MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin partisinin Meclis grup toplantısında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıyı ve “yeni süreç” tartışmalarını değerlendiren İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, barış talebinin güncel bir talep olduğunu, bunun güven verici adımlarla ilerletilmesi gerektiğini kaydetti. Tartışmaların başlamasının ardından Mêrdîn, Êlih, Xelfetî ve Esenyurt belediyelerine kayyım atandığını hatırlatan Küçükbalaban, “Dolayısıyla barışa dair sürecin aslında hükümet tarafından önünün tıkatıldığını söyleyebiliriz” dedi.
Her ne kadar gündem kayyımlar olsa da buradan bir çıkış yapılabileceğine dair düşüncesini dile getiren Küçükbalaban, “İHD olarak, kayyumların atandığı bütün illeri gezdik. Orada şunu gördük: 1 Ekim’de başlayan ve ‘Abdullah Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’ gibi söylemler halkta olumlu etki oluşturmuştu. Olumlu bir umut yarattığını gördük, ancak bir yandan da tabii ki kayyumlarla birlikte bu umudun kısmen de olsa güvensizlik durumuna dönüştüğünü de ifade edebiliriz” ifadelerini kullandı.
‘BARIŞ TALEBİ HER ZAMAN GÜNCEL BİR TALEPTİR’
Kayyım atamaları ve sonrası yapılan açıklamaların etkisiyle sürecin daha da sertleşeceğini dile getiren Küçükbalaban,”Tabii ki biz, barışın toplumsallaşması için sivil toplum örgütleri, emek ve meslek örgütleri ve inanç örgütleri ile yan yana gelerek, onlarla bir barışın ne şekilde olabileceğine ilişkin sivil toplumun rolünü biraz konuşmak istiyorduk. Bu çalışmamızın hazırlıkları halen devam ediyor. İnsan Hakları Derneği’nin kurulları da zaten yeni bir barış sürecinin inşası, yeni sürecin başlatılması için ciddi bir emek ve çaba içerisindedir. Fakat bir yanı ile de dediğim gibi kayyumların atanmasıyla devletin bu süreci tıkadığına ilişkin de görüşlerimiz var” diye konuştu.
‘İKTİDARIN SÖZÜNÜN ALTINI DOLDURMASI GEREKİYOR’
Bahçeli’nin çağrısının “altının doldurulması” gerektiğini dile getiren Küçükbalaban, “Bunun altı ve arkası kayyumlarla doldurulamaz. Sivil toplum örgütlerine, emek ve meslek örgütlerine bir çağrımız var ve çalışmamız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde de bu toplantıları gerçekleştirmiş oluruz. Onların da sürece katılması barış ve adalete yönelik söylemleri ne düzeyde olacak? Onları da dinledikten sonra ortak bir iradeyle sivil toplum örgütleri olarak bir çalışma başlatacağız. Eğer silahlı bir örgütün dağıtılması söz konusu ise ya da böyle bir talep söz konusuysa o zaman Abdullah Öcalan’ın da örgütüyle, sivil toplum örgütleriyle, kendi siyasi partisi ve legal yapılarla görüşmesinin önünün açılması gerekir. Bu konuda da biz hükümete tekrar çağrılarımızı yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde İnsan Hakları Derneği heyetinin İmralı Adası’na gitmek üzerine de yeni bir çağrımız ve talebimiz olacak” dedi.
‘İKTİDAR KAYYUMU AJANDASINDAN ÇIKARMALIDIR’
Tartışmaların başlamasının ardından operasyonların durmadığını, eylem ve etkinlik yasaklarının tüm Kürdistan’da devreye sokulduğunu söyleyen Küçükbalaban, kayyım protestoları sırasındaki polis şiddetine işaret ederek, 65’sı çocuk olmak üzere 250’den fazla insanın gözaltına alındığı belirtti. Bunlardan biri yüzde 74 engelli olmak üzere 3’ü çocuk, 19 kişinin tutuklandığını ifade etti. İktidarın bu uygulamalardan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizen Küçükbalaban, “Dolayısıyla bu kayyum meselesini gündemden çıkarmak gerekiyor. İktidarın kayyum atama meselesini ajandasından çıkarması gerekiyor. Bunun yerine söyledikleri sözün gereğini yaparak Abdullah Öcalan’ın koşullarını yaratmaları gerekiyor” diye belirtti.
‘TOPLUM DİSİPLİN CEZALARINDAN BIKTI ARTIK’
“Güven verici adımların” önemine dikkati çeken Küçükbalaban, şunları söyledi: “Bahsedilen adımların güven verici adımlarla takviye edilmesi gerekir. Barış yolunda bütün toplumsal kesimleri ortak söz söyleyebilecekleri demokratik bir ortamın yaratılması ve başta Abdullah Öcalan’ın tekrardan ailesiyle, avukatlarıyla görüşmesinin önünün açılması gerekir. Şimdi bir tane görüşme yapıldı. Ondan sonra kamuoyuna bir açıklama yapıldı, fakat ardından tekrar disiplin cezası verildi. Bunlar, artık toplumun bıktığı, toplumun duymak istemediği şeyler. Özellikle Kürt halkının duymak istemediği şeyler. Öte yandan barış söylemi ise toplumda hakikaten bir umut yaratıyor, bu umudu büyütmek lazım.”
Ömer Güngör / MA