Türkiye genelinde hayvanlarda görülen SAT2 serotipi şap hastalığı nedeniyle birçok ilde canlı hayvan pazarları kapatılıp, karantina işlemi uygulanmaya başlandı. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından tüm hayvan nakilleri durdurulurken, birçok ilde de valilikler tarafından süt ve et ürünlerinin satışı yasaklandı. 2 ay önce ilk vakaları görülen hastalık, alınmayan önlemler ve hayvan hareketliliğinin kısıtlanmaması nedeniyle neredeyse tüm illere yayıldı. Çift tırnaklı hayvanların akut seyirli, çok bulaşıcı ve zoonotik karaktere sahip viral bir enfeksiyon olan hastalığın bulaşma oranı da yüksek. Hayvan topluluklarında bulaşıcılığı yüzde 100’e kadar ulaşabilen hastalık için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından aşı üretimi için çalışmalar başladı.
ETKİLİ AŞI
Tarım, Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen) İzmir Şube Başkanı Veteriner Hekim Çağdaş Topal ile hastalığın yayılma hızı, etkileri ve nedenleri üzerine konuştuk. Hastalığın hava yolunun yanı sıra dışkı, idrar ve süt ile birlikte de bulaşabildiğini kaydeden Topal, 7 serotipi olan hastalığın serotipler arasında çapraz bağışıklığı olmadığı için mücadelesinin de zor olduğunu belirtti. Her serotip için ayrı bir aşı üretimi yapılması gerektiğini aktaran Topal, “SAT2 serotipi daha önce Türkiye’de görülmedi. Fakat Uzak Asya ve bazı Avrupa ülkelerinde görüldü. Şu an kullandığımız aşılar bu serotip için etkili değil. Bu nedenden dolayı Şap Enstitüsü tarafından bir aşı üretimi başlamış durumda. Ancak daha önce SAT2 ile ilgili aşı çalışması yapılmadığından dolayı üretilen aşının deneme aşaması yapılmadan uygulamaya konulacak. Umarım etkili bir aşı üretilebilir” dedi.
BULAŞMA HIZI YÜKSEK
Şapın en büyük zararının ekonomik boyutu olduğunu vurgulayan Topal, “Hastalık ilk önce ağızda salya akıntılarına neden olur. Salya akıntısı tırnak, meme ve deriye de bulaşarak lezyonlar oluşturur. Yoğun ateşle başlar. Ülke hayvancılığı açısından ekonomik, verim ve siyasi olarak önemli bir kayba neden olabiliyor. Ölüm oranı daha önceki serotiplerde yüksek değilken, bu serotipte fazla. Hastalık toprakta uzun süre aktif olarak kalabiliyor. Yemlerde 5 aya kadar toprakta canlılığını koruyabiliyor. Bu nedenden dolayı özellikle hayvan hareketlerinin yoğun olduğu yerlerde, sürü arasında bulaşma yoğundur” diye belirtti.
“KARANTİNA YETERLİ DEĞİL”
Hastalığın önlenmesinde karantina, aşılama ve imha gibi 3 önemli aşama olduğunu kaydeden Topal, en etkili yolun ise eğer ekonomik durum el veriyorsa imha olduğunu söyledi. Fakat Türkiye’nin ekonomik olarak bunu karşılayacak bir hayvancılık sistemi olmadığını kaydeden Topal, “Aşılama ve karantina tek başına etkili olmuyor. Kovid-19 pandemisi sürecinde gördüğümüz yetersiz politikaları hayvan sağlığında da görüyoruz. Hastalık önlenebilir bir durumdayken tüm Türkiye’ye yayılmış durumda. Umarım sahada etkili olan aşılar üretilebilir. Yoksa hastalıkla mücadele çok güç olacaktır. Hayvan hareketlerinin kısıtlanmasıyla mücadele edilebilecek bir hastalık değil. Her şeyden önce hayvan sağlığı ve politikalarıyla ilgili yetkili kurumların daha bilimsel tabanda uygulamalar yapması gerekir” ifadelerini kullandı.
