Künye   Hakkımızda
29 Mart 2023, Çarşamba
Politika Haber
  • GÜNDEM
  • EMEK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KADIN
  • GENÇLİK
Tüm Haberler
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Politika Haber
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Anasayfa Politika'dan Söyleşi

Cenk Saraçoğlu: Halkın dinamizmini temsil edecek bir sol Türkiye’nin kaderini değiştirebilir

Türkiye son derece kritik bir seçim sürecine giriyor. Sosyolog Cenk Saraçoğlu, Türkiye’de devletin “olağan” bir kapitalist devlet gibi işlemediğine dikkat çekerek önümüzdeki dönemde yaşanacak “kırılma”ya dikkat çekerek, “Toplumun gittikçe büyüyen hoşnutsuz kesimleri daha iyisini tahayyül edebilecek bir ortama ancak AKP iktidarının sonlanması ile kavuşulabileceğine inanıyor. Solun böyle bir umuda bigane kalması düşünülemez” diyor.

13 Mart 2023
Cenk Saraçoğlu: Halkın dinamizmini temsil edecek bir sol Türkiye’nin kaderini değiştirebilir
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsApp'ta Paylaş

Türkiye 14 Mayıs’ta son derece kritik bir seçim yaşayacak. Bu seçimin ne kadar krtik olduğu partilerin kendi programlarına “İkinci Yüzyıl Vizyonu”, “Türkiye Yüzyılı” gibi Cumhuriyet’in önümüzdeki yüzyıllık döneminin temellerini atacak bir değişim olarak sunmalarından da görebiliriz. Türkiye, dünya kapitalizminin 2000’li yılların başlarından beri dalga dalga yaşadığı küresel krizlerle de iç içe geçen ideolojik ve siyasi bir kriz yaşıyor. Mevcut iktidar bütün bu krizlerde özellikle de Ortadaoğu’daki petro-dolar sermaye grupları, uyuşturucu gibi kara para sektörü ile yaptığı işbirlikleri ile cari para akışını sağlayarak, jeostratejik önemini kullanarak ve içerde de baskıcı uygulamalarla sürdürmeye çalıştı. Gezi halk hareketi, 7 Haziran seçim yenilgisi, Cumhurbaşkanı’nın referandumla seçilmesi ve son olarak da Türk Tipi Başkanlık Rejimi’ne geçiş gibi önemli anlarda zafer elde etti.

Sosyolog, Praksis Dergisi yayın kurulu üyesi ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Cenk Saraçoğlu, mevcut siyasal tablonun sürdürülemez olduğunu ve önümüzdeki aylarda Türkiye’de bir kırılma yaşanacağını söylüyor. Parti ile devletin bir ve aynı hale gelmesinin burjuva Devletin olağan işlevlerini yerine getirmesine izin vermediğini dikkat çeken Saraçoğlu, restorasyon konusunda da bir konsensüsün olmadığının altını çiziyor. Bu durumun egemen sınıf fraksiyonları arasındaki gerilimleri arttırdığı gibi halkın da bir özne olarak sürece dahil olmasının imkanını yarattığını belirtiyor. Kuşkusuz burada da iş, halkın taleplerinin hangi siyasal projenin massedeceğine kalıyor.

Cenk Saraçoğlu ile restorasyon sürecini ve solun önündeki fırsatları söyleştik.

Yazılarınızda önümüzdeki dönemde bir “kırılma”nın yaşanacağından bahsediyorsunuz. Bununla neyi kastediyorsunuz?

Kırılmadan kastettiğimi açmak için bugün Türkiye’de devlet, hükümet ve sermaye arasındaki ilişkilerinin kazandığı özel biçimi ortaya koymak gerekiyor. Türkiye’de bugün devlet “olağan” bir kapitalist devlet gibi işlemiyor. Olağan koşullarda modern bir kapitalist devletin iki şey yapması beklenir: belirli bir sınıfın çıkarlarını toplumun genel çıkarı gibi göstermeye yönelik bir ideolojik üretim faaliyetinde bulunmak ve toplumda birikmiş çelişkileri soğurma amacıyla halkın kilit bazı taleplerini gerekirse sermaye sahiplerinin ya da onun belirli fraksiyonlarının kısa vadeli çıkarları aleyhine karşılayabilmek. Bugün devlet bu iki yönde de hareket edemeyecek şekilde, AKP-MHP bloğuyla, sermayeyle ve onun özellikle belirli bir fraksiyonuyla bütünleşmiş durumda. Üstelik parti iktidarının sürekliliği, bu bütünleşmenin sürmesine bağlı. Bu mesafesizlik, siyasal iktidarın kendisini sınıflar üstü bir aktör olarak sunabilmesini, toplumun bütünü üzerinde rıza üretmesini, kuşatıcı bir hegemonya kurmasını mümkün kılamıyor.

