Muğla’da 40 yıldır kömür ve kömürlü termik santrallerle boğuşuyor. Termik santraller için ormanlık alanlar, tarım alanları, köyler yok edildi. Süreç durmuş değil. 2019 yılında itibaren Limak-İçtaş ortaklığına ait olan Yeniköy-Kemerköy Termik Santralinin (YK Enerji) kömür ihtiyacı için kömür sahası İkizköy’ü ve Akbelen ormanlık alanını da yutacak şekilde genişletilmek isteniyor. Komşu köylerin başına gelenlere tanık olan İkizköylüler, kendi topraklarında ekip biçerek yaşamak için kömür sahasının genişletmesine karşı yıllardır mücadele ediyor. Hem mahkemelerde hem de Akbelen ormanında 262 gündür nöbet tutarak direnişlerini sürdürüyorlar.
2021 yılında Akbelen’e giren iş makinelerini engelleyen köylüler 17 Temmuz’da orman içerisinde nöbet eylemi başlattı. Ağustos ayında askerlerin gece yarısı nöbet alanını boşalttığı müdahalede sonrası mahkeme tarafından ağaç kesim işlemi için ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verildi.
Hükümetin 1 Mart’ta yayınladığı ve zeytinlik alanların maden sahası olarak açılmasına izin veren madencilik yönetmeliğinden sonra YK Enerji 31 Mart sabahı iş makineleriyle alana giren şirket yetkilileri zeytin ağaçlarını sökmeye başladı. Yine karşısında köylüleri ve çevrecileri bulan şirket 17 ağacı kökünden söktükten sonra alanı terk etmek zorunda kaldı.
Türk-İş’e bağlı TES-İş ve Maden-İş sendikaları yayınladıkları ortak bildiri ile köylülerin bu nöbetini “çalışma hayatları”na saldırı olarak değerlendirerek hedef gösterdiler. Yeniköy-Kemerköy Termik Santralleri bünyesinde 3100 kişinin çalışıp ailesinin geçimini sağladığı belirtilen bildiride “kömür olmazsa santral de olmaz enerji üretimi de olmaz, geçimin bu madenlerden ve santrallerden sağlayan işçiler de olmaz” dendi. “Tüm dünyanın işsizlikle mücadele ettiği bir dönemde, başta Muğla’mız için çok önemli bir ekonomik değer olan madenlerimiz ve termik santrallerimiz işçi ailelerimizi de hesaba katarsak 12 bin kişinin ekmek kapısı” olduğu savunulan bildiride köylülerin zeytinlikleri ve Akbelen ormanını savunması “çalışma hayatımızı tehdit eden” saldırılar olarak nitelendi.
Erçelik’in açıklamasıyla ilgili görüştüğümüz Bağımsız Maden-İş ve Umut-Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu, adı geçen sendikaların sendikaların işçiler adına değil bizzat işverenler adına konuştuğunu söyledi. “Bunlar zaten özelleştirme sürecinde ihaleyi kazanan Bereket Holding bünyesinde çalışmış ve bizzat bu şirket tarafından sendikanın başına atanmış kişiler” olduğunu söyleyen Aksu, “bu beyanlarda bulunmaları bir işçi iradesi yok. Bunlar işçilerin iradesi ile sendika temsilcisi olmuş kişi değil zaten. Bunlar doğrudan patronun adamı” dedi. Bu sendika ağalarının misyonunun şirket adına kamuoyu çalışması yapmak olduğunu söyleyen Aksu, “hatta şirketin direk söyleyemediklerini bunlara söyletirler. Halkın, kamunun çıkarları karşısında direk patronun çıkarlarını savunurlar. Bunu da sözüm ona, sanki Muğla’nın çıkarlarını savunuyorlarmış gibi, vatan millet hamaseti yaparak halkımızn değerlerini kullanmaktan çekinmezler. Bu sendikaların tipik özelliği budur. Orada Muğla’ya sahip çıkan, doğasına sahip çıkan İkizköylülerdir. Bu sendikacı denen zat da patron adına bu köylüleri tehdit ediyor. Bunlar çetevari, paramiliter yapılardır. Bunları işçilerin temsilciymişler gibi ciddiye almamak lazım,” dedi. Aksu, açıklama metnindeki “maden sahalarımız üzerindeki bölgelerdeki 22 bin fazla zeytin ağacından toplanan zeytini evimize götürüyoruz” iddiasının da yalan olduğu, toplanan zeytinlerin enerji ve maden işçilerine verilmediğini söyledi.
Erçelik’in açıklaması ile ilgili Polen Ekoloji Kolektifi de twitter hesabından yanıt verdi: Madenlerde ülkelerdeki arazide küçük susan sendikalar, emekçi köylülerin tarım alanlarını yok etmesi, suyu havayılesi, ormanları yok olması da dile gelecek savunacaklardır. Emekçiye de doğaya da düşman bunlar! Yerin altında emekçinin ciğerlerini çökertenler yer üstünde de bütün yaşamı çökertir. Düşman bellidir. Kömür ocaklarında ölmek zorunda emekçilerin kaderi değildir. Enerjide fosil yakıt kullanımı zorunlu değildir.
HABER MERKEZİ