Bir grup Çerkes kadın tarafından; kadınların yaşadıkları şiddet, baskı ve ötekileştirme süreçlerine karşı ses çıkarmanın önemi doğrultusunda “Almastı Çerkes Kadın Hareketi” kuruldu. Hareket, Çerkes toplumunda yaşanan cinsiyetçiliğe karşı sessiz kalmamak ve diğer kadınlara da güvende hissederek paylaşımda bulunacakları bir platform oluşturmak amacını taşıyor.
Hareket, yaptıkları yazılı açıklama ile kuruluşlarını şu ifadelerle duyurdu:
“Nartlar tarihten çekileli uzun zaman oldu. Kaf Dağı’nın ardında bilinmedik bir sır kalmadı. Nehrin yanında uzun saçları ile Seteney’ler dolaşmıyor. Ne var ki Çerkesler senelerdir, kadınlar hakkındaki masallara inanmaya devam ediyor! Oysa masallar çocukların büyümesine katkı sunar. Geçmişte kalmış bu masalları inanç hâline getiren toplumlar ise büyüyemeden olduğu yerde saymaya mahkumdur. Bir orta sınıf milliyetçi söylemine yabancı gelecek anlattıklarımız. Anakronik bir şekilde yüz yıl öncenin Xabze’sinde kadına verilen değeri tekrar tekrar önümüze çıkarıp vicdan temizleyecekler. Hakikat ise bambaşka; günümüzde kadına yönelik toplumsal baskı, şiddet ve taciz evde, okulda, sokakta, sosyal hayatta, sosyal medyada, kısacası yaşamın her alanında! Bugün biz Çerkes kadınlarına kalan ise: Çocuğu ölünce ağlaması yasaklanan kadınlar, kaçırılarak veya zorla evlendirilerek hayatı zindan edilen genç kızlar, pantolonla düğüne geldi diye rezil edilen ‘Pşaşe’ler, asli görevi hizmet etmek olan‘Adigenısa’lar, tacize varan Alaf/Semerkawlar, kadının suçlandığı ve erkeğin bedel ödemediği üzeri örtülmüş tacizler, tüm bunları gördüğü ve kabul etmediği için derneklere ve topluma yabancılaşan genç kadınlar… Xabze’nin temel amacı ‘insanı ve toplumu daha iyiye götürmek, birey ve toplumun huzur ve güvenini sağlayacak mutlu bir dünya ve yaşam kurmak ve korumak’ değil miydi? Xabze dogmatik bir kurallar bütünü olmayıp, bu temel amaç doğrultusunda esnek ve devingen olmayacak mıydı? Oysa geldiğimiz noktada, Xabze kadınlar için bir baskı mekanizmasına dönüşmüştür. Gelenekler; onları geçmişi sorgulayarak dönüştürmeyen her toplumda olduğu gibi kadını yok sayıp ikinci plana itmektedir. Xabze’de kadına biçilen ‘hizmet etme’ rolü günümüzde yabancılara karşı eşitlik anlatısına dönüştürülmüştür. Kadın bu rol ile yaşar ve bu rol ile ölür. Çocuğu öldüğünde ağlamaz, hakkı yenildiğinde konuşmaz, işten yorulmaz, erkeklerden sonra sofraya oturur… Köylerde günlük hayatın bütün iş yükü kadının üzerindedir. Geleneksel kültür diye güzellenen şeyin kadınlar açısından anlamı budur. İşin şehirlere aktarılan kısmı ise; dernekçi söylemin oryantalist Çerkes kızı imgesi ile bütünleşmesi olmuştur. Yaratılan bir imge vardır: Çerkes kızı güzeldir, zariftir, incedir, hareketleri ölçülüdür, marifetlidir, kahkaha atmaz ve yüksek sesle konuşmaz… Çerkes kızı imgesine dair, internette kısa bir arama ile herkesin ulaşacağı sonuç budur ve oryantalist bir bakış açısına hizmet eder. Tıpkı Çerkes kadını denince Osmanlı Sarayı’nın haremlerinin akla gelmesi gibi. Bu nitelikler, Çerkes kadınının sanki kişiliği, istekleri, karşı fikirleri yokmuş gibi sadece ‘görüntü’ olarak var olmasına yol açmıştır. Ve artık duyulmayan bir sesin duyulması da zorunluluk hâline gelmiştir: Kadınların sesinin! Bir özne olarak ‘kuğu gibi süzülmeyen’ Çerkes kadınlarının sesinin! Çerkes kadınları çifte baskılanma ile karşı karşıya bugün. Bir taraftan gelenekçi referansları ile ‘Xabze sömürüsü’, diğer tarafta ise bütünleşilen Türkiye toplumu. Her iki baskı da Çerkes kadınlarını tehdit ediyor. Cemiyetten dışlanma, psikolojik şiddet, taciz ve hatta cinayet ile… Bu yüzden soruyoruz: Hayriye Melek’ten övünçle bahsedenler, onun kendi dönemindeki ileri söylemlerini bugün için inşa etmeye kalkan kadınları şeytanlaştırmakta neden bu kadar isteklidirler? Kadınların talep ve isteklerini dile getirmesini Xabze‘sopa’sı ile engellemek, gerçekten kültürümüzü korumaya mı hizmet etmektedir? Bize bugün Xabze’yi öğretmeye çalışanlar benzer sorunları yüzyıl önce dile getiren Hayriye Melek Hunç’a aynı dersi verebilir miydi? Çerkes toplumuna: Xabze sömürüsünü bırakın. Xabze; katı, değişmeyen, özcü bir gelenek, hele hele bir ideoloji değildir. Xabze özcülüğü ile kadınları dışlayarak kurduğunuz iktidarlar yıkılmalıdır! Diaspora kurumlarına çağrımızdır: Gelin dili birlikte değiştirelim, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele edelim, içinde bulunduğumuz ülkede sistematikleşen kadına karşı şiddete karşı kendi toplumumuzdan başlayarak mücadele edelim! Kadınlara: Hayatımız dahil, ne isek o olana yönelen her türlü şiddete karşı gelelim! Son yıllarda feminist hareketlerin eleştirilerini arttırdığı ve #metoo hareketi ile iyice görünür kılınan erkeklik her yerdedir ve Çerkesler de bundan azade değildir! Ataerkil toplumların özelliklerini barındırırlar ve doğal olarak kadınların sesi daha az duyulur. Fakat artık kadınlar seslerini çıkarmaya başladılar! Amacımız; Çerkes kadınları olarak Çerkes kadınlarının sesi olmak, maruz kaldığımız her tür baskıyı ve şiddeti görünür kılabilmek ve toplumsal dönüşüm için alan açmaktır. Sesiniz sesimiz olsun!”
MA