Emekliler, 16 Nisan’da Türkiye’nin dört bir yanından gelerek Ankara’da miting yaptılar. Önce pandemi sonra da ekonomik kriz. Pandemide eve hapsedilmişti, emekliler ve yaşlılar. Ekonomik kriz, artan enflasyon, zaten çok zor ekonomik koşullarda yaşayan emeklilerin durumunu daha da katlanılmaz hale getirdi. Emekliler Dayanışması Sendikası Genel Başkanı Mahinur Şahbaz ile emeklilerin ve yaşlıların sorunlarını, sendikalaşma çalışmalarını konuştuk.
Emekliler olarak geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da bir araya gelerek ilk kez bir emekliler mitingi düzenlediniz. Öncelikle bu zor zamanda neden böylesi bir eyleme başvurdunuz? Talepleriniz nelerdi? Eylem beklediğiniz etkiyi yaptı mı?
Emekliler uzun süredir yoksulluk çekiyor. Sosyal ve ekonomik güvencemizi kaybettik. Sağlık hakkımızı kaybettik. Bunu çeşitli biçimlerde dile getirdik, anlatmaya çalıştık. Dün emekli olduğumuzda biraz daha rahatken şimdi neden geçinemez duruma düştüğümüzü farklı platformlarda çeşitli biçimlerde dile getirdik. Sesimizi duyurmaya çalıştık. Ama duyan olmadı.
Onca yıl çalışmış, çalışırken prim ödemiş, bunun karşılığı olarak ekonomik güvence ve sağlık hakkı kazanmış insanlar bir “sosyal güvenlik reformu” ile bütün haklarını kaybedip yoksullaştırılmış, son dört, beş yıldır da açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmiş durumdayız. Önceki yıllarda durumu idare ederken bu yaşta muhtaç duruma düşmüş olmak, çocuğuna yakınlarına muhtaç olmak, emeklileri yaşlıları çok rahatsız ediyor. Çünkü bu onur kırıcı bir durum.
Biz EDS olarak İstanbul Avcılar İlçesinde İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Araştırma Merkezi ile birlikte 65 yaş üstü 400 emekli yaşlı ile görüşerek bir araştırma yaptık. yaptık araştırmayı. Bir yıl içinde tamamladık araştırmayı 2018 haziranında kitap haline getirdik. Ve orada “Evinize ne kadar para giriyor” sorusuna “Bilmiyorum” diyebiliyorlardı. Yakınlarının, çocuklarının yardımı olmadan yaşayamaz durumdaydılar. Bunları anlatırken çok zorlanıyorlardı. Faturalarını, kirasını ödeyemiyor ama “veriyoruz bir şekilde” diye konunun üzerini kapatmayı tercih ediyorlardı. Doğru yanıt alamıyorduk.
Bugün öylesine bir duruma geldik ki, yaşamdan dışlanmış, ötekileştirilmiş, ayrımcılığa maruz kalmış durumda emekliler, yaşlılar. Özellikle pandemi sürecinde daha da görünür oldu bu durum. Öyle ki geçen yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 20 Eylül’deki toplantısında, toplumda yaşlılara uygulanan ayrımcılığın insan haklarını tehdit eder boyuta ulaştığına dikkat çekildi ve ülkelerin bu konuda acil olarak önlem alması istendi. Bizde pandemide yaşlıları eve hapsettiler ve yüzde 39’unun kendilerine ait yatak odası bile olmadığı gerçeğini görmediler. 51 gün hapsedildik. 65 yaşüstü kişilerin yüzde 53’ü çalışıyor. Yaşlarına, sağlık durumlarına rağmen en ağır işlerde çalışıyor, güvencesiz kayıt dışı en düşük ücretle çalışıyorlar. Bu yaş grubunun İşgücüne katılma oranı yüzde 12 Türkiye’de. Avrupa’da bu oran yüzde 4. Hiç bir önlem almadan ekonomik alt yapısını hazırlamadan bu insanları eve kapatıyorsunuz. Mağduriyetin boyutuna bakar mısınız!
