“Barış nasıl olur?” başlıklı başyazıda, “Barış ancak tarafların aynı anlayışla konuya yaklaşması ile mümkün olacaktır…Şimdi devlet ve iktidar somut adımlar atmalıdır. Saldırılar durmalı, ülke içi ve sınır ötesindeki işgallere son verilmeli, TSK işgal ettiği topraklardan çekilmeli, tüm siyasi mahkumlar ve tutsaklar serbest bırakılmalı, kayyumlar kaldırılmalı, demokratik yeni bir Anayasa için çalışmalar derhal başlamalıdır. Barış ancak böyle olur! savunulmaktadır.
Gazetede Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin iki ayrı açıklanmasına yer verilmektedir. 10 Mayıs 2025 Tarihli Açıklamada PKK’nin 12. Kongresi değerlendiriliyor. Açıklamada, “Konu “PKK bitsin de nefes alalım” konusu değildir. Bayram havası dönemi hiç değildir. 50 yıllık ve binlerce şehidi olan bir hareketin yeni koşullarda mücadeleyi devam ettirmesi konusudur” denilerek devletin atması gereken adımlara değinmektedir. Açıklamada, “tüm parti örgütlerini ve legal alandaki çevresini bu doğrultuda yeni dönemde çalışmalarını güçlendirmeye, legal çevremizi işçi konseylerinde ve demokratik halk meclislerinde daha güçlü örgütlenmeye çağırmaktadır.”
TKP Merkez Komitesi’nin 5 Mayıs 2025 Tarihli Açıklaması ise Sırrı Süreyya Önder’in vefatı nedeniyle yapılan “Sırrı Süreyya Yoldaşın Vasiyeti: Barış ve demokratik toplum mücadelesini yükseltelim” başlığını taşıyor. Açıklamada, “O’nun kaybı elbette sosyalizm mücadelesi için büyük kayıp olmuştur. Kimi zaman bir meddah, kimi zaman bir derviş ama her zaman bir militan olarak barış, demokrasi ve sosyalizm için mücadele etmiştir. O’nun vasiyeti elbette neferi olduğu mücadelenin sürdürülmesidir. Ortadoğu’nun en önemli toplumsal ve sınıfsal sorunu Kürt ulusal sorununun ‘barış ve demokratik toplum’ çerçevesi içinde çözülmesi için mücadele her türlü görevin üzerindedir” denilmektedir.
Politika Gazetesi’nin yeni sayısında ağırlıklı olarak yeni süreç üzerine değerlendirmelere yer veriliyor. “Gelişmeleri Nasıl Değerlendirmeli, Nasıl Bakmalı, Ne Yapmalıyız?” başlıklı Kemal ATAKAN’ın yazısında, “bizim açımızdan Barış ve Demokratik Toplum amacına yönelik olan bu süreç hem bir gereklilik, hem de büyük bir olanaktır” denilmektedir. Atakan, ölümlerin durması, tüm mali kaynakları yutan bu savaşa son bulması ve yeni bir anayasa yapılmasının sürecin yaratacağı en önemli olanaklar olduğuna dikkat çekiyor. Atakan, “süreç olumsuz sonuçlanırsa ne olacak” diye spekülasyon yapmak yerine “Kararsızlık değil bilinçli ve heyecanlı bir kararlılıkla bu sürçte üzerimize düşeni yapmamız bugüne kadar sınıf savaşında toprağa düşen yoldaşlarımıza, işçi sınıfına, emekçi halklarımıza, tüm yoksul kır ve kent emekçilerine karşı borcumuz ve görevimizdir” demektedir.
Barış ve Demokrasinin Vuslatı başlıklı yazısında Cemil Aksu ise, muhalefetin barış isteyenler ve demokrasi isteyenler olarak bölünmüş olmasına değinerek, bu durumun iki mucadeleyi de sakatladığını savunmaktadır. Aksu, Sosyalist solun bir kısmı, yaşam tarzı, lokasyon vb. bakımından daha fazla iletişim halinde oldukları laik, Cumhuriyetçi, Kemalist, ulusalcı gibi ideolojilerle kendini tanımlayıp bununla birlikte geleneksel olarak bu kesimlerin temsilcisi kabul edilen CHP’nin “sokak değil sandık” çizgisinden, neoliberal politikalarından vb. rahatsız kesimlere yönelik bir açılım siyaseti yürütüyorlar. Dolayısıyla bu kesimlerin “hassasiyetleri” onlar için çok önemli. Bu partiler Kürtlerin en önemli bayramı, direniş günü olan Newroz’da bile bir açıklama yapmadığını eleştirmektedir. Bu ikili durumun aşılması gerektiğini savunan Aksu, mevcut Saray Rejimi’nden kurtulmak için Barış ve Demokrasi isteyenlerin seçimler gündeme gelmeden ittifak meselelerinin bir an önce konuşulması gerekiyor” demektedir.
