Hudson Enstitüsü tarafından bir hafta önce Luke Coffey imzalı bir analiz yayınlandı. ABD siyasetinde sağcı ve militarist dış politikadan yana “think thank” kuruluşlarından olan Enstitü, DuPont, Sandoz, Ciba-Geigy, Procter & Gamble gibi çokuluslu şirketler tarafından maddi olarak desteklenmektedir.
Entitü’nün internet sitesinde yayınlanan “Kremlin’in Gözü Gagavuzya’da” başlıklı analizde “Moldova’nın en fakir ve Rusya yanlısı bölgelerinden biri olan Gagavuzya, jeopolitik müdahale için olgunlaşmış durumda” deniliyor. Analizde “Moldova’nın Rus işgali altında olduğu düşünülen ayrılıkçı bölgesi Transdinyester’deki yerel yetkililer bu hafta, Ukrayna istihbarat servislerinin bölgenin fiili liderlerine suikast düzenleme planını bozduklarını açıkladılar” denilerek bu tür haberler üzerinden bölgenin de Rusya tarafından fiilen işgal edilmek istendiği ileri sürülüyor.
Sözkonusu analizle ilgili değerlendirmede bulunan gazeteci Erkin Özcan “hali hazırda Maya Sandu hükümetinin yarattