Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek amacıyla her hafta düzenledikleri eylemlerinin 824’ncüsünü gerçekleştirdi. Koronavirüs salgını nedeniyle yine online gerçekleştirilen açıklamada bu hafta 15 Ocak 1996 tarihinde Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde gözaltında tutulan 11 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılması olayı hatırlatıldı.
‘DEVLET İNFAZ ETTİ’
Açıklamaya katılan katliamda yaşamını yitiren Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya, babasının devlet tarafından infaz edildiğini belirterek, yıllardır babasının akıbetini sorup, faillerin yargılanması için mücadele ettiklerini söyledi.
Kaya, “Babamı katletmelerine rağmen hala barış istiyoruz. Kimsenin ölmesini istemiyoruz. Yıllardır zulüm altında yaşıyoruz. Nereye kadar bu zülüm sürecek? Artık yeter diyoruz” diye seslendi.
‘KİMSE BU ZULMÜ YAŞAMASIN’
Onun ardından katliamda infaz edilen Halit Kaya’nın eşi Mence ile kızı Hatice Kaya konuştu. Hatice Kaya, olayda babası ve amcasıyla birlikte 11 kişinin infaz edildiğini, kendilerine verilmeyen cenazelerinin askerler tarafından gömüldüğünü hatırlattı. Adalet istediklerini söyleyen Kaya, “Sağ olana kadar akıbetlerini sormaya devam edeceğiz” dedi. 25 yıldır eşinin akıbetini soran Mence Kaya da, “Hakkımızdan ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Kimsenin bu zulmü yaşamasını istemiyorum. Sağ olana kadar mücadele etmeye devam edeceğim. Biz bu zulmü yaşadık, kimsenin yaşamasını istemiyorum” diye konuştu.
RAPORLARA YER VERİLDİ
Bu haftaki eylemin açıklamasını Cumartesi insanlarından Gülay Bakışkan okudu. Güçlükonak Katliamı’nın 25’nci yılını geride bıraktığını söyleyen Bakışkan, olayla ilgili savcılıklar, olağanüstü hâl bölge valiliği ve Genelkurmay kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun hazırladığı raporu hatırlattı.
Bakışkan, “1996 yılının 10- 12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç’u gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. Köylüler burada ağır işkence sonucunda öldürüldü. 15 Ocak 1996 tarihinde de Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i arayan jandarma, gözaltında kileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti” diye belirtti.
‘BEDENLERİ KÖMÜR HALİNE GELDİ’
Taburdaki bulunanların korucuların gelmesini beklemediğini ifade eden Bakışkan, “Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı, ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü” dedi.
AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ
Genelkurmay Başkanlığı’nın, 16 Ocak 1996 günü Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdiğini ifade eden Bakışkan, şöyle devam etti: “Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini’ açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici bularak bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bu paylaşım üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Heyet ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna: ‘Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır’ açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay’a başvurdu. Defalarca savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Ancak bir sonuç alınamadı. Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. AİHM’e taşınan davada ise Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm oldu.”
‘UNUTTURMAYACAĞIZ’
Bakışkan, katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen’in katliamın Jitem tarafından yapıldığını, ve işin içinde devletin olmasından kaynaklı söyleyemediklerini belirterek, taleplerinin açık ve net olduğunu, yargı makamlarının etkin soruşturma ve kovuşturma yapmasını istedi. Bakışkan, Güçlükonak katliamının aydınlatılmasını isteyerek, unutturmayacaklarını yineledi.
MA