Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde bulunan Umut Kitabevi’ne dönük 9 Kasım 2005 tarihinde gerçekleştirilen bombalı saldırının üzerinden 19 yıl geçti. Halkın faillerini suçüstü yakaladığı olaya dair açılan dava cezasızlıkla sonuçlandı.
Sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş, 20 Aralık 2021 tarihinde görülen duruşmada beraat etti. Üç isim hakkında verilen beraat kararı 28 Şubat 2023 yılında onandı. Sanıklar beraat ederken, kitabevi sahibi Seferi Yılmaz tutuklandı ve hakkında birçok dava açıldı. Yılmaz, kitabevinin bombalanması ile ilgili davadan 1 yıl, belediye başkanlığı döneminde hakkında açılan davadan 22 ay cezaevinde kaldı. Hakkında açılan “örgüt üyeliği” davasından 7.5 yıl, “örgüt propagandası yapmak” suçlamasından ise 1 yıl 8 ay hapis cezası aldı.
Faillerin ilk suçüstü edildikleri dönemde kamuoyu baskısıyla 40 yıla yakın hapis cezası aldıklarına dikkat çeken Yılmaz, “Mevcut AKP hükümeti Ergenekon ile uzlaşması sonucunda JİTEM elemanları ve itirafçı Veysel Ateş, 8 yıl gibi tutukluluk süresi ardından beraat ettirildiler” dedi.
CEZASIZLIK POLİTİKASI
Umut Kitapevi Davası’nın Kürtler açısından önemli bir dava olduğunu anımsatan Yılmaz, “Devlet adına Kürtleri öldüren uzman çavuşundan JİTEM elemanına kadar her kim olursa olsun, bunların cezalandırılmayacağı ortaya çıktı. Bu kişiler ya beraat ettirildiler ya da taksirli suçlardan yargılanıp 1-2 yılla ödül gibi cezalar aldılar. Kürtlerin, devletin bu yargılamasından büyük bir ders çıkarması gerekiyor. Yıllardır Türk kamuoyunda dile getirilen, ‘Türk, Kürt kardeştir’ söylemleri, Kürtleri öldürenlere verilen cezalarla bir hayali söylem olduğunu, uyguladıkları cezasızlık politikasıyla açık bir şekilde gösteriyor. Asıl olarak tartışılması gereken bu tür söylemler değil, eşit yurttaşlık ilkesidir. Kürtler ne zaman hukuk karşısında Türklerle eşit olursa o zaman Türkiye’de gerçekten demokratik hakların verilebileceğini inanılır” diye konuştu.
DAVA, 3 YILDIR AYM’DE YERİNDE SAYIYOR
Musa Anter, Dargeçit ve “Yüksekova Çetesi” olmak üzere kamuoyuna yansıyan ve “Jitem” tarafından gerçekleştirilen tüm olayların ya yıllara uzatılan yargılamalarla kamuoyundan uzaklaştırıldığını ya da zaman aşımıyla beraat ettirildiğini belirten Yılmaz, “Bunlara ek olarak somut örnek Şemzînan davasıdır. Şemzînan halkının gözü önünde gelişen bir bombalama olayında her şeye rağmen failler ‘yeterli delil bulunmadı’ gerekçesiyle beraat ettirilerek aklandı. 3 yıldır dava Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) olmasına rağmen bu konuda herhangi bir gelişme yok. AYM, tüm Kürt davalarını, istisnalar dışında adeta sürüncemede bırakıyor. AYM, Şemzînan olayı davasında bir karar verse de mevcut hükümetin AYM’yi taktığı yok. AYM kararı bağlayıcı olmasına rağmen iktidar bu kararı tanımıyor. Bu açıdan ne kişi ne de Kürt halk olarak yargıdaki eşitsizlik nedeniyle bir umuda kapılmıyorum; faillerin adil bir şekilde cezalandırılmasına yönelik bir beklentim de yok. Hukukun uygulanması için demokratik mücadelenin yükseltilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“12 EYLÜL HUKUKUNU ARAR HALE GELDİK”
Son süreçlerde belediyelere atanan kayyımların ve belediye başkan, eşbaşkanların görevden alınmasına da değinen Yılmaz, “İstanbul Esenyurt belediye başkanın görevden alınmasının temel nedeni Kürt olmasıdır. Belediye başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasına konu edilen 10 yıl önceki telefon görüşmesi adeta herkesin en ufak bir gizli tanık beyanıyla bile tutuklanabileceğini gösteriyor. Devlet için suç unsuru bulmak daha da kolaylaştı. Bizler yıllarca 12 Eylül hukukuna karşı mücadele ettik ama bu iktidar döneminde adeta 12 Eylül hukukunu arar hale geldik. Askeri mahkemeler bile suç unsuru ve delile bakardı. AKP iktidarı döneminde yargı, bir birey Türk ise bir maddeden bir kez ceza alırken, Kürt olan etnik kimliği nedenliyle iki kez cezalandırıp tabiri caizse iki kez idam edilir” diye konuştu.
