oldukça yaşlı. Hiç de öyle değil. Emekli hekimlerden de ölenler var ama çalışan 40’lı, 50’li yaşlarında bir sürü hekim var. Ki hekimlikte yaş, tecrübe çok önemlidir. Pozitif katkı sağlar meslek hayatına ve hastalarına. Onun için gerçekten çok büyük kayıplar oldu” diye belirtti.
ÇİN AŞISI 3’ÜNCÜ FAZI TAMAMLAMADI
Ömeroğlu, Çin’den sipariş edilen 50 milyon doz Sinovac aşısına ve aşıya kaygıyla yaklaşılmasının nedenlerine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Çin’in ürettiği aşı en eski aşı teknolojisiyle yapılan, yani virüsü öldürerek yapılan inaktif aşı dediğimiz aşılardır. Virolojiyle uğraşanlar bu aşının en bilinen olduğu için yapılmasının uygun olduğunu söylüyorlar. Bir ilaç ya da aşı ürettiğinizde 3 faz aşaması olur. Birinci fazda güvenlik, yani yaptığınız aşı ya da bulduğunuz ilacın insan hayatını tehdit etmediğine, ciddi bir yan etkisi olmadığına emin oluyorsunuz. Az sayıda hastayla, 100’lü sayıları geçmeyecek kadar hastayla bunu yapıyorsunuz. İkinci faz etkinlik aşamasıdır. Yan etkisi yok ama etkilidir. Üçüncü faz ise binlerce insana uygulanıyor. Çok sayıda insana vererek aşıyı hem etkinliği hem de ciddi bir zararı olmadığına dair çalışma yapmış oluyorsunuz. Şimdi Pfizer ve Amerika’nın modern aşıları 3’üncü fazlarını tamamladılar ve sonuçlarını açıkladılar. Astrazeneca da açıkladı. Ama Çin’inki 3 faz çalışmaları henüz yayınlanmadı. O yüzden endişe var. O yüzden insanlar 3’üncü fazı tamamlanmamış, büyük rakamlar üzerinden hesaplanmış sonuçları olmadan aşı olmakta tereddüt ediyor.”
AŞILAR NEREDE?
Sağlık Bakanlığı tarafından aşılamanın 11 Aralık’ta başlanacağı açıklamasına rağmen halen aşılamanın söz konusu olmadığını da sözlerine ekleyen Ömeroğlu, “Nerede? Geldi mi gelmedi mi, bilemiyoruz. Dolayısıyla aşılama başlamadan yapmaları gereken yine kapanmadır. Diğer ülkeler aşılamaya başlayacakları için sayıları azalacak. Aşılamayı yapamadıkları sürece Türkiye diğer ülkelerden daha yüksek sıralamaya çıkacak” dedi.
TÜRKİYE’DE EPİDEMİ Mİ VAR?
Ömeroğlu, Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilerin güvenirliği üzerinde de durdu. Vaka sayısı daha 30 bin olarak açıklandığında İstanbul’da 10 bin civarında pozitif vaka olduğunu bildiklerini paylaşan Ömeroğlu, “Ankara 14 bin, Bursa 5 bin, İzmir, Samsun, Konya, Trabzon ve Hatay’da acayip yükselen vakalar vardı. Dolayısıyla bildiğimiz sadece 7-8 şehirdeki vakalar o rakamların üstündeydi. Bulaşıcı hastalık diye gömme izni verdikleri kişilerin hepsi Kovid-19. Sağlık Bakanı’nın bu soruya yanıt vermesi gerekiyor. Siz bunlara bulaşıcı hastalık diyorsanız Kovid 19’dan başka hangi bulaşıcı hastalıktan ölüyor bu insanlar? Pandemi dediğiniz zaman tüm dünyada olan salgından söz ediyorsunuz. Epidemi dediğinizde kendi bölgenizde olan salgından söz ediyorsunuz. O zaman Sağlık Bakanı’nın bir pandemi bir de epidemi var memlekette diye açıklama yapması lazım. O epidemi ne? O hangi mikrop? Hangi virüs insanları bulaşıcı hastalık adı altında öldürüyor? Buna yanıt vermesi lazım. Böyle bir yanıt yok” ifadelerini kullandı.
‘CENAZE TÖRENİ HAZIRLAYICISINA DÖNDÜK’
Sağlık çalışanları olarak çok fazla sorun ve büyük acılarla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Ömeroğlu, bunu “Çok üzgünüz. Sağlık çalışanları, hekimler olarak sorunlarımız çok fazla. Arkadaşlarımızı kaybediyoruz. İstanbul Tabip Odası olarak bir cenaze töreni hazırlayıcısı gibi olduk. Her gün bir hastanede anma töreni yapıyoruz. Bu büyük bir psikolojik yıkım. Kendimizi hiç iyi hissetmiyoruz ve yalnız hissediyoruz” sözleriyle dile getirdi.
‘MESLEK HASTALIĞI KABUL EDİLSİN’
Yaşanan bunca ölüme rağmen iktidarın salgını ‘meslek hastalığı’ olarak kabul etmemekte direttiğini vurgulayan Ömeroğlu, “Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 5510 sayılı yasasında meslek hastalığı var. Yeni bir yasaya ihtiyaç yok. Meslek hastalığı tanımında bir meslek grubunda bir hastalık diğer insanlara göre daha fazla görülüyorsa ve daha fazla ölüm oranı varsa meslek hastalığı kabul edilmeli. Türkiye’de her 15 pozitifin biri sağlık çalışanı, her 10 semptomlu hastanın biri sağlık çalışanı. Dolayısıyla toplumun genelinden 10-15 kat daha fazla. O zaman bu insanlar virüsü sokaktan alıyor olabilirle mi? Belli ki çalıştığı işten alıyor. O zaman daha ne nedensellik arıyorsunuz? Ama bunu arıyorlar ve yapmamak için çabalıyorlar. Bizim beklentimiz yorulmuş, kahrolmuş, bitmiş sağlık çalışanlarına hiç olmazsa meslek hastalığı tanımı konsun ve ölseler bile geride bıraktıkları çocukları güvencede olsun” diye konuştu.
İdris Sayılğan / MA