Rusya’da paralı asker şirketi Vagner’in isyanını birçok yoruma neden oldu. Fakat kısa zamanda hareket sonlandırıldı. Vagner’in patronu Prigojin’le yapılan bir anlaşma var mı, Vagner nasıl tasfiye edilecek, Vagner eliyle Rusya’nın birçok ülkede yaptığı operasyonlar ne olacak, yaşananlar Ukrayna’daki durumu nasıl etkileyecek gibi birçok bilinmeyen soruyu ortaya çıkardığı gibi Rusya’daki sınıf mücadelesi açısından da gelişmelerin takip edilmesi gerektiğini gösterdi. Levıy Front’un (Sol Cephe) lideri Sergey Udaltsov’un değerlendirmeleri bu bakımdan Rusya’nın içinden farklı bir bakış açısıyla olayların nasıl görüldüğünü gösteriyor.
Gazeteci Emre Köse tarafından çevrilen ve kendi sayfasında yayınlanan, Rusya ile ilgili tartışmalara katkı sunacağını düşündüğümüz Udaltsov’un “Rusya’da bir sonraki Adalet Yürüyüşünün hayaleti beliriyor” başlıklı yazısı şöyle:
Prigojin’in isyanı ve Vagner’in Moskova’ya yürüyüşüne dair elbette pek çok komplo var. Bazıları spekülasyonlarında, tüm hikâyenin Putin’in kendisi tarafından başlatıldığını ve böylece çevresinin kritik bir durumda nasıl davranacağını test etme niyetinde olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor. Ama cidden, özel askeri şirket Vagner’in yürütüşü uzun zamandır mayalanıyordu ve yaşananlar meşru.
İsyan durup dururken çıkmadı. Bir klasiğin dediği gibi, “Eğer oyunun ilk perdesinde duvarda bir silah varsa, son perdesinde mutlaka patlar.” Başta devletimizin “özel” sorunlarını yasal çerçevenin dışında çözmek için bir “özel askeri kampanya” yarattığı ve görünüşe göre Prigojin’in şeffaf olmayan planlarla büyük miktarlarda para kazanmasına izin verdiği kaydedilmeli.
İsyandan sonra Putin’in orduyla yaptığı bir toplantıda, Mayıs 2022’den Mayıs 2023’e kadar Rus makamlarının özel askeri şirketlere 86 milyar rubleden fazla ödeme yaptığını, aynı zamanda Rus ordusuna gıda tedarik eden Prigojin’in şirketi Concord’un 80 milyar ruble kazandığını itiraf etmesi sebepsiz değil (bu arada, Prigojin’in yapısı finansman açısından 28 oblasttan sonra ikinci sırada!!!).
Vagner’in Rus cezaevlerindeki mahkumları özel harekata katılmaları için toplamasına izin veren (yine aslında kanuna aykırı olarak) ve Pigojin’i Savunma Bakanlığı yönetimine karşı bir denge unsuru olarak kullanan yetkililer, kendi elleriyle Vagner ve Prigojin’e siyasi ağırlık “pompaladılar”.
Ve bundan sonra, o zamana dek halihazırda gücünün farkına varmış ve “karakterli” hale gelen (az çok Ukrayna’daki Zelenskiy gibi) Prigojin’in etkisini sınırlama teşebbüsü karşısında Vagnercilerin misilleme yapmaya karar vermesine şaşırmak epey saflık olur. Prigojin’in isyanının, uzun süredir kendi çıkarları için kanunları görmezden gelen (diğer durumlarda rutin olarak yaptıkları gibi) yetkililer tarafından çıkarıldığı ortaya çıktı. Bunun bedelini de ödediler.
En önemlisi, isyan, cephede ve iç cephede, özel harekatın 16 ayı boyunca bilhassa belirgin hale gelen gerçek sorunların beraberinde gerçekleşti. Kolektif Batı ile çatışmada başarılı olmak için, ülkenin yıkıcı kapitalist gelişim seyrini değiştirmek, ekonomide ve sosyal alanda “sola dönüşü” uygulamak, ulusal ekonominin stratejik sektörlerini kamulaştırmak, modern bir Gosplan sistemi getirmek, oligarşiyi ortadan kaldırmak ve gerçek halk iktidarı mekanizmaları geliştirmek gerekli.
Fakat büyük burjuvazinin çıkarlarını temsil eden yetkililer kategorik olarak sosyalist bir değişim istemiyorlar. Bu nedenle Putin’in yurtsever çağrıları, düşmanla devam eden karanlık “sözleşmeye dayalı düzenlemeler” ve ticari anlaşmaların yanında havada asılı kalıyor.
Halk birleşmeye ve seferber olmaya çağrılıyor ama aynı zamanda oligarklarımız, yolsuzluk yapan yetkililerimiz ve generallerimiz özel harekât karşısında zenginleşmeye devam ediyor. Rus milyarderlerin toplam servetinin 2022 yılında 353 milyar dolardan 505 milyar dolara çıktığını hatırlatmak isterim. Tüm bunlar ülkeyi bölüyor, öfkelendiriyor ve zafere ulaşmayı engelliyor. Böyle bir durumda, Prigojin’in sürekli olarak popülist bir şekilde dile getirdiği yolsuzluklara yönelik eleştirilerin ve adalet çağrılarının Rusya yurttaşları arasında güçlü bir yankı uyandırması şaşırtıcı değil.
Dahası, Prigojin’in sözüm ona “adalet yürüyüşü” öncesinde soyut sloganların yanı sıra Rus siyasetinde, ekonomisinde ve sosyal alanında gereken reformlara dair az çok anlaşılır bir program formüle etmiş olsaydı, halktan alacağı destek teminat altına alınmış olurdu. Başka bir deyişle, Prigojin’in isyanının yalnızca askeri ve siyasi değil, aynı zamanda gerçek sosyo-ekonomik önkoşulları da vardı.