Veysi Sarısözen ise “Gecikmiş Barış, İmkânlar, Tehlikeler ve Çare” başlıklı yazısında, “Yarım yüzyılın sonunda yenen ve yenilenin olmadığı bir savaş, PKK’nin tek taraflı kararıyla son bulacak” tespiti yapmaktadır. Sarısözen, “Öcalan’la müzakere ve DEM Parti’yle bu konuda yakınlaşma ile aslında bu süreci destekleyen CHP yönetimine yönelik saldırılar arasındaki çelişkiyi söz konusu medyadaki CHP’ye yakın çevreler giderek artan ölçüde yıkıcı propagandanın konusu yapmaktadır” diyerek, “CHP yönetiminin erken seçim kampanyasına Erdoğan’ın bu partinin Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu’nu tutuklatarak ve tutuklamanın alanını halen de genişleterek cevap vermesi, Türk halkının çoğunluğunu barış ve demokratik toplum sürecinden uzaklaştırma, böylece Kürt-Türk barışının toplumsal temelini kökten daraltma tehlikesi yaratmaktadır” demektedir. Bu duruma karşı “CHP ile DEM Parti arasında son zamanlarda gelişen diyalog ve işbirliği ortamını korumak, birlikte TBMM’de iktidarı demokratikleşme yolunda baskı altına almak, her iki parti tabanını bu yönde eyleme yönlendirmek büyük önem taşımaktadır.”
Politika Gazetesi’nin yeni sayısında Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” üzerine, TKP eski MK üyesi ve Kürdistan Yöre Komitesi üyesi Ömer Ağın ile yapilan söyleşiye yer verilmektedir. Öcalan’ın çağrısı ile yeni bir mücadele dönemi başlamıştır başlıklı söyleşide, Ağın, yeni bir mücadele dönemine girdiğimizi işaret ederek, Öcalan’ın çağrısının toplumun demokratik örgütlenmesi yoluyla barışın ve özgürlüğün kazanılması için bir çağrı olduğuna vurgu yapıyor.
Süreçle ilgili bir diğer yazı, politikahaber.com sitesinde Politika’dan Yorum köşesinde yayımlanan “Barış için harakete geçme zamanı” başlıklı yazı. Yazıda “Saray iktidarı ile Kürt siyasi güçleri arasındaki görüşmeler ve Kürt tarafının attığı adımlar “AKP karşıtı” ulusalcı kesimleri hezeyana uğratırken bazı muhalif partiler, kesimler nezdinde ikircimler yaratmış durumda. Sürecin daha açık, katılımcı ve Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinin büyütülmesi için fırsata çevirmek yerine bu ulusalcı kesimler, AKP-MHP ile yer değiştirerek en faşist, en ırkçı söylemlerle Kürtlere saldırıyor” denilmektedir. Yazıda “barış iyidir” déyip Kürt sorununun demokratik çözümü için kendi programlarını açıklayıp bunun mucadelesine girismek yerine edilgen hatta “bu iktidarla barış olmaz” diyerek karşıt pozisyon alınması eleştirilmektedir. “Gerçekten demokrasi, Kürt sorununun barışçıl çözümünü isteyenler bakımından süreç tam bir turnusol kâğıdı olacaktır. Her kim ki barış ve demokratik toplum konusunda ikircimli, seyirci ya da karşı pozisyon alırsa o halklar nezdinde hak ettiğini bulacaktır. Solcuların, sosyalistlerin halklarımızın kaderini ilgilendiren bir konuda hayırhah tutumlar almaya ne hakkı vardır ne de haddi. Kendi korku duvarlarını yıkıp, bahanelerini bir kenara bırakıp, Kürt sorunun barışçıl, demokratik çözümü için harekete geçmelidirler.”
Birey Gözüyle Barış! başlıklı yazısında Armağan Barışgül ise, “ekmek, barış ve yaşam diyalektik olarak birbiriyle bağlantılıdır. Özgür bir yaşamın ve demokratik bir toplumun anası, toprağı ve tohumu tek kelime ile barıştır. Bir evde, bir kurumda, bir işyerinde, bir toplumda hatta dünyada eğer barış yoksa eşitlik de, adalet de ve kardeşlik de olamaz. Bu, hem birey olarak öz yaşamımızda tecrübe edindiğimiz hem de insanlık tarihinden öğrendiğimiz çıplak bir gerçektir”, demektedir.
