Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 618’incisi, pandemi önlemleri kapsamında alınan sokağa çıkma yasağı dolayısıyla internet üzerinden online gerçekleştirildi. Her hafta bir kayıp hikayesinin anlatıldığı eylemde, bu hafta 8 Aralık 1996’da gözaltına alındıktan sonra 23 Aralık’ta cansız bedenine ulaşılan Mahmut Önerarı’nın faillerinin yargılanması istendi.
Önerarı’nın öyküsünü İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz okudu.
‘SİVİL POLİSLER KAÇIRILDI’
Lice’de yaşayan Mahmut Önerarı’nın köyüne yapılan baskınlar sırasında sık sık gözaltına alındığı için Diyarbakır’a yerleştiğini aktaran Akdeniz, Önerarı’nın Lice-Diyarbakır arasında dolmuş şoförü olarak çalıştığını belirtti. 8 Aralık 1996 tarihinde çalıştığı yere gelen sivil polisler tarafından hakkında şikayet olduğu gerekçisi ile Önerarı’rı gözaltına almak istediklerini söyleyen Akdeniz, “Sonra da darp edilerek 21 AV 305 plakalı beyaz renkli bir araca zorla bindirilerek gözaltına alındı. Sivil polisler tarafından gözaltına alındığına orada bulunan ve onunla ailesini tanıyan yolcular da tanıklık etti. Olaya tanıklık edenler Mahmut’un ailesini arayarak yaşananları anlattı. Mahmut’un babası savcılığa giderek oğlunun nerede tutulduğunu öğrenmek istedi ancak dilekçesi savcılık tarafından alınmadı” dedi.
İŞKENCE İZLERİ VARDI
Ailenin daha sonra Emniyet Müdürlüğüne giderek oğullarının gözaltına alındığını öğrendiğini ifade eden Akdeniz, ailenin tüm ısrarına rağmen Mahmut Önerarı ile görüşemediğini aktardı. Önerarı’nın gözaltına alınmasının ardından 23 Aralık günü Atilla Korkmaz isimli bir başka kişi ile birlikte Adıyaman’da cansız bedenine ulaşıldığını dile getiren Akdeniz, “Uluslararası Af Örgütünün 8 Ocak 1997’de yayınladığı bir rapora göre Mahmut ve Atilla’nın elleri ve ağızları bantlanmıştı. Mahmut’u teşhis eden babası, bedeninde morluklar ve boynunda iple boğulduğunu gösteren izler olduğunu gördü” diye belirtti.
BAŞVURULARDAN SONUÇ ALINAMADI
Ailenin olayın hemen ardından Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne ve Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu kaydeden Akdeniz, “Akabinde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Lütfü Esengün’e başvuruda bulundu. Ancak hukuki girişimlerden hiçbir sonuç alınamadı. Olay tarihinde Rıdvan Güler, Diyarbakır Emniyet Müdürüydü” diye konuştu.
MA