Bu durumda insanlar artık yeter diyerek, cebinde parası olmadığı, en az bir iki kronik hastalığı olduğu halde bir de Ankara’ya, başkente gideyim sorunlarımı bir de orada dile getireyim diyerek kırgınlığını, sitemini, öfkesini dile getirmek için özgür bağımsız iradesiyle 16 Nisan’da Ankara’da Anıtpark’ta miting alanındaydı.
Hasta olduğu için, bilet bulamadığı için bizi arayan üzüldüğünü ifade edenler oldu. Hiç karşılaşmadığımız tanımadığımız iletişim bilgilerimizden ulaşan insanlar. Çok sahici ve samimi bir eylem oldu. Son yıllardaki en dinamik eylemlerden biri oldu aslında katılanların yaşına rağmen.
Sorunlarındaki artışla bağlı olarak emekli örgütlenmeleri artıyor. Sizin de içinde olduğunuz sendikalar arasında bir birleşme süreci de yürüyor. Bunlar hakkında da bilgi verir misiniz? Nasıl gidiyor bu çalışma?
Türkiye’de emeklilerin sendika kurmasının hukuki altyapısı var. Emekli-Sen 1995’te kurulmuştu. Ben de kurucusuyum. 2005 yılında dernek statüsüne düşürüldü. Kapatma davası 2008 yılında sonuçlandı ve kapatıldı. Dava AİHM götürüldü. Bizler o süreçte Emekliler Yaşlılar Hareketi olarak çalışmalarımıza başladık. Dava sürecinin yürütülmesine mücadelede izlenen politikaya itirazımız vardı. Haksız kapatılmaya karşı tekrar sendika başvurusu yapalım hukuki süreci takip edelim bugünün koşullarına uygun tüzüğümüzü yenileyelim dedik sendikadan uzaklaştırıldık.
Biz 2008 yılının ekonomik sosyal politikaların yaşamımızda yaptığı değişikliği de dikkate alarak tüzüğümüzü hazırladık.
2011 yılında Çiftçi-Sen’in kapatma davası sonuçlanmıştı ve dava kazanılmıştı. Bu kararda emeklilerin de sendika kurma hakkı olduğu açıkça yazıyordu. Kamu Çalışanları Sendikaları Yasasında 21 Mart 2012’de yeniden düzenleme yapılarak Toplu Sözleşme Hakkı tanınmıştı. Biz de 2013 yılında yasal statüyü yerine getirerek EDS’yi kurduk ve mücadelemize sendika olarak devam ettik. DİSK Emekli-Sen içerisinde kalan, AİHM sürecini bekleyen arkadaşlar bugün beş ayrı sendika kurdular. Biz ilk günden beri birleşik mücadeleyi önemsedik ve bugün Tüm Emekliler Sendikası (2017)’nın da olduğu birleşik bir sendikal yapı oluşturma çalışması yürütüyoruz. Biz hak, hukuk aramanın aracı olarak sendikayı görüyoruz. Dernek, vakıf söylemlerinin hedefi saptırmak olduğunu düşünüyoruz.
Emekliler olarak sorunlarımızın nedeni aynı çözüme de birlikte mücadele ile ulaşabiliriz düşüncesini yaşama geçirmek için yürüttüğümüz görüşmeler sonucunda İstanbul Emekliler Koordinasyonu oluşturmuştuk. Merkezi düzeyde de birlikte bir sendikal yapı oluşturma çalışmaları yürütüyoruz. Birleşik bir sendikal yapıyı ve mücadeleyi nasıl öreceğimizi tartışıyoruz, olumlu adımlarda attık. Tüm Emekliler Sendikası ve Türkiye Bağımsız Emekliler Platformu ile birlikte yürütüyoruz bu çalışmaları. 15-16 Nisan Ankara Yürüyüşü ve Miting organizasyonu çalışmalarını birlikte yürüttük. Tüm Emekliler Sendikası ve biz sorumluluğu üstlendik. Diğer platformlarda desteklediğini açıkladı.
