İstanbul Üniversitesi’nde üniversite öğrencileri ve 78’liler Girişimi tarafından 16 Mart 1978 Beyazıt Katliamı ve 16 Mart 1988 Halepçe Katliamı’nın anması yapıldı. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde yapılan açıklamada, “Beyazıt ve Halepçe katliamını unutmayacağız” denildi.
78’liler Girişimi tarafından yapılan açıklama, ”Saldırının olacağını bildikleri halde hiçbir güvenlik tedbiri almadıkları gibi gerçekleşmesini kolaylaştıran güvenlik kuvveti amirleri ve saldırganların yakalanmasını engelleyenler, saldırıyı gerçekleştirenler ve türlü kirli bağlantılar bir bir açığa çıkarılıp, mahkemeye çağrıldılar. Ancak önemli bir kısmı mahkemeye gelmedi. Ayrıca mahkeme bu konuda caydırıcı da davranmadı. Katliamı kolaylaştıran resmi görevliler aklandı. ‘Ünlü’ işkenceci İstanbul Emniyet müdürü Şükrü Balcı, Süreyya Sanlı gibi polis şefleri ‘görevinde kayıtsız kalmakla’, Emniyet Amiri Reşat Altaylı ‘öğrencileri dışarıda götürmesi gereken noktaya kadar koruması gerekirken üniversite kapısında terk etmekle’ suçlanmışlar, 12 Eylül günlerinde mağdurlara haber verilmeden yargılanıp aklanmışlardı. Reşat Altaylı, Oral Çelik, Meral Çatlı, Haluk Kırcı, Murat Bayrak ve 12 Mart’ta Denizler’in savcısı Baki Tuğ’un aralarında olduğu 11 kişi hakkında 13 Mayıs 1997’de suç duyurusu yapılacaktı. Olayın dış bağlantıları da kısmen ifşa olacaktı. Planlayıcılardan Nasibullah Türker olaydan sonra Almanya’ya, Nazi geçmişli CIA ajanı Ruzi Nazar’ın yanına dönecekti. 16 Mart davası, doğrudan bir kontrgerilla davasıydı. 2008 yılında kontrgerilla ile hesaplaşacağı iddia edilen Ergenekon davasının başladığı gün davanın ‘zaman aşımı’ kararı ile sonuçlanması tarihin ironisiydi. Soykırım, katliam, işkence gibi insanlık suçlarında zaman aşımı olamayacağı biçimindeki insanlığın hukuki müktesep hakkına rağmen böyle oldu. Davamız bitmedi, adalet mücadelemiz sürüyor.” denildi.
78’liler Girişimi’nin ardından üniversite öğrencileri tarafından yapılan açıklamada, ”Hatice Özen’i, Cemil Sönmez’i, Baki Ekiz’i, Turan Özen’i, Abdullah Şimşek’i, Hamit Akıl’ı ve Murat Kurt’u yaşamdan koparan katilleri iyi tanıyoruz. Saray Rejimi’nin besleyip kolladığı faşist çeteler bugün de Akdeniz Üniversitesi’nde, Cebeci’de, Beyazıt’ta devrimci öğrencilere yönelik saldırılar gerçekleştirmeye devam ediyor. Beyazıt katliamının tarihin tozlu raflarına kalktığını düşünen failler, devrimcileri faşist saldırılarla yıldırabileceğini düşünen bu eli kanlı çeteler ve iktidar bilsin ki; helalleşmek için kurulan masaları yıkacağız. Kanı dökülen, geleceği ve hayatı elinden çalınan her bir öğrencinin hesabını sorana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.” denildi.
Üniversite öğrencileri tarafından yapılan Halepçe Katliamı’na ilişkin de, ”Var olmak için durmaksızın savaşlar yaratan bu sömürü düzeni, bugün de Ukrayna’da yaşayan halkların hayatına mal oluyor. Halk için ölüm, yıkım, yoksulluk ve kitlesel göç getiren savaşa karşı Beyazıt Katliamı’nda katledilen devrimcilerin, yerkürenin pek çok bölgesini varlığı ve genişleme hedefiyle istikrarsızlaştıran NATO’ya karşı sürdürdükleri antiemperyalist ve savaş karşıtı mücadeleden aldığımız mirasla söylüyoruz: Bizler için tutulacak tek taraf adil, eşit ve onurlu bir barıştır. Bugün unutmamak ve unutturmamak üzere bir araya geldiğimiz Beyazıt ve Halepçe Katliamlarının failleri, her ay yüzü aşkın işçiyi iş cinayetlerine kurban edenler; İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti meşru ve cezasız kılmaya çalışanlar, Sibel’in ve Hakan’ın geleceğini çalanlar, Enes’i bizden koparan tarikatları kollayanlardır.” denildi.
Eylem, Beyazıt Marşı’nın söylenmesinin ardından İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önüne karanfil bırakılmasıyla sona erdi.
HABER MERKEZİ