Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Örgütü, “Birliği kuralım, tecridi kıralım, özgürlüğü sağlayalım” şiarıyla 3’üncü Olağan Kongresi’ni gerçekleştirdi. Kentteki bir otelde gerçekleşen kongreye partinin Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın yanı sıra çok sayıda HDP’li milletvekili, sivil toplum örgütü temsilcisi ile yüzlerce yurttaş katıldı. Kongre salonu parti bayraklarıyla donatılırken, katılımcılar uzun bir süre Kürtçe ezgiler eşliğinde halaya durdu. Partililerin coşkusu, Sancar’ın salona gelmesiyle doruğa çıktı.
TECRİT EYLEMİNİ SAHİPLENME ÇAĞRISI
Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşuyla başlayan kongrede, ilk olarak divan oluşturuldu. Sık sık “Biji berxwedanan zindanan (Yaşasın zindan direnişi)” ve “Bijî serok Apo” sloganlarının atıldığı kongrede daha sonra sinevizyon gösterimi yapılarak, mali ve faaliyet raporu okundu.
Kongrede ilk olarak uzun bir süre cezaevinde tutuklu kalan yazar Hamid Dilbahar konuştu. Dilbahar, “Tarih egemenler kadar direnişçilerle de doludur. Tarih gösterdi ki tüm zorbalıklara rağmen yüzyıllardır ‘yaşamak direnmektir’ dediğimiz için başımızı eğmiyoruz. Sonuna kadar da bu direniş devam edecektir” dedi. Dilbahar, tecride karşı cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerinin sahiplenilmesi çağrısı yaptı.
SANCAR: BU HALK BOYUN EĞMEZ
Daha sonra kürsüye HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar çıktı. Salondakileri Kürtçe selamlayan Sancar, “Bu halk boyun eğmez, bu halk diz çökmez” dedi. “Bu iktidarın yıllardır boşuna uğraştığını, HDP’ye diz çöktürmek için nafile çaba harcadığını daha güzel ne kanıtlayabilir” diyen Sancar, “İşte halk burada, işte HDP burada, işte özgürlük aşıkları burada. Siyasi soykırım için ellerinden geleni yaptılar. Her yolu denediler. Sandılar ki bu halk korkacak. Sandılar ki bu halk iradesinden, onurundan vazgeçecek ama yanıldılar. On yıllardır yanıldılar. Dün de yanıldılar bugünde yapılacaklar. Bu halk boyun eğmez bu halk diz çökmez” diye konuştu.
AİHM’İN KARARI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), partinin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği tahliye kararına değinen Sancar, “İnanın bu karar o Dairenin odalarında alınmadı. O karar sizlerin kararlı mücadelesiyle alındı. O karar bu mücadelenin bu kararlılığın ürünüdür. Halkımızın mücadelesi ile geldi bu karar. Başta Selahattin Demirtaş yoldaşımız olmak üzere içerideki tüm yoldaşlarımızın onurlu duruşunun bir sonucudur. Asla boyun eğmeyen yürüyüşçülerin bir sonucudur. Sonuna kadar direndiler, başlarını dik tuttular. Mücadeleyi her alanda devam ettirdiler. Sizlerin burada sokaklarda, yoldaşlarımızın zindanlardaki mücadelesi bu kararı çıkarttı. Bu kararın altındaki imza, belki oradaki 16 hakimin imzası gibi görünüyor. Hayır o kararın altındaki imza yoldaşlarımızın direnişinin, sizlerin mücadelesinin imzasıdır” şeklinde konuştu.