“DEMOKRATİKLEŞME MÜCADELESİ VERİYORUZ”
Yılmaz, kitapevinin bombalanması olayından bu yana gelişen tüm olaylarda hukuksuzluğun devam ettiğini söyledi. Mevcut hukuksuzluk karşısında mücadelelerini sürdüreceklerini belirten Yılmaz, “Bizim talebimiz ve mücadelemiz demokratik bir hak arama mücadelesidir. Tarih bu konuyu affetmez. Failler er ya da geç yargılanacaklar. Türkiye gerçekten koyu bir faşizme giderse, adil bir yargılama beklemek mümkün değil. Ama Türkiye demokratikleşir ise adil yargılanma olacağına inanıyoruz. 19 yıldır Türkiye’nin demokratikleştirme mücadelesini veriyoruz” dedi.
“HUKUK MÜCADELEMİZ SÜRECEK”
Türkiye’deki 90’lı yıllardan bu yana gerçekleşen faili meçhul olayların aydınlığa kavuşturulmadan Türkiye’nin demokratikleşmeyeceğini ifade eden Yılmaz, “Türkiye’nin demokratikleşmesi için 40 yıldır gelişen tüm olayların açığa çıkması için mücadele ediyoruz. Ama 19 yıldır ise 40 yılda gelişen, suçüstü edilen ve ortaya çıkan gerçeklerin hukuki mücadelesini veriyoruz. Bu mücadele sonuç alana dek sürecektir. Adil bir yargılanma sağlanana kadar hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz” diye belirtti.
DAVA SÜRECİNE DAİR
Şemzînan’da 9 Kasım 2005 tarihinde Umut Kitabevi’ne bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda 1 kişi hayatını kaybetti, 1 kişi de yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş, kaçarken çevredeki halk tarafından yakalandı. Üçünün üzerlerinde de askeri kimlik çıktı. Faillere ait otomobilde, belgeler arasında 105 kişinin adının yazılı olduğu 3 liste ile içinde krokiler, haritalar, kimlik kartları ve izin kâğıtları olan 300 sayfalık 4 klasör bulundu. Kapatılan Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) 18 delege aday adayının fotoğraflarının bulunduğu bir başka belge de araçta bulundu.
Wan’da saldırıya dair 22 Kasım 2005’te soruşturma başlatıldı. Ali Kaya, Özcan İldeniz ve itirafçı Veysel Ateş, 28 Kasım’da tutuklandı. Astsubaylar Kaya ile İldeniz, askeri cezaevine konuldu. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 Haziran 2006’da Kaya ve İldeniz hakkında “insan öldürmek, çete kurmak ve insan öldürmeye teşebbüs etmek” suçundan 39 yıl 10 ay 27’şer gün hapis cezası verdi.
Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi, sanık avukatlarının itirazı üzerine 16 Mayıs 2007’de kararı usul ve görev yönünden bozdu. Yeniden görülmeye başlanan davanın 14 Eylül 2007’de görülen duruşmasında mahkeme, “görevsizlik” kararı verdi ve dosya Van Askeri Mahkemesi’ne gönderdi. 14 Aralık 2007 tarihindeki ilk duruşmada sanıkların tahliyesine karar verildi. Askeri mahkeme, 22 Ocak 2010 tarihinde dava dosyasını Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderme kararı aldı.
Müdahil avukatlarının itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasa’nın bazı maddelerinde yapılan değişikliği göz önünde bulundurarak, 2 Mayıs 2011’de yeniden Van 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Sanıklar, 9 Haziran 2011’de yeniden tutuklandı. 10 Ocak 2012’de görülen duruşmada, sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş’e “insan öldürmek”, “örgüt kurmak” ve “insan öldürmeye teşebbüs etmek” suçlarından 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezası verildi.
Sanıkların avukatları, 15 Temmuz 2016 tarihli askeri kalkışma sonrası dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın davaya dönük itiraflarının ardından yargılamanın yenilenmesi amacıyla Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. 11 Ekim 2017’de yeniden yargılama talebini kabul eden mahkeme, sanıkların tahliyesine karar verdi.
Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmada, “örgüt kurmak” suçundan 3 sanığa da beraat kararı verildi. Ayrıca “insan öldürmek ve yaralamak” suçundan yargılamanın devam etmesine karar vererek 3 sanığı tahliye etti. Devam eden yargılamada söz konusu maddeden de sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Yargıtay, suçüstü yakalanmalarına rağmen sanıkların beraat kararını onadı. Karara, “kesin, somut ve inandırıcı delil bulunmadığı” iddiası gerekçe yapıldı.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın “tanıyorum, iyi çocuklardır” dediği astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’in ceza alması için ayrıca AYM’ye bireysel başvuru yapıldı. Yılmaz’ın avukatlarının yaptığı başvuruya dair henüz bir gelişme yaşanmadı.
Mazlum Engindeniz / MA