Devamını da getirmek de kararlıyız. Başka çaremiz de yok. Çaresizliğimizi birlikte mücadele ederek tüketeceğiz. Bunun için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Sendikal çalışmalarınıza konfederasyonlardan yeterince destek görüyor musunuz?
Biz kendimizi dünün çalışanları bugünün emeklileri ve işçi sınıfının bir parçası olarak tanımlıyoruz. Çalışanların çalışma yaşamının dışında kaldıklarında tek güvenceleri ekonomik güvenceyi ve sağlık güvencesini ifade eden kamu emeklilik hakkıdır. Bugün önümüze konduğu gibi bireysel emeklilik değil. Bireysel emeklilik sistemi ne sağlık güvencesi sağlıyor ne de ekonomik güvence sağlıyor ve sosyal risklere karşı da korumuyor.
Sosyal güvenlik sisteminin değiştirilerek kamu emekliliğinin yok edilmesi, sayıları 3 milyon olan, önümüzdeki yıllarda 10 milyonu bulacak “emeklilikte yaşa takılanlar”, intibak yasası, aylık hesaplamaları değiştirilmesi, milli gelirden pay verilmemesi, aylıkların altı ayda bir enflasyon hesabına bağlanması, o da yetmiyor, enflasyon hesabını herkesin aklıyla alay ederek aşağılara çekilmesi… emeklilerin güvencesiz yoksul muhtaç duruma düşürülmesi gözden kaçırılacak önemsiz bir durum olamaz. Bu süreçte Sendika ve Konfederasyonlar sadece “kıdem tazminatlarını kırmızı çizgimiz” dedi. Emeklilik hakkının yok edilmesi kıdem tazminatından az mı önemliydi, emekli primleri az mı değerliydi. Ve emekli primlerinin fona aktarılıp borsaya yatırılmasına sessiz kalındı önemsenmedi. Bu konudaki tutumlarını değiştirmeleri ve emeklilik statüsünün yeniden düşünülmesi ve ele alınması gerekiyor.
Biz hızla yaşlanan bir toplumuz. Dolayısıyla kamu emeklilik sisteminin emeklilerden yana olacak şekilde düzenlenmesi çok önemli bir konudur. Başka bir yanı da 6 milyon hanede en az bir tane emekli ve yaşlı insan var. 100 kişiden onu 65 yaş üstü. Emeklileri de sayarsak yüz kişiden 13-14 ü buluyor bu oran. Emeklinin, yaşlının sorunu aile üyelerinin tamamının sorunu haline geliyor. Ekonomik sorunu, sağlık sorunları, kültürel olarak toplumun dışına itilmiş olmaları ailenin bütün üyelerini bir şekilde olumsuz etkiliyor. Bu anlamda da toplumsal bir sorun. Sendikalar, konfederasyonlar bu duruma suskun ve ilgisiz kalamaz.
Peki AKP sonrası için hazırlık yapan muhalefet partileri emeklilerin sorunları ile ilgili ne yapıyorlar?
Ankara Mitingi hazırlık çalışmalarımızda yaptığımız görüşmelerde maalesef sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan sorunlar konusunda bir çalışma, bir programlarının olmadığını yada yetersiz olduğunu gördük. 13 milyon 65 bin emekli var. 9 milyona yakın 65 yaş üstü insanımız var. Ve yüzde sekseni de ekonomik sıkıntı yaşıyor, geçinemiyor, faturaları ödeyemediğini, zamlara yetişemediğini söylüyor. Aylıklarının yüzde 42’si vergiye gidiyor. Sizin siyaset yaptığınız toplumda böyle bir kesim var, siz bu alana bakmıyorsunuz, bu alana ilişkin bir program geliştirmemişsiniz.