16 BİN GÖZALTI, 4 BİN TUTUKLAMA
HDP üyelerine dönük gözaltı ve tutuklama operasyonlarına dikkati çeken Sancar, şunları söyledi: “Bu operasyonlar bu ülkede adaleti çökertme operasyonudur. Ne operasyonlar yaptılar, nelerle uğraşırlar. Sadece 2020 yılında en az bin 700 üye ve destekçimiz gözaltına alındı. 172’si tutuklanmış. 7 Haziran seçimlerinden bu yana partimize, tabanımıza, çalışanlarımıza, bileşenlerimize yönelik siyasi soykırım operasyonları sonucunda toplam 16 bin 430 kişi gözaltına alınmış. Tabi aralarında 4 Kasım 2016’daki siyasi darbe ile gözaltına alınıp tutuklanan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ve diğer yoldaşlarımız da var. Bu gözaltına alınan yoldaşlarımızdan yaklaşık 4 bini tutuklanmış. O gün bugündür operasyonlar devam ediyor. Bu operasyonlar sanki sadece HDP’ye yapılıyormuş gibi seyredenler var. Hayır değerli dostlar bu operasyonlar aynı zamanda bu ülkede adaleti çökertme operasyonudur. Aynı zamanda demokrasiyi gömme operasyonlarıdır. Buna karşı bizlerin Kürt halkının ve diğer haklarımızın ortak mücadelesi, bu operasyonları boşa çıkarıyor.
DEMOKRASİ VE UMUDU YEŞERTİYORUZ
Biz bu mücadele ile tüm Türkiye’ye demokrasi umudunu yeniden taşıyoruz. Adalet inancını her seferinde yeniden güçlendiriyoruz. Mücadelemiz sadece kendimiz için değil, bu ülkenin tüm ezilenlerine, dışlananlarına ve tüm ötekileştirenleri içindir. Bu mücadelede geldiğimiz nokta iktidarı bir yol ayrımına getirmiştir. Bundan sonra bu yol ayrımında ne karar vereceklerini göreceğiz. Ama onlar ne karar verirse versin, biz kararımızı çok önceden verdik. Biz, karar ne olursa olsun mücadeleye devam edeceğiz. Bu ülkeye demokrasi barış özgürlüğü getirmek için bir an bile durmayacağız.
GÖZÜMÜZDE KORKUYU GÖREMEYECEKSİNİZ
En son hukuksuzluk örneği ve hatta bir hukuk katliamı Leyla Güven yoldaşımıza verilen cezada yaşandı. 22.5 yıla yakın ceza verdiler. Bu ceza Leyla Güven’in şahsında direnlere gözdağı için verilmiştir. Direnişi bastırmak gayretiyle verilmiştir. Ama bugüne kadar öğrenmemişlerse, şimdi görecekler. Ne Leyla Güven bir milim geri adım atar ne de bu halk bir milim korkuyu gözlerinde taşır. Hiç kimse bu halkın gözlerindeki korkuyu görmek için çaba harcamasın. Kürt halkının gözlerindeki kimse korkuyu göremeyecektir. Hiçbir bir şey bu korkuyu yaratamayacaktır.
GÜVEN ONURUMUZDUR
Leyla Güven bütün diğer yoldaşlarımız gibi onurumuzdur. Bütün diğer yoldaşlarımızla birlikte Leyla Güven’in de özgürlüğü yakındır. Buna inanalım. Bakın AİHM kararını verdi, öyle bir karar ki bu sadece tutukluluğun haksız olduğunu belirtmiyor. AİHM Türkiye’deki hukuk sisteminin tepeden tırnağa yozlaştığını ve iktidara bağlı olduğunu söylüyor. AHİM, bize karşı yürütülen bütün bu operasyonların hukuki değil siyasi olduğunu söylüyor. Bizim bu konuda kuşkumuz yoktu zaten, çok zor dönemlerde bu konuda her türlü imkanı kullanarak gerçeği, hakikati Türkiye halklarına, Avrupa kamuoyuna ve dünya kamuoyuna anlattık. Her zaman böyle adil kararlar da çıkmıyor AİHM’den.