Vagner’in yürüyüşünün ardından Devlet Başkanı Putin, defalarca “tüm toplumun birleşmesinin” isyanın durdurulmasına yardımcı olduğunu ifade etti. Fakat burada başkan belki de sadece hüsnükuruntuda bulunuyor? 24 Haziran boyunca yetkilileri destekleyen tek bir miting ya da greve şahit olmadık. Bunun yanında Vagnercilerin Rostov-na-Donu’nda yaşayan pek çok insan tarafından epey olumlu karşılandığını, buna paralel olarak pek çok üst düzey yetkilinin ve büyük iş insanının acilen Moskova’yı terk ettiğini ve pek çoğunun da Rusya’yı terk ettiğine şahit olduk.
Evet, valilerden rutin destek açıklamaları geldi ama ordunun Vagner askerleriyle çatışmaya girmeye hevesli olmadığı açıkça görüldü. Ve Vagnercilerin konvoylarını durdurabilecek olan valilerin sözleri değil, askerlerdi. Dolayısıyla Rosgvardiya şefi Zolotov’un “Moskova’yı kesinlikle alamayacakları” yönündeki açıklamaları pek inandırıcı gelmiyor. Sonuç olarak, açıkça söyleyelim ki kalkışma esnasında Rus toplumu isyancılara kısmen sempati duyuyordu ama büyük bir kısmı da pasif bir şekilde yaşananların nasıl sona ereceğini kenardan izledi. Bu da, saray sosyologları tarafından bize düzenli olarak dile getirilen yetkililerin fahiş popülarite oranlarının ne derece gerçek olduğu sorusuna verilebilecek en iyi cevap.
Elbette Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun isyanın sona ermesinin ardından yaptığı açıklamalar tek kelimeyle şaşırtıcı. Anlaşıldığı kadarıyla Devlet Başkanı Putin, Prigojin’e ulaşamıyordu (ya da ulaşmak istemiyordu), dolayısıyla durum sahiden de pamuk ipliğine bağlıydı. Bu tür bilgiler ve 23-24 Haziran’da yaşanan tüm hadiseler, Rusya’nın tüm iktidar dikeyinin güvenilirliğine ağır bir darbe indirdi. “Güçlü lider” imajı ciddi ölçüde zarar gördü. İsyanın sona ermesinin ardından farklı şahsiyetlerden birden fazla kez şu sözleri duymam sebepsiz değil: “Birlik Devletinin başında Lukaşenko’nun bulunduğu senaryonun zamanında hayata geçirilememiş olması üzücü, bu Rusya için çok daha iyi olurdu.”
23-24 Haziran’da yaşananlardan ne gibi ön sonuçlar çıkarılabilir? Kesinlikle hiçbir şey bitmiş değil. Bu sadece ilk “çan” idi. Sol-yurtsever güçlerin yıllardır söylediği gibi, Rusya’nın iktidar sistemi ağır bir biçimde hasta. Bu nedenle Putin için şu anda doğru olan, yeni dönem başkanlık için aday olmamak, Mart 2024’te mümkün olduğunca adil bir seçim yapmak ve mümkün olan en kısa sürede solcu ve yurtsever muhalefetle bir koalisyon hükümeti kurmaktır.
Mevcut kapitalist gidişat artık tükenmiştir; değiştirilmezse öngörülebilir gelecekte kaos ve kargaşa baş gösterecektir ki Ukrayna’daki özel harekatın devam etmesi de ülke için ölümcül olacaktır.
Fakat şu ana dek Kremlin’in yaşananlardan doğru sonuçlar çıkaracağına dair bir işaret yok. Büyük olasılıkla, silahlı bir isyan bile Putin’i Rusya yönetiminde ciddi bir personel rotasyonu yapmaya ve ülkemizin zaferini ve kalkınmasını engelleyen yıkıcı gidişatı değiştirme yönünde “adalet yürüyüşü” ilan etmeye zorlamayacaktır. Muhtemelen sistem, elzem düzeyde ihtiyaç duyulan reforma umutsuzca direnmeye devam edecek ve Kremlin yöneticileri “tahtta” kalmak için her yola başvuracaktır.
Böyle bir durumda, sosyalizmin tüm destekçilerinin Tanrı’ya, “iyi Çar’a” ya da “Prigojin’in balyozuna” güvenmeleri değil, gelecekte burjuvazinin kanlı kavgalarının kurbanı ve rehinesi olmamak adına kendilerini örgütlemeleri gerekiyor. Mümkün olduğunca geniş bir koalisyon oluşturmak, “sola dönüş” taraftarlarını birleştirmek, halkı yaşamsal değişim mücadelesinde bir araya getirebilecek ve Rusya’nın iç kargaşaya sürüklenmesini önleyebilecek bir koalisyon oluşturmak gerekiyor.
Mevcut koşullarda barışçıl eylem konusunda ortak taktikler üzerinde anlaşmaya varmak üzere başlıca sol ve yurtsever örgütlerin bir toplantı düzenlemesi çok yerinde olacaktır. Sonbaharda ön seçimlerin yapılması ve tüm ilerici muhalefetten tek bir adayın belirlenmesi gereken 2024 başkanlık seçimlerine aktif bir şekilde hazırlanmak gerekiyor. Hiç şüphe yok ki Rusya, önümüzdeki uzun yıllar boyunca kaderimizi belirleyecek belirleyici hadiselerin eşiğinde. Bu nedenle sol yurtsever hareketin tüm mensupları ülkemizin kaderi konusunda büyük bir sorumluluk taşıyor.
HABER MERKEZİ