10 Ekim 2015’te Ankara Katliamın’da 102 yoldaşıyla toprağa düşenlerden biri de yoldaşımız Kemal Tayfun Benol’du. Tayfun Politika Gazetesi’nin ilk imtiyaz sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürüydü. Mustafa Suphi Vakfı’nın kuruluşu bürokratik işleyiş ve mahkeme süreçlerinden dolayı zaman alacaktı. Bir toplantıda “Politika Gazetesi’ne ihtiyacımız var, vakfın kuruluşunu beklemeyelim, ben sorumluluğu üstlenirim, Vakıf kurulunca devrederiz” çıkışı yaptı. Öneri oylandı ve oy birliği ile kabul edildi.
Tayfun, son nefesine kadar Türkiye Komünist Partisi’nin tekrar ülke topraklarında ayağa kalkması için çalıştı. “Birileri partiyi likide ettiler, bir enkaz yarattılar ama biz bu enkazın yerine yeni bir bina inşa edeceğiz” derdi. İsim hırsızı SİP’lilere çok tepkiliydi. SİP çevresinde dolaşan eski yoldaşları ile fırsat buldukça konuşur, tartışır, onlara Kemalizm’den kopmadan Türkiye’de hiç bir demokratik aşama kaydedilemeyeceğini, onlarla sosyalizm yolunda yürümenin mümkün olmadığını anlatırdı. Tayfun Kürt değildi ama komünistti, onun için, Kürt halkının özgürlük mücadelesini Türkiye’de demokrasi ve sosyalizm mücadelesinden ayrı görmüyor ancak birleşik mücadele ile sonuca ulaşılacağına inancı tamdı.
Tayfun aynı zamanda HDP Kartal ilçe örgütüne üye oldu. Yoğun politik faaliyetlerine bir de yerel çalışmalarda yer almayı ekledi. HDP çevresinde kısa zamanda sevilen ve sayılan bir komünist ünvanı kazandı.
Tayfun, insanları severdi, kimseyi incitmezdi ama ilkeli idi ve gerektiğinde sert ve tavizsiz olmasını bilirdi. Tayfun aynı zamanda hayvanları severdi. Politika Gazetesi binası etrafındaki kediler Tayfun geldiği zaman bayram ederdi. Kısıtlı bütçesine aldırmayıp bakkaldan onlara sosis alır ikram ederdi. Köpek sevgisi vardı. Bir dostuna ait olan köpek ile ilgilenir ona köpek olarak hitap edenlere kızar, “O’nun adı var” derdi. Mütevazi evlerinin terasında martılar ile dost olmuştu. Onlarla resmen sohbet ederdi, beslerdi, zaman geçirir ve “ben böyle dinleniyorum” derdi. Tayfun kadın hakları konusunda örnek bir yoldaşımızdı. Eşine yardımcı olmak için evi çekip çevirirdi. Biraz yavaştı ama iyi niyetli idi ve severek ev işleri ile ilgilenirdi.
Tayfun’u tanıyanlar onu Şişli İLD’den, Fenerbahçe ve Suadiye Liselerinden, Kadiköy İLD’den ve daha sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden tanırlardı. Her yerde dost biriktirmişti. Tayfun ile yolda yürümek zordu, sürekli sohbet edecek ve bazen de bir sonraki randevusunu unutup oturup karşılaştıkları ile çay içecek kadar insan canlısı bir dosttu.
9 Ekim akşamı hepimizi aradı. “Ankara’ya Kartal HDP otobüsü ile gidiyorum, sizler de kendi ilçelerinizin HDP araçları ile gidin toplanma alanında buluşalım” dedi.
10 Ekim sabahı toplanma yerinde inşaat işçisi arkadaşlara bir selam vereyim diyerek kuruluş döneminde görev aldığı ve genel saymanlığını yaptığı İnşaat İşçileri Sendikası’nın kortejine yöneldi. Yoldaşları ile selamlaşıp sohbet ederken kontr-gerillanın hain saldırısı sonucu inşaat işçisi 5 yoldaşı ile birlikte can verdi. Muhtemelen ikinci bombayı patlatanı gördü. Çünkü birlikte oldukları Serdar Ben yoldaşımız ikinci bombayı üstünde ateşleyeni fark etmiş ve üstüne atılmıştı.
Tayfun can verdikten sonra bir anda ortaya çıkan ve yaralı ile ölülerimizin üstüne ateş eden polisleri maalesef göremedi. İyi ki de görmedi, tepkisi çok sert olurdu…
Bugün yine bir 10 Ekim’in yıl dönümünde bize düşen, Tayfun’un ve onlarca yoldaşının uğruna toprağa düştükleri barış, demokrasi ve sosyalizm mücadelesini sonuç almaya yöneltmek, mücadeleyi geliştirmektir. Onları anmanın en doğru yolu budur.
Politika Yayın Kolektifi