Böyle bir rejim; ne sermayenin farklı fraksiyonları arasında bir bütünlük sağlayabilecek ne de toplumun geniş kesimlerinin devlete rızasını sağlayabilecek kuşatıcı bir hegemonya üretebiliyor. Devletin parti ve yürütme karşısında özerkliğini yitirmesi bahsettiğimiz hegemonya açığını gidermeye ve sermaye düzeninin uzun vadeli yeniden üretimini sağlamaya yönelik bir “devlet aklının” devreye girmesini de engelliyor.

Uzun süredir devam eden bu durum deprem sonrası süreçte kendisini tüm çıplaklığıyla açığa vurdu. Deprem süreci; bir yandan kamu yararını yok sayan kent rantına ve inşaata dayalı dizginsiz büyüme stratejisinin toplumsal maliyetini açıkça ortaya koydu. Diğer yandan da devlet kurumlarının depremin akabinde ortaya çıkan feci tabloya müdahale etmeye yönelik refleksleri sergileyemediğini gözler önüne serdi. Üstüne üstük bu sürecin ortaya çıkardığı hoşnutsuzluk ve itirazları “idare” edebilecek etkili bir ideolojik yönlendirme kapasitesinin de son derece sınırlı olduğu açığa çıktı.

Bu koşullar altında AKP iktidarı, düzenin neredeyse tek başına temsili haline gelmiş durumda. Bu yüzden iktidar partisine yönelik tepkiler onunla bütünleşmiş gözüken devlete, oradan da devletle mesafesi iyice daralmış olan şirketlere ve patronlara karşı aktarılabiliyor. Bu sermaye düzeninin toplum içerisindeki tepkileri ehlileştirebilecek hükümeti aşan, ondan özerk refleksler sergilemesini engelliyor. Uzun süredir var olan ama deprem sürecinde kendisini şiddetli bir şekilde açığa vuran bu tıkanıklığın, bu hegemonya açığının varlığında eğer Türkiye kapitalizmi yoluna devam edecekse bu iki durumda mümkün olabilir gibi gözüküyor: ya sermaye fraksiyonları arasındaki bütünlüğü yeniden tesis edebilecek ve toplumsal çelişkileri soğurmayı mümkün kılabilecek bir ideolojik ve siyasal yeniden yapılanma, yani restorasyon ya da bu çelişkilerin zor yoluyla bastırılmaya devam edileceği daha da yoğunlaştırılmış ama sonuçları öngörülemeyecek olan bir baskı rejimi. Kırılma derken genel hatlarıyla bundan bahsediyorum.

“Bugünkü Türkiye nesnelliğinde yeni bir sağcı restorasyon projesinin inşa edilmesi, sürdürülmesi mümkün değil” diyorsunuz. Hangi nesnel koşullardan mümkün değil?

Eğer bir restorasyon biraz önce bahsettiğim gibi sermaye fraksiyonları arasındaki dengeyi ve toplumsal rahatsızlıkları soğurmayı mümkün kılacak bir yeniden yapılanmayı içerecekse bunun Türk sağının milliyetçi, muhafazakar ve İslamcı kodlarının ana çerçevesini oluşturduğu bir hatta tesis edilemeyeceğini düşünüyorum. “Sağ” derken kastettiğim özel olarak bu ideolojik hat. AKP döneminde birikmiş ve kendisini çeşitli vesilelerle sürekli açığa vuran toplumsal rahatsızlıkların yönetilebileceği bir ideolojik ve siyasal çerçevenin inşası gerekiyorsa bu zaten AKP-MHP bloğunda en uç biçimleriyle temsil edilen sağcı ideolojik kodların hâkimiyetinde yapılamaz. AKP iktidarı Türk sağına ait bu ideolojik unsurları bugün mevcut rejime yabancılaşmış geniş toplumsal kesimler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmak suretiyle tüketmiş durumda. Geniş toplumsal kesimlerin, anketlere bakarsak toplumun yarıdan fazlasının önümüzdeki seçimlerin sonucunda karşılanması umudunu taşıdığı taleplere bir bakalım: baskıcı ve otoriter politikaların sona ermesi, dinselliğin bir siyasal baskı aracı kullanılmasından vazgeçilmesi, sosyal adaletin sağlanması, hukuk-devletinin yeniden tesis edilmesi, ayrımcılığın sona ermesi vs. Muhalefet sahasında kendisini belirginleştirmiş bu talepleri birbirine bağlayan ve onları soğurabilecek bir paradigmanın Türk sağının yerleşik kodları üzerinden inşa edilmesi nasıl mümkün olacak?

Üstelik eğer yeni bir ekonomik, siyasal ve ideolojik yapılanma, yani restorasyon meşruiyetini sandıktan alacaksa ve bir geçiş süreci gerektirecekse bir seçim başarısından alacaksa bu seçim başarısı Kürtlerin, toplumun ilerici-demokrat kesimlerinin cumhurbaşkanlığı seçiminde desteğini almadan mümkün olamıyor. İYİP gibi Türk sağcılığının çerçevesine bağlı bir siyasal yapının sözünün geçtiği bir bloğun seçim kazanması ve yeni bir yapılanmaya liderlik etmesi bu yüzden de mümkün değil.

“CHP’nin başat özne, solun ve Kürt muhalefetinin itici gücü olduğu ucu açık bir restorasyon projesi”nden bahsediyorsunuz. CHP’nin böyle “ucu açık” bir restorasyon projesini sürdürme imkan, istek ve iradesi var mı? CHP’nin böyle bir restorasyon isteği hangi nesnellikten besleniyor sizce? Nasıl bir idari, siyasi ve ideolojik yapı öngörüyor bu restorasyon?

Bana kalırsa bugün Türkiye’de, Gazete Duvar’da yazdığım ilk yazıda da açıklamaya çalışmıştım, şöyle bir özel durum söz konusu: Türkiye kapitalizminin yeniden üretimi bir yandan bir restorasyon ihtiyacını dayatıyor. Öte yandan AKP iktidarı devletle bütünleşmiş olduğundan devletin kurumları içerisinden bu restorasyonun ana hatlarını şekillendirebilecek, böyle bir yeniden yapılanmaya hazırlıklı, ona hukuki ve idari bir zemin hazırlayacak öbekler bulunmuyor. Türkiye konjonktürünün diğer bir özel yanı da şu: Kapitalizmin yeniden üretim krizi yalnızca Türkiye’de değil uluslararası alanda da yaşanıyor bugün. Bugün ekonomik daralma, gittikçe keskinleşen sınıf eşitsizlikleri, salgın hastalıklar, ekolojik yıkım, kitlesel yerinden edilmeler ve düzensiz göç hareketleri gibi kapitalizmin kendi çelişkilerinin ürünü olan ama bir yandan da onun yeniden üretiminin altını oyan dinamikleri “idare” etmeye yönelik bir çerçeve uluslararası alanda da sunulamıyor. Ukrayna Savaşı’nın akıbeti belirsizliğini koruduğu oranda zaten kendi içinde oldukça dağınık bir görüntü sergileyen AB bloğunun ABD hegemonyası altında belirli bir ideolojik hat etrafında buluşması tam olarak mümkün olmuyor. Küresel kapitalizm içerisindeki farklı eğilimleri bir ana paradigma içerisinde derleyip toparlayacak, tek tek ülkelerin siyasal, ideolojik ve iktisadi yeniden yapılanmasına yön verecek güçlü bir küresel ideolojik merkezin yokluğunda yaşanıyor Türkiye’deki restorasyon ihtiyacı. Bugün Türkiye’deki olası bir restorasyon sürecinin referans alabileceği, böyle bir sürece bütünlüklü bir siyasal destek sunabilecek, onu yönlendirebilecek bir uluslararası merkez bulunmuyor. Hal böyleyken seçim döneminde ve sonrasındaki olası geçiş sürecinde ana aktör haline gelmiş olan CHP’nin bu restorasyona aday olsa bile hatları keskin bir şekilde çizilmiş, önceden belirlenmiş bir restorasyon projesine sahip olduğunu sanmıyorum. Ucu açık restorasyon projesi derken bunu kastediyorum. Ucu açıklığı CHP’nin bu restorasyonun sınırları konusunda tamamen keyfi davranacağı anlamına gelmiyor elbette; sonuçta CHP düzen içi bir parti ve bu sınırlar da ancak sermaye düzeninin sınırları kadar esneyebilir. Üstelik CHP’nin ittifak ilişkisi içerisinde bulunduğu siyasal oluşumlar da bu esnemeye ek bazı sınırlar koyuyor. Türkiye solunun stratejisini geçiş ve restorasyon sürecinin bu ucu açıklığını göz önüne alarak belirlemesi büyük önem taşıyor diye düşünüyorum.

Yazılarınızda özellikle sürecin yarattığı fırsatın “halkın bir özne olarak” zuhur etmesi olduğunu vurguluyorsunuz. Ve solun dikkatinin bu konuya vermesini öneriyorsunuz. TİP’in gelişimini de bu olanağın göstergesi olduğunu söylüyorsunuz. Ama temsili siyasete dair bilinen eleştirileri göz önüne getirirsek, halkın özne olması ile partilerin gördüğü oy oranlarının bir aynı şey olmadığını da biliyoruz. Ayrıca ortada hala güçlü bir sınıf hareketi yok. Bunu bir handikap olarak görüyor musunuz?

Önümüzdeki seçimleri yalnızca iki düzen içi bloktan birinin seçiminin yapılacağı alelade bir süreç olarak göremeyiz. Bu seçim açıkça mevcut rejimin oylanması anlamına gelecek. Toplumun gittikçe büyüyen hoşnutsuz kesimleri daha iyisini tahayyül edebilecek bir ortama ancak AKP iktidarının sonlanması ile kavuşulabileceğine inanıyor. O yüzden mevcut birikmiş endişelere büyük bir umut da eşlik ediyor. Solun böyle bir umuda bigane kalması düşünülemez. O yüzden rejimin referandumu mahiyetindeki bu seçimlerde toplumsal muhalefetin ortak adayı desteklemesi ve sürecin bir öznesi haline gelmesi bir zorunluluk olarak kendisini dayatıyor. Diğer yandan sol oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın varlığında halka seçim sonrasındaki süreçte taleplerinin bastırılmasını engelleyecek ve bunların yüksek sesle dile getirilmesini mümkün kılacak sınıf eksenli ayrı bir kulvar da önermiş oluyor. TİP’in bu doğrultuda yeni dönemde Türkiye’nin “kırmızı çizgisi” olma iddiası da bu noktada anlam kazanıyor. Yani solun bir yandan rejimin referandumu mahiyetindeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplumun beklentileriyle bir rezonans oluşturması diğer yandan da seçim sonrasındaki olası restorasyon sürecinde kendi programı ve ilkeleriyle ayrı bir siyasal güç haline gelmesi ve bunun da bir bütün olarak sınıf hareketinden beslenmesi ya da onu güçlendirmesi mümkün.

Muhalif toplumsal kesimlerin olağanüstü durumlarda nasıl seferber olabildiğini, bütünleşebildiğini deprem sürecinde gördük. Benzer bir ortak hareket edebilme potansiyelinin seçim sürecinde de açığa çıkabileceğini, bu sayede edinilen başarının toplumdaki karamsarlık dalgasını dağıtabileceğini ve yurttaşlara ülkenin gidişatını etkileyebileceklerine dair bir özgüven ve özne olma hissini aşılayacağını öngörebiliriz. Bu durum sınıf hareketinin de yeniden canlanabileceği bir ortamın oluşmasına yol açabilir. Bahsettiğim olası restorasyon sürecinin belirsizliği ve ucu açıklığı karşısında solun parlamentoda ve toplumun bütün sahalarında güçlü bir varlık göstererek bu dinamizmi temsil edecek ayrı bir hat oluşturması, esasları sermaye düzeninin ufkunu aşan bir sosyal cumhuriyet programına öncülük etmesi Türkiye’nin kaderini değiştirebilir.