REHİN SİYASETÇİLERİ SERBEST BIRAKIN
Bu karar hukuk adına, adalet adına, özgürlük adına bir kazanımdır. Bu karar bu iktidar için de bir şanstı. Eğer bu kararın gereğini yerine getirirlerse, uçuruma gitmekte olan bir arabayı imdat freni ile durdurma imkanı yakalarlar. Biz onlara diyoruz ki, ‘Biz mücadelemizle bu ülkenin uçuruma yuvarlanmasını engelleyecek bir şans yarattık. Bu şans AİHM kararı ile sizin de önünüze geldi. Bunun gereğini yapın, gereği bellidir. Öncelikle Selahattin Demirtaş’ı hemen şimdi serbest bırakın. Sadece onu değil rehin tuttuğunuz bütün siyasetçileri hemen şimdi serbest bırakın. Eğer bunu yapmazsanız bizim de önümüzde mücadele var. Bunu da çok iyi yaparız.
BU ŞANSI KULLANIN
Bu şansı kullanmadığınız takdirde, daha büyük suçlar işlemek zorunda kalacaksınız. Bu kararı çiğnediğinizde, daha büyük ihlaller yapmak zorunda kalacaksınız. Her büyük suçu daha büyük suçlarla örttüğünüzde nereye varabileceksiniz? Bu karar gibi büyük suçlar biriktiğinde, bunun hesabının sorulamayacağını mı düşünüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız buyrunu dünya tarihine bakın. Size daha büyük bir suç işlemeden, daha büyük bir ihlal yapmadan, bu gidişatı durdurma şansı geldi. Bu şansı kullanın.
AİHM KARARI HERKESE ÇAĞRIDIR
Türkiye’nin tüm demokratilarına sesleniyoruz; AİHM kararı sadece bir hukuki metin değildir. Bu karar aynı zamanda bütün demokratlara, adalet ve özgürlük isteyen herkese bir çağrıdır. Bir imkandır. Yoldaşlarımız direnerek bizler mücadele ederek bu imkanı yarattık. Şimdi gelin bu imkanı birlikte büyütelim değerlendirelim. Eğer bu iktidar bu kararın gereğini yerine getirmezse Türkiye’de demokrasiye inanan, adalet istediğini söyleyen herkesi hemen bugün Demirtaş ve diğer siyasetçiler için özgürlük diye bağırmaya çağıyorum. Evet gelin bu imkanı hep birlikte değerlendirelim. Hep birlikte adalet ve özgürlük yürüyüşünü büyütelim.
ISLIK ÇALARAK FELAKETİ DURDURAMAYIZ
Siyasi muhalefete de çağrım var; Bu tür durumlarda göğe bakıp ıslık çalarak bu felaketleri durduramayız. Gerçekten bu iktidardan şikayetçi iseniz, gerçekten bu iktidarın tahribatından rahatsızsanız, bu gidişatın felaket olduğuna inanıyorsanız, gelin bu adaleti herkes için isteyelim. Kimse bahane aramasın. Bahane arayıp iktidarın gölgesinde dolanmasın. Eninde sonunda bu sistem çökecek. Gelin hep birlikte halkın, bu çöküşün altında kalmasını engelleyelim. Gelin, eğer sistem çökerse sadece bu sistemin sorumluları ve faydalananları bu çöküntünün altında kalsın.
MÜCADELE ORTAKLIĞI
HDP olarak üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Ortak adalet ve demokrasi mücadelesi için ne yapılması gerekiyorsa, bugüne kadar yaptığımız gibi bundan sonra da yapacağız. Tekrar söylüyorum, biz mücadelede tecrübeliyiz. İnancımızda sağlamız, mücadelemizde karalıyız, yolumuzda yürüyeceğiz. Ama bu ülkenin bütün sorunlarının çözümünü HDP’nin mücadelesine bırakmanın da hakikatli ve insaflı bir tercih olmadığını görün. Biz yaparız ama bu ülkeye demokrasi, özgürlük, adalet hemen şimdi, daha kısa sürede ve daha az yıkımla getirmek istiyorsak, en geniş mücadele ortaklığını yaratmak zorundayız.
