Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed Milletvekili Sevilay Çelenk, ihraç edilen Barış Akademisyenleri’ne ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Yeşil Sol Parti milletvekilleri ve akademisyenler de destek verdi.
Kendisinin de aralarında bulunduğu akademisyenlerin “Bu suça ortak olmayacağız” başlığı ile imzaladıkları ve yayınladıkları bildirinin üzerinden 7 yıl geçtiğini hatırlatan Çelenk, “Barış Akademisyenleri bir barış bildirisini imzaladıktan sonra başta cumhurbaşkanı tarafından olmak üzere nasıl feci bir şekilde hedef gösterildiklerini hepimizi hatırlıyoruz. Bu hedef gösterme sürecinden sonra ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da KHK’larla barış imzacılarının ihraç süreçleri başladı. Kamu görevinden men edildiler. Pasaportlarına el konuldular ve bitmek bilmeyen zorlu bir süreç başladı. Bu süreçlerde Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve idare mahkemelerindeki hak süreçlerinin önü de kurulan OHAL komisyonları ile kesildi. OHAL Komisyonları tam beş yıl barış imzacıları hakkında bir karar vermeden hukuki olarak hak aramanın önünü kesme işlevi gördü” sözleriyle yaşanan sürece dikkat çekti.
AYM KARARLARINA KARŞI
Komisyonun 5 yılın ardından karar almaya başladığını ancak Anayasa Mahkemesi ile derece mahkemelerinin verdiği lehte kararları dikkate almadığını dile getiren Çelenk, imzacıların göreve dönmelerinin reddedildiğini söyledi. Çelenk, “Barış imzacılarının yaşadığı hukuk dışı ve maruz kaldıkları fırsatçılık basit bir iş kaybından ibaret değildi. Terörist olarak damgalandılar. Müthiş ekonomik sorunlar yaşadılar, dışlandılar. Hayatlarını kaybeden arkadaşlarımız oldu. Her şeyden evvel üniversiteler ve nosyonu ağır bir darbe aldı. Bir hassa sosyal bilimler alanı ciddi biçimde tahrip edildi. Bu alandaki yüz yıllık birikim tarumar edildi. Otoriter rejimlerin her zaman meyyal olduğu üniversite tahribatı, AKP iktidarları döneminde zirvesine KHK fırsatçılığı ile ulaştı” diye kaydetti.
“ŞİDDETSİZLİK ÜZERİNE HAZIRLANDI”
Bildiriyi “şiddetsizlik” üzerine örgütlediklerini paylaşan Çelenk, “Şiddetsiz direnişlerin ayna tutma potansiyeli bizleri güçlendirdi. Bizlerin mücadelesi, AKP’nin bu ülkeyi sıkıştırdığı kaos ve kutuplaşma döngüsüne ayna tutuyor. Şiddet döngüsünü şiddetsiz mücadelemizle görünür kıldık. AKP’nin saldırmaya doymadığı kültürel veya akademik ‘elit,’ aslında Türkiye’de üniversitenin yakın dönemi ve akademisyen profili düşünüldüğünde, elitliğini ya da kültürel sermayesini aileden getiren kuşaklardan da farklıydı. Örneğin ihraç akademisyenlerin birçoğu, ‘aydın müsveddesi’ diye yıllar yılı saldırıp durdukları akademisyenlerin birçoğu, sınırlı imkanlarıyla, kendilerini entelektüel ve kültürel olarak donatmak için çırpınıp durmuş, bulundukları yerlere büyük güçlüklerle gelmiş isimlerdi” diye belirtti.
NAZİ ALMANYASI’NA BENZETTİ
Çelenk, Naziler döneminde Almanya’dan kaçmak zorunda kalan akademisyenlere işaret ederek, akademisyenlerin Türkiye’den başka ülkelere kaçtığını dile getirdi. Çelenk, “Türkiyeli barış imzacısı akademisyenler de bugün Kanada’dan ABD ve Almanya’ya birçok ülkeye dağıldı. Çünkü ‘adanmış’ biçimde mesleklerini yapmalarının karşılığı, ağır ceza mahkemeleri ve kanımızda duş almak isteyen ‘mafyanın’ önüne türlü hakaretle atılmak olduğunda bazen başka bir seçenek de kalmıyordu. ‘Kalanlar’ aslında çok sınırlı imkanlarla ve çoğu kez gönüllü bir faaliyet olarak koca bir ülkeyi kampüse çevirdi” diye konuştu.
İADE KARARLARI
İdare Mahkemeleri’nin barış imzacıları hakkında verdiği iptal kararlarına da işaret eden Çelenk, bu nedenle bildiriye imza atan akademisyenlerin durumunun yeniden gündem olduğunu anımsattı. Çelenk, “Bu büyük hukuksuzluk bu iptal kararlarıyla birlikte yeni bir evreye girdi. İptal kararlarına üniversiteler itiraz ediyor ve istinaf süreçleri başlıyor. OHAL komisyonunun kararını onaylayan idare mahkemelerinde de akademisyenler istinaf sürecine başvurdu. Başlangıçtaki keyfi uygulamalar, çifte standart ve her tür hukuk dışılık bugün de iadelerle birlikte yeniden vuku buluyor. Şu ana kadar 406 ihraç barış akademisyeninden 101’i iade edildi, 136’sının göreve iadesi reddedildi, 130’unun ise dava süreci devam ediyor. İade edilenlerin 9’u hakkında yürütmeyi durdurma kararı verildi, 7 kişinin iade kararı onandı. Tek başına bu süre bile büyük bir hukuksuzluk ve cezalandırma. Onaylanan akademisyenler için Üniversiteler Danıştay’a itirazda bulundular. Onlarca akademisyenin davası istinaf mahkemesinde görülmeye devam ediyor” bilgisini paylaştı.
AKADEMİSYENE GÜVENLİK SORUŞTURMASI
Çelenk, çalışmaya başlayan akademisyenlerin yaşadığı zorluklara da işaret etti. Çelenk, akademisyenlere oda verilmediğini ve ders vermek ile ilgili sorunlar yaşadığını dile getirdi. Çelenk, “İdare mahkemeleri bu süreçte ‘Ceza Mahkemesi’ gibi davranarak kurumlardan yeniden bilgi, belge toplayarak, delil oluşturmaya çalışıyor. İhraç kararı sonrası yapılan sosyal medya paylaşımları, açılan davalar ile irtibat-iltisak gerekçesi olarak değerlendiriliyor. İade kararı verilen akademisyenlerin mahkeme kararlarında geriye dönük haklarının ödeneceği açıkça karar altına alınmasına rağmen, bazı üniversiteler geriye dönük haklarını ödemekten imtina ediyor. Göreve iade edilen akademisyenler hakkında üniversiteler tarafından hukuki dayanağı olmamasına rağmen ‘güvenlik soruşturması’ istenerek iade süreci uzatılıyor. Göreve iadeler konusunda farklı üniversitelerin farklı uygulamaları adaletsizlikleri artırıyor” diye kaydetti.
Barış imzacılığının üniversite tasfiyesine bahane edildiğini belirten Çelenk son olarak, “Kabul etmedik. Etmiyoruz. Etmeyeceğiz. Geri döneceğiz” dedi.
MA