KONTROLSÜZ NAKİLLER
“Hastalığın bu kadar kısa sürede ülke içinde yayılmasının en büyük sebebi kontrolsüz hayvan hareketleridir” diyen Topal, daha önce kaçak hayvan nakillerine büyük cezalar verilirken bu cezaların düşürüldüğünü söyledi. 800 lira olarak uygulanmaya başlayan cezanın bu yıl 150 lira olduğunu belirten Topal, “Hayvanlar iller arasında nakil yapılırken veteriner kontrolünden geçmiyor. Normal bir uygulamada veteriner kontrolü yapıldıktan ve araçlar dezenfekte edildikten sonra nakillere izin verilir. İdari yaptırımların azalmasıyla kaçak hayvan hareketleri daha kolay bir hale geldi. Aynı zamanda hayvancılıkta ki maliyetlerin artmasıyla birlikte Irak, İran gibi ülkelerden yoğun miktarda hayvan akışı oluyor. Bu hayvanlar hayvan başı 150 lira ödenerek kayıt altına alınabiliyor. Böyle olunca hastalık yayıldı. Aynı zamanda deprem felaketi ile birlikte hayvan geçişleri daha da arttı. O bölgede meralar, ağırlar kullanılamaz hale gelinde, insanlar yok fiyatına hayvanlarını sattılar. Bu hayvanlar hiç bir kontrol olmadan Türkiye’nin her yerine yayıldı. Hayvan hareketlerinin kontrol edilemediği, önlem alınamadığı bir yerde hastalıklar çıkıyor” diye aktardı.
ENDÜSTRİYEL HAYVANCILIK
Bir başka nedenin de endüstriyel hayvancılık olduğuna işaret eden Topal, şöyle devam etti: “Kovid-19 buna güzel bir örnektir. Ticari hayvancılıkla hayvanları bir araya getiriyorlar. Doğada tek başına yaşayan hayvanları yoğun popülasyonlar şeklinde bir arada tutmak hastalıklarda mutasyonu hızlandırmaktadır. Aynı zamanda hastalığın bulaşıcılığını da arttırmaktadır. Bu nedenle hayvansal hastalıklarda konvensiyonel üretim ciddi sorunlara neden olmakta. Bunun alternatifini neoliberal politikalarda üretmek mümkün değil. Tüketimin azaltılarak küçük popülasyonlar halinde üretim yapılabilir. Tamamen önlenmesi ciddi bir politika gerektiriyor. Beslenme alışkanlıklarını değiştirmek gerekiyor. Alternatif ekolojik tarım ve hayvancılık yapmak. Doğaya dönmek gerekiyor.”
DEZENFEKSİYON ÜNİTELERİ YOK
Hastalık tedavisinden ziyade öncesinde önlemler alınması gerektiğini belirten Topal, hayvan nakillerinin yapıldığı il ve ilçe müdürlüklerinde sağlıklı muayene yapılamadığını ve dezenfeksiyon ünitelerinin olmadığını dile getirdi. Birçok işlemin kağıt üstünde gösterildiğini söyleyen Topal, “Sahadaki arkadaşların bu sorunları dile getirmesine rağmen yıllardır çözüm üretilemedi. Bundan sonraki süreçte bilimsel tabanda önlemler alınması gerekiyor. Kısıtlamaların göstermelik değil aşılama ile birlikte sürdürülmesi gerekiyor. Görünen o ki bu süreç Kurban Bayramına kadar sürebilecek. Ekonomik anlamda hayvan hareketlerinin sınırlandırılması büyük kayıplara neden olacak. Sahada çalışan aşıların bir an önce üretilerek sağlıklı bir karantina süreciyle birlikte hastalık kontrol altına alınır” diye konuştu.
Tolga Güney / MA