BİRLİKTE İNŞA EDELİM
Biz yolumuza devam ediyoruz. Bu yolculukta gördüğünüz gibi sapasağlam duran inancını bir an bile kaybetmeyen bir halk var ve umudunu her an büyüten bir parti var. Türkiye’nin demokrasiye, adalete, özgürlüğe inanan tüm kesimlerini amasız, fakatsız, bahanesiz bu yolda birlikte yürümeye çağırıyoruz. Gelin birlikte yürüyelim ülkeyi birlikte felaketin eşiğinden kurtaralım, yeni hep birlikte inşa edelim. Hep birlikte davranırsak, hep birlikte hareket edersek bunu çok daha kısa sürede çok daha kolay başarırız. Olmazsa biz yine varız. Eninde sonunda bu ülkeye, bu ülkenin bütün halklarına adaleti de barışı da özgürlüğü de getireceğiz. Bizim bunda şüphemiz yoktur.
AİHM KARARINI YERİNE GETİRİN
AİHM kararı için söyleyeceğimiz tek şey var, bunu gereğini derhal yerine getirin. Selahattin Demirtaş ve rehin tuttuğunuz bütün siyasetçileri derhal serbest bırakın. Bakın AİHM kararı DTK faaliyetlerinin suç olarak gösterilmesini de insan hakları sözleşmesine aykırı buldu. 6-8 Ekim çağrısının da suç olmadığına hükmetti. Elinizde başka gerekçe var. İngilizce bir tabir var ‘Game over’ diyorlar. Yani oyun bitti. Kurmancî ‘listîk qediya’.
Şimdi yeni bir oyun için ne imkanınız var ne de gücünüz. Yeni oyunlar sadece bu ülkeye ve bu topluma daha fazla zarar verir. Gelin vazgeçin. Gelin oyunun bittiğini kabul edin, gelin siz de hiç olmazsa uçurumun kenarından geri adım atmaya başlayın. Bizim görevimiz kararın sonuna kadar takipçisi olmaktır, Bu kararın ve özgürlüklerin takipçisiyiz. Yoldaşlarımızın serbest kalması yakındır. Buna inanalım. Hepsi en kısa zamanda burada Van’da Amed’de Mardin’de halkla birlikte olacaklar. Yine hep birlikte bu ülkeye barışın, demokrasinin, özgürlüklerin nasıl geleceğini göstereceğiz.
FAZLA ÇALIŞMAZSAK BİZİ AFFETMEYİN
Bu iktidar siyasi soykırım operasyonları ile sonuç alamadı. Gerçekten çok duygulandım, bu pandemi ve zorbalık şartlarında Van halkının iradesine bu kadar sahip çıkması beni duygulandırdı. Bundan 10 gün önce Mardin’deydim. Aynı şeyi orada da gördüm. Biliyorum halkla daha fazla buluşmalıyız. Bu konuda eksikliklerimiz var. Bizi affedin. Eğer bu eksiklikleri tamamlamak için daha fazla çalışmazsak affetmeyin. O zaman hesap sorun hepimizden. Siyasi soykırım sökmedi, şimdi de fiziksel soykırım çağrıları yapmaya başladılar. İktidarın küçük ortağı, ‘HDP’liler kamilen yok öldürülmesi gereken haşelerdir’ dedi. Basına çok söyledim, bütün dünya bu sözü Ruanda’dan tanıyor. Ruanda’da soykırımın başlangıcında da bu ifadelerle sürekli yayılan propagandalar vardı. Tutsilere yönelik ‘bunlar itlaf edilmelidir’ diyen radyo ve televizyonlar vardı. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, bu sözleri soykırıma tahrik ve teşvik olarak cezalandırdı. Bu sözleri söyleyen radyo yöneticileri 30-35 yıla ile cezalandırdı. Biz bu sözü sadece Ruanda’dan tanımıyoruz. Bu sözü Erciş’ten tanıyoruz, Zilan Deresi’nden tanıyoruz. O zamanlar gazetelere bakarsanız, diyorlar ki ‘Zilan Deresi’ne kertenkele gibi yığdık, çekirge sürüleri gibi yok ediyoruz.’