Politika Gazetesi’nin yeni sayısında süreç üzerine değerlendirmeler dışında 19 Mart sonrası başlayan kitle hareketi ve 1 Mayıs değerlendirmelerine de yer veriliyor. “Tarihsel Eşik” başlıklı yazısında Halit Erdem, kadınların 8 Mart isyanlarıyla, milyonluk Newroz kutlamalarıyla ve 27 Şubat deklarasyonuyla başlayan, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması üzerine Saraçhane eylemliliği ile devam eden ikili süreç ve işçi sınıfının, sendikaların, durumu üzerine bir değerlendirme yapıyor. Erdem,emek örgütlerinin, sol siyasal partilerin “Kürt halkının barış ve demokratik toplum taleplerinin, öğrenci gençliğin yaşam, özgürlük ve demokrasi taleplerinin muhalefetin erken seçim talebinin tamamlayıcı gücü bir emek programı” etrafında bütünleşmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Nevzat Keçeci ise İşçi Sınıfı 1 Mayıs’ta Sel Olup Meydanlara Aktı başlıklı yazısında son kitle hareketi üzerinden “Demokrasi güçleri rejimin baskılarını, saldırılarını geri püskürtebilmek için yığınsal sokak eylemlerini daha da yükseltmeyi başarırsa, kurulacak sandıktan zafer ile çıkılabilecek, demokratik Türkiye’yi yaratmanın yolu açılabilecektir”, demektedir.
Politika Gazetesi’nin yeni sayısında dikkat çeken bir yazı ise “Aynaya Baktığımda Gördüm Kadınların Yüzünde Kendi Eksikliğimi” başlıklı Süleyman Hacıbektaşoğlu’nun yazısı. Hacıbektaşoğlu, kadın sorununun tarihsel, psikolojik, kültürel boyutlarını ele aldığı yazısında erkeklerin rolünü vurgulayarak kendi öz-eleştirisini yapıyor. Hacıbektaşoğlu, kadın devrimini savururken, dönüşümde erkekler yalnızca “destekçi” değil, kendi ayrıcalıklarını, rollerini ve çarpıtılmış insanlıklarını sorgulamak zorunda demektedir.
Politika Gazetesi’de Mustafa Suphi Vakfı tarafından düzenlenen Onbeşler ve Günümüz Panelindeki sunumların geniş bir özetine yer verilmektedir. Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının katledilmesinin yil dönümünde düzenlenen panele katılan TKP Politbüro eski üyesi Veysi Sarısözen, TKP MK eski üyesi ve DİSK / T.Maden-İş Sendikası eski genel sekreteri Halit Erdem, yazar Mehmet Ali Alçınkaya ve Mustafa Suphi Vakfı YK Başkanı Kemal Atakan katılarak tarihsel süreç ve günümüz üzerine değerlendirmelerine ayrıntlı olarak yer veriliyor.
Gazetede ani ölümle aramızdan ayrılan Sırrı Süreyya Önder’in hayatı, düşüncelerimiz ve mücadelesi üzerine yazılar da yer verilmektedir. “Tebessümle Kurulmuş Bir Direniş: Sırrı Süreyya Önder” başlıklı yazısında Av. İsmail Duygulu, yazısını “Süreyya Önder’in şahsında somutlaşan siyasal direnç, kültürel üretim ve vicdani sezginin toplumsal hafızadaki izdüşümüdür. Onun hikâyesi yalnızca bir yaşam öyküsü değil; düşünen, gülen, direnen ve hâlâ umut eden halkların ortak hikâyesidir.” olarak betimliyor.
Prof. Mustafa Durmuş ise Sırrı Süreyya Önder’e atfettiği Barış ve Demokratik / Sosyal Cumhuriyet başlıklı yazısında, Önder’in de savunduğu Kürt Siyasal Hareketi’ndeki paradigma değişikliğini anlayabilmek için uluslararası örneklerden Nelson Mandela’nın liderliğini yaptığı Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ve onun paradigmasındaki, strateji ve taktiklerindeki değişikliklerini analiz ediyor.
Politika Gazetesi’deki bir diğer yazi ise yine Süleyman Hacıbektaşoğlu’na ait. Hacıbektaşoğlu “Dağlarda, Sandıklarda, Meydanlarda: Doğu Karadeniz’den Birleşik Mücadelenin Yeni Ufukları” başlıklı yazısında Kürt hareketinin barış çağrısı ile iktidarın Imamoglu şahsında CHP’ye düzenlediği operasyona karsi tepkilerin nasil ortaklaşacağı konusunda Karadeniz bölgesi özelinde bir tartışma yapıyor.
Gazetede hayatını kaybeden Uruguay Eski Devlet Başkanı José Mujika hayatı ve mücadelesine yer veriliyor. Ayrıca İHD tarafından her hafta düzenlenen hasta tutsakların serbest bırakılması için eylemdeki açıklamaya da yer veriliyor.
Politika Gazetesi’ni aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
https://www.politikagazetesi.org/sites/default/files/202505.pdf
Haber Merkezi