İktidarın tutumu belli. Biz şimdiden bütün muhalif partilerinin “sosyal güvenlik reformu” denen çalışan emekli hakkı gasp etmekten başka bir işlevi olmayan geriye doğru kurumsal reform konusunda ne düşünüyorlar öğrenmek istiyoruz. Biz vaat istemiyoruz, “iktidara geldiğimizde sizin sorunlarınızı ele alacağız” demelerini istemiyoruz, şimdi bizim sorunlarımıza sahip çıkmalarını ve çözüm önerilerini açıklamalarını istiyoruz. Bunu bekliyoruz!
Kırk yıldır dünyada yaşlı hakları var. Bizde insan hakları savunucuları da dahil yaşlı haklarından söz etmiyor. Dünya yaşlı dostu toplumu, yaşlı dostu kentleri konuşuyor. Alzheimer Derneği’nin iki yıl önce açıkladığı rakam 800 bin alzheimer hastası varmış ve bunlar tespit edilebilenler. Demans hastalığında da artış var. Muhtaç duruma düşmek ruhsal psikolojik sorunlar yaratıyor. İnsanların onurunu kırıyor.
Devlet yaşlılara aileleri baksın diyemez. Hiç kimse annesine, babasına bakmamazlık yapmaz. Ekonomik koşullar insanları annesine, babasına bakamaz duruma getirmiştir. Yaşlılara bakım hizmeti kamu hizmeti olmalı. Sorunları çözmek için de kaynak olmadığı savunusu da doğru değil.
2019 yılı Sayıştay’ın Denetleme raporunda 446 milyar lira yardım için para harcanmış. 43 alanda yardım yapılmış. Sosyal güvenlikte sosyal sigorta yöntemini ortadan kaldırıp sosyal yardım ve sosyal hizmet yöntemini kullanıyorsunuz. Sosyal yardımlarla, muhtaç duruma düşürdüğünüz insanların sorunlarını geçici olarak çözüyorsunuz. Yaşlılar için yasal düzenleme yapılmalı. Geçici genelge ve yönetmeliklerle yaşlıların sorunları çözülmüyor.
Önümüzde 1 Mayıs. 1 Mayıs’a dair düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Son yirmi iki yıl ve öncesine dayalı küreselleşme politikalarıyla çalışma yaşamı esnek, güvencesiz, kuralsız hale getirilirken aynı süreçte kamu emekliliği de esnek, kuralsız, güvencesiz hale getirildi. Emeklilik bireyselleştirildi, özelleştirildi. Çalışma yaşamında köleleştirilen işçi sınıfının yaşlılığındaki ekonomik güvencesi sağlık hakkı da yok edilerek muhtaç duruma düşürüldü. Çok açık görülüyor ki aynı saldırıların muhatabı ve mağduruyuz.
2022 yılı 1 Mayıs daha anlamlı bir gün olacak. Çünkü bugün yoksulluk şiddeti altındayız. Toplumun büyük çoğunluğu. Nüfusun yüzde 10’u dışında herkes yoksulluk şiddeti altında ve yoksulluk şiddeti çok aşağılayıcı bir şiddettir. Bu yoksulluğun nedeni emeğe ve işçi sınıfına yapılan saldırılardır. Gelir adaletsizliğidir. İşçilerin sendikalı olma hakkını kullanmalarının engellenmesidir. Çalışma koşullarının ağır olması, işten atılmalar ve hukuksuzlukların normalleştirilmesidir. Örgütlü mücadelemizin önüne çıkarılan her türlü engellemeye karşı 1 Mayısta alanlarda olacağız…
EDS olarak diyoruz ki! Çocukluğumuzu gençliğimizi yaşlılığımızı kapitalizmin insanı ezerek sermaye biriktiren çarkına kaptırmamak için alanlarda olacağız… Biz daha ölmedik!
Cemil Aksu / Politika Haber