KİMSE ZİLANLARI YAŞATAMAZ
Zilan’daki o vahşi katliamda da şimdi kullanılan kelimelerin kullanıldığını biliyoruz. Kürt halkı bunu unutmaz. Unutmadığını biliyoruz. Zilan Deresi’nde katledilen 10 binleri, çoluk çocuk yaşlı,genç, kadın, erkek on binleri unutmadık. Ama artık kimse Kürt halkına Zilanları yaşatamaz. Hiç kimse Kürt halkına hakaret edemeyecektir, o hakaretler onlara kat kat misli misli iade edilecektir. Neyle iade edilecektir, işte bu onurlu mücadele ile iade edilecektir. Kürt halkı artık 1930’lardaki gibi değil. Bunu bilin. Kürt halkı örgütlüdür, bilinçlidir, kendini koruyacak güçtedir. Hiç kimse bu konuda en ufak bir yanılgıya kapımasın. Böyle yapanlar, iktidarın küçük ortağı, Kürt halkı bunun ne demek olduğunu biliyor. Kürt halkı sizi iktidardan göndererek faturayı size çıkaracaktır.
İKTİDARDA MHP VAR
Peki, iktidarın büyük ortağı susuyor. Bu kadar aşağılayıcı ve tahrik edici sözler karşısında susuyor. Bu da iktidarın eteği altında ikbal arayan veya iyi niyetle AKP’ye oy veren bütün Kürtlere bir an için şu sorgulamayı yapmalarını çağrısını yapıyorum; Düşünün iktidarda AKP var ama yanında MHP var. Her ikisi de Kürt’ü aşağılıyor ama iktidarın küçük ortağı bunu hiç saklamıyor. Tam da bunun üzerine Kürt düşmanlığı üzerine kurmuş siyasetini. İktidarın küçük ortağı daha da ileri gidiyor. Bu iktidara verilen her oy Kürtler tarafından AKP’ye verilen her oy MHP’nin zihniyetini ve bu iktidarın Kürt düşmanı politikasını beslemekten başka bir işe yaramaz.
ÇÖZÜM İSTEYEN PARTİYİZ
O nedenle diyoruz ki Kürt halkı için oyumuz onurumuzdur. Verdiğimiz oy, onurumuza ne kadar sahip çıktığımızı da gösteriyor. Bir de iktidarın AKP kanadının eteğinde çözüm süreci gibi söylentiler yayarak Kürt halkının kafasını karıştırmak isteyenler var. HDP Kürt sorununda demokratik çözümü isteyen ve bunun için kurulmuş bir partidir. Kürt sorunun barışçıl çözümünü kendi varlık sebebi sayan bir partidir. Dolayısıyla eğer istiyorsa, iktidar buyursun yapsın. Ama yapmayacağını biliyoruz. Niye yapmayacak? Çünkü ortağı her gün soykırım çağrısı yapıyor, kendisi her gün milliyetçiliği yücelten açıklamalar yapıyor. Her gün Kürt halkının iradesini ezmek için uygulamalar yapıyor. İradenizle seçtiğiniz belediyeleri gasp ediyor, vekilleri içeri atıyor. Kürt halkını tanımayan, iradelerini tanımayan bir iktidar bir süreç başlatır mı? Başlatamaz. Başlatmak istiyor ise meydan burada, Kürt halkını hesaba katmadan, Kürt halkının siyasi temsilcilerini hesaba katmadan yapılacak her girişim aldatmacadır. İktidara zaman kazandırmak için oynanan bir oyundur, bir manevradır.
