■ Politika’dan Yorum
Türkiye AB karşısında sıkıştıkça veya AB’ye karşı kimi istemlerini kabul ettirmek istediğinde son sekiz yıldır “Göçmen” kartını kullanıyordu. Ülkenin farklı illerinde toplanan göçmenler zaman zaman güvenlik güçlerinin göz yumması sonucunda tıka basa doldurulan tekneler, sayı olarak yükü kaldıramayacak lastik botlar ile Ege ve Akdeniz’den açık denizlere ölüm yolculuğuna çıkarılıyordu. Binlerce göçmen yaşamını “göç yollarında” yitirdi. Aylan Bebek binlerce acımasız ölümden sadece bir vaka idi.
İlk başta Türkiye’de aşırı sayıda biriken göçmenlerin Batı Avrupa’ya gitmelerini teşvik gibi değerlendirilen bu pratik zaman geçtikçe daha vahim bir hale geldi. Resmi devlet söyleminde dillendirilerek AB’ye tehdit unsuru olarak kullanılan göçmenler, devlet politikalarının ve diplomatik söylemlerin hiç bir biçimine uymayacak bir şekilde kirli politikalarına alet edildi. En son Şubat 2020’de göçmenlerin otobüslerle Trakya’da Yunanistan sınırına taşınıp “ölüm yolculuklarına” gönderilmeleri buna en uç örneği teşkil etti. İnanılmayacak bir devlet politikası idi ama maalesef gerçekti.
Bugünlerde söz konusu “göçmen” politikasına yeni bir senaryo daha eklendi. Ankara’daki senaristler yorulmamışlar, bıkmamışlar ve bunu da becermişler. Ajanslarda bugün şöyle bir haber dağıtıldı: “Ege’de, Yunan sahil güvenlik gemisinin 2 bota aktardığı düzensiz göçmenleri açık denizde ölüme terk ettiği ve Türk sahil güvenlik unsurlarının yardım eli uzattığı anların insansız hava aracı ile çekilen görüntüleri ortaya çıktı.
Yunan sahil güvenlik ekiplerinin Ege Denizi’ndeki Rodos Adası’nın kuzeyinde 2 şişme bota aktardıkları düzensiz göçmenleri, Türk karasularına doğru geri ittiği anlar, İHA tarafından dakika dakika kaydedildi. Görüntüde, Yunan sahil güvenlik unsurları, Rodos Adası’nın kuzeyine gemi ile getirdikleri düzensiz göçmenleri, 2 şişme bota aktarıyor. Daha sonra Yunanistan’a ait unsurlar, göçmenlerin bulunduğu botları çekmeye başlıyor. Açık denizde şişme botlarla Yunan sahil güvenlik unsurları tarafından çekilen göçmenlerin tehlikeli yolculuğu Türk karasularına kadar devam ediyor. Yunan unsurları, düzensiz göçmenleri Türk karasularına geri itmelerinin hemen ardından bölgeyi terk ediyor.
Açık denizde ölüme terk edilen düzensiz göçmenlerin yardımına ise Türk sahil güvenlik unsurları yetişiyor. Gemiye alınan kaçak göçmenler, kıyıya çıkarılıyor.”
Tersinden işletilen bir “göçmen” senaryosu. Yunanistan ve bir dizi daha AB ülkesi ile Akdeniz’de doğal gaz aramaları konusunda sorun yaşayan Türkiye, şimdi de Yunanistan’ın göçmenleri Türkiye’nin daha önce uyguladığı pratiği taklit ederek Türkiye yönünde açık denize saldığını iddia ediyor.
Sürmekte olan AB Liderler Zirvesi’nin yayınlayacağı açıklamanın son taslağının 10 Aralık’ta basına sızması ve bu taslakta Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikalarına karşı ve buna bağlı yaptırımların gündeme geleceği konusunda mutabakat olabileceği ortaya çıkınca Türkiye, ajansların geçtiği bu senaryo ile kamuoyu yaratma işine girişti. Hiç bir etkileme şansının olamayacağı bu tür senaryoların yayınlanması uluslararası alanı etkilemeyi hedefliyor gibi gözükse de aslında ülke kamuoyunda gündem değiştirmek, “Yunan düşmanlığını” kışkırtmak yoluyla milliyetçiliğe gaz vermek ve kendi seçmenine Türkiye’yi güçlü bir dünya devleti ajitasyonu yapmak dışında bir işlev görmeyecektir. Bu ve bundan önce yaşanan göçmen senaryolarında asıl acı olan yan, çaresiz ve yoksul insanların kullanılmasına yönelik kirli siyaset yapma anlayışıdır. Burjuvazi kan emicidir, kapitalizm barbarlıktır. Bu somut olay unutanlara veya burjuvaziyle uzlaşma yanlılarına umarız bunu bir kez daha hatırlatmıştır.