Özgür Basın emekçilerinden Seyit Evran (Seyit Mahmut Evran), 22 Eylül’de Kuzey ve Doğu Suriye’de tedavi gördüğü hastanede 54 yaşında hayatını kaybetti. Gazetecilik faaliyetleri kapsamında Kurdistan’ın dört bir yanında 30 yılı aşkın çalışma yürüten Evran, Özgür Basın geleneğinin hafızası oldu. Evran, Amed’de 20 Eylül 1992’de katledilen Kürt bilgesi, gazeteci ve yazar Musa Anter’in (Apê Musa) ölüm yıldönümünde yaşamını yitirdi. Öğrencisi olduğu Apê Musa’dan devir aldığı, taşıdığı mirası 4 parça Kurdistan başta olmak üzere, Rusya ve Ermenistan’da 30 yıl boyunca temas ettiği gazetecilere devretti. Özgür Basın ile bağını hiçbir zaman koparmayan Evran, 2012 yılında gittiği Kuzey ve Doğu Suriye’de “Rojava Devrimi”ne tanıklık etti, yaşananları dünyaya duyurmak için gazeteciler yetiştirdi.
Haber takip ederken birçok kez ölümle burun buruna gelen Evran, 2015 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’de açılan Basın Akademisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Akademide Özgür Basın geleneği üzerine dersler veren Evran, birçok genç meslektaşına yol gösterdi. Evran’ın gösterdiği yolda yürüyenlerden biri de gazeteci Ekrem Berekat. Basın Akademisi’nin ilk devresinin 6 öğrencisinden biri olan Berekat, Evran ile tanıklıklarını, Evran’ın Kuzey ve Doğu Suriye’de Özgür Basın’ın gelişmesine dönük etkilerini anlattı.
Evran’ın “Yürüyen bir akademi” olarak tanımlayan Berekat, Evran için “Devrimci özgür basının ete kemiğe bürünmüş haliydi” ifadelerini kullandı. Berekat, “Devrime giden yolda basın çalışmaları ile taşları döşeyenlerdendi. Evran, 4 parça Kurdistan’da önemli çalışmalara imza attı. Ne kadar anlatsak yine bir şeyler eksik kalacak. Yazıları, makaleleri ile 4 parçada yaşayan Kurdistanlıların sesi oldu” dedi.
“İLK SEYİT ARKADAŞ DESTEK VERDİ”
Evran’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçtiği 2012 yılında tanıştığını belirten Berekat, Evran’ın Kuzey ve Doğu Suriye’de basın alanında etkisini şu sözler ile anlattı: “Evran Rojava’ya geldiğinde bir basından söz etmek mümkün değildi. Basının üstünde yükseleceği bir zemin, temel yoktu. Şam hükümetinin baskıları nedeniyle o zamana kadar Rojava kendi gazetecilerini yetiştirememişti. Şam hükümeti döneminde Kürtlerin gazetecilik yapması yasaktı. Rojava Devrimi ile birlikte Özgür Basına ihtiyaç duyuldu. Kürtlerin direnişini, umutlarını, kazanımlarını her anlarını kamuoyu ile paylaşacak bir gazeteciliğe ihtiyaç vardı. Biz deneyimi olmayan birkaç kişi yan yana gelerek basın çalışmalarına başladık. Bize ilk desteği veren Seyit arkadaş oldu. Sadece destek vermek ile kalmadı kendisi Rojava’ya gelerek direk içinde yer aldı. Ben hala kendimi şanslı hissediyorum çünkü Evran Rojava’ya geldiğinde onu karşılayanlardan biri de bendim.”
“HER ARKADAŞA ÇIRA OLDU”
Evran’ın çevresinde bulunan gazetecilere sürekli bir şeyler öğretme çabası olduğunu vurgulayan Berekat, “Bize bütün deneyimlerini aktarma çabası içindeydi. Bugün Kuzey ve Doğu Suriye onlarca basın kuruluşu var. Bunların her aşamasında Seyit Evran’ın emekleri var. Tecrübesi ile her bir arkadaşa çıra oldu. Onu tanımak ve ondan eğitim almak bizim için büyük bir şans oldu. Ne zaman basın alanından bir çıkmaza girsek, zorlansak sırtımızı Seyit arkadaşa dayardık, ondan güç alırdık” ifadelerini kullandı.
“HERKES DEVRİMCİ GAZETECİ OLAMAZ”
“Onu bir masa başında çalışırken görmek pek mümkün olmazdı” diyerek Evran’ın sürekli sahada çalıştığını belirten Berekat, Evran’ın haber neredeyse orada olduğunu kaydetti. Bugün Kuzey ve Doğu Suriye’de gazetecilik alanından öncülük yapan birçok kişi Seyit arkadaşın yanında gazeteciliği öğrendi. ‘Herkes gazeteci olabilir ama herkes devrimci bir gazeteci olamaz. Bize devrimci gazeteciler lazım’ derdi. Devrimci gazetecilerin herkesten daha çok örgütlü olması gerektiğini söyledi. Bu çerçevede birçok gazeteci yetişti. Ben Rojavalıyım ama Rojava’da Çerkezlerin yaşadığını bilmezdim. Seyit arkadaş biliyordu. Onlar ile ilgili araştırma yaptık, birlikte Minbic’e gittik.”
UNUTULMAZ ANI
Berekat, devamında Evran ile yaşadığı ve hiç unutmadığı bir anısını şu şekilde paylaştı: “Seyit arkadaş ile yeni tanıştığımız 2012 yılında Girkê Legê’de Şam hükümetinin kontrol noktası olan Gîrzûrun’un özgürleştirilmesinde yaşadıklarımızı hiçbir zaman unutmam. Söz konusu kontrol noktasında halka çok zulüm yapılırdı. Halkın başka yere gitmesine izin verilmez ve işkenceler yapılırdı. YPG yeni kurulmuştu. Halkın talebi üzerine YPG orayı özgürleştirmek için hamle başlattı. Kış mevsimiydi, Kuzey ve Doğu Suriye’de nadiren kar yağar, o yıl çok kar yağdı. YPG’liler kontrol noktasını çembere aldılar. Kardan etkilenmemek için üzerlerine naylon sermişlerdi. Biz de gazeteciler olarak iki gün boyunca operasyonu uzaktan izledik. 3’üncü gün Seyit arkadaş geldi. Ben de ona sahayı uzaktan gösterdim ve kimin nerede konumlandığını anlattım. Bana ‘Hiç operasyon alanına gittin mi? Yazdıklarını hissetmen lazım. Orada bulunan savaşçıların ne hissettiğini anlamadan onları yazamazsın. Duygu yüklü olmadan haber yazılmaz’ dedi. Bunun üzerine birlikte yaklaştık ve 6 saat boyunca biz de naylonun altında, üstümüzde kar bekledik. Çatışmalara en yakın yerde olduk. Bundan sonra yazdığım haber ile daha önce uzaktan yazdığım haber arasında nasıl bir fark olduğunu çok net anladım. Bugünde haber yazarken o duygular ile yazıyorum. Ne zaman Seyit arkadaşın adı geçse naylonun altında üstümüzde kar olan tablo gözlerimin önüne gelir. Sonuna kadar bize gösterdiği yolda ilerleyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun Özgür Basın’ı savunacağız.”
Emrullah Acar / MA