Cemil Aksu / POLİTİKA HABER

İlgili Haberler

Siyaset Bilimci Görkem Doğan: Seçimle çözülecek bir kriz yok
Politika'dan Söyleşi

Siyaset Bilimci Görkem Doğan: Seçimle çözülecek bir kriz yok

27 Mart 2023
TKP eski Politbüro üyesi Veysi Sarısözen: “devlet krizinin” “devrimci krize” dönüşme şartları var
Politika'dan Söyleşi

TKP eski Politbüro üyesi Veysi Sarısözen: “devlet krizinin” “devrimci krize” dönüşme şartları var

25 Mart 2023
Teori ve Eylem dergisi yazarı Arif Koşar: Gelecek mücadele döngüsünün sınıfsal rengi çok daha güçlü olacaktır
Politika'dan Söyleşi

Teori ve Eylem dergisi yazarı Arif Koşar: Gelecek mücadele döngüsünün sınıfsal rengi çok daha güçlü olacaktır

22 Mart 2023
Marksist Teori dergisi yazarı Olcay Çelik: “Restorasyon” halk için değil, sermaye blokları için
Politika'dan Söyleşi

Marksist Teori dergisi yazarı Olcay Çelik: “Restorasyon” halk için değil, sermaye blokları için

20 Mart 2023
Politika'dan Söyleşi

Şehir Plancısı Ceren Gamze Yaşar: Öncelikle insanca ve yaşanabilir konteynır kentler kurulmalı

23 Şubat 2023
İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu: Kentlerimiz depreme hazır olmadığı gibi, sonrasına yönelik bir senaryo da yok ortada
Politika'dan Söyleşi

İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu: Kentlerimiz depreme hazır olmadığı gibi, sonrasına yönelik bir senaryo da yok ortada

13 Şubat 2023
Politika'dan Günün Yorumu
Akşener, Millet İttifakı ve olasılıklar
Politika'dan Yorum

Akşener, Millet İttifakı ve olasılıklar

admin_ca
8 Mart 2023
Politika'dan Söyleşi
Siyaset Bilimci Görkem Doğan: Seçimle çözülecek bir kriz yok
Politika'dan Söyleşi

Siyaset Bilimci Görkem Doğan: Seçimle çözülecek bir kriz yok

admin_ca
27 Mart 2023

EN SON HABERLER

Depremin 50’nci gününde de cenazeler çıkarılıyor

Depremin 50’nci gününde de cenazeler çıkarılıyor

28 Mart 2023
BM ve AB’ye “Türkiye’nin saldırıları sonlandırılsın” çağrısı

BM ve AB’ye “Türkiye’nin saldırıları sonlandırılsın” çağrısı

28 Mart 2023
TC Merkez Bankası

Merkez Bankası, 30 milyar liralık deprem yardımını onayladı

28 Mart 2023
TBMM

HDP’nin seçim güvenliğine ilişkin grup önerisi reddedildi

28 Mart 2023
Kılıçdaroğlu: Beraber olacağız, birlikte olacağız, kavgayı bitireceğiz

Kılıçdaroğlu: Beraber olacağız, birlikte olacağız, kavgayı bitireceğiz

28 Mart 2023
Tahliye kararı verilen sahte doktor Ayşe Özkiraz cezaevinden çıktı

Tahliye kararı verilen sahte doktor Ayşe Özkiraz cezaevinden çıktı

28 Mart 2023
AKP’li belediye önünde kendisini ve eşini ateşe verdi

AKP’li belediye önünde kendisini ve eşini ateşe verdi

28 Mart 2023
Politika Haber

© Tüm hakları saklıdır
Politika Haber'de yayımlanan yazı, haber, fotoğraf ve videoların her türlü telif hakkı Mustafa Suphi Vakfı'na aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden alıntılanamaz.

Bizi Takip Edin

Kurumsal

Künye

Hakkımızda

Çerez Politikası

Gizlilik Politikası

Kullanım Koşulları

Politika Haber MA, ANKA ve SPUTNIK abonesidir.

© 2020 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!

Sonuç Bulunamadı
View All Result
  • Politika’dan Yorum
  • Politika’dan Söyleşi
  • Gündem
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kadın
  • Gençlik
  • Göçmen
  • Emeklilik
  • Eğitim
  • Doğa
  • Tarih
  • Kültür
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Spor
  • Video Haber
  • Foto-Galeri
  • Tüm Haberler

© 2020 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!