CEZAEVİNDEKİ SESE KULAK VERİN
Cezaevlerinde hem insanlık onuruna aykırı şartları protesto için hem de tecridin kırılması için açlık grevine başladı tutsaklar. Ne istiyorlar? Öncelikle elbette insan onuruna aykırı tüm uygulamaların durmasını ve tecridin sona ermesini istiyorlar. Neden? Barış gelsin diye, barışın yolu açılsın diye İmralı’daki tecrit kırılsın istiyorlar. Bunun için yeniden açlık grevine başladılar. Buyurun bu sese kulak verin. Bu çığlığa hep birlikte karşılık verelim eğer çözüm istiyorsanız işte Kürt halkı, işte temsilcileri işte cezaevlerden yükselen sesler. Ama Kürt sorununda demokratik çözümün tek güvencesi var, Kürt halkının kararlı mücadelesi. Eğer mücadele olmazsa, Kürt halkı birliğini gerçekleştirmezse, her çözüm girişi sadece bir kandırmacadan ibaret olur. Gerçek çözüm Kürt halkının güçlü birliği ve kararlı mücadelesinden geçer. Demokratik çözümün de barışın da güvencesi güçlü birlik kararlı mücadeledir. HDP’yi de en büyük noktaya taşımaktır. HDP demokratik çözümün güvencelerinden biridir. Sizin iradeniz ve bizlerin büyüyen gücüyle ancak bu ülkeye barış gelir, ancak bu ülkeye demokratik çözüm gelir. Bunun dışında hiçbir şeye güvenmeyin. Hiçbir söylentiye kulak asmayın. Biz yolumuza devam ediyoruz. Yolumuz barış, demokrasi, özgürlük yoludur. Buradan en ufak bir şekilde şaşmayalım, barış da demokratik çözüm de özgürlük de mutlaka gelir.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ
Van’ın sorunları var. Bu sorunların hiçbiri Kürt sorunundan bağımsız değil. Eğer Van’da işçilik Türkiye ortalamasının iki katı ise bunun temel sebebi Kürt sorununda uygulanan politikalardır. Kürt’e kendi kimliği ve onuruyla yaşama hakkı, eşit bir hakkı tanınmadıkça, ekonomik sorunların hiçbiri çözülmez. O nedenle bizim ekmek mücadelemizle, kimlik mücadelemizle, aş mücadelemizle, onur mücadelemiz, iş mücadelemizle, özgürlük mücadelemiz birbirinden koparılamaz. Bunların hepsi birbiriyle bağlıdır. Hepsini ancak hep birlikte talep edersek başarabiliriz. Açlıktan, eziyetten ve zulümden de baskıdan da inkardan, açlıktan da eziyetten de zulümden de baskıdan da inkardan da işsizlikten de yoksulluktan da ancak hepsini birlikte hedeflersek kurtulabiliriz. O nedenle buradaki sorunlarımızın özgürlük, eşitlik hak mücadelemizden bağımsız değildir.
ŞİBAN VE TURGUT’A UYGULANAN ZULÜM
Van’ın sorunlarını anlatacağım ama bir iki tanesini söyleyeceğim. Van en fazla hak ihlalinin olduğu şehirlerden biridir. Daha geçen Osman Şiban ve Servet Turgut’a uygulanan zulüm var. Mültecilere ve yoksullara uygulanan zulüm var. Bir de Van’da 20 Temmuz 2016’dan beri devam eden eylem etkinlik yasağı var. Van bu konuda birinci sırada. OHAL bitti, fakat Van için devam ediyor. Daha da ağırlaştırılmış olarak devam ediyor. Van 4 yıldan fazla süredir tam sıkıyönetim zulmü altındadır. Ama işte burada görüyorsunuz maşallah size helal olsun size. Hiçbir şey bu halkı kutlu yürüyüşünden alıkoyamayacaktır. Bu yolun sonunda barış, demokrasi, çözüm, eşitlik vardır. Bu yolun sonunda güneş doğacaktır. Bu yolun sonu ufukta görünüyor. Gülen çocukların o güzel gözleri vardır. Bu yürüyüşün sonunda açan çiçeklerle korunan doğa, güzelleşen çevre vardır.
Mithat’ın konuşmasının ardından yeni yönetim belirlendi. Van İl Eşbaşkanlığına Fikret Doğan ve Handan Karayolun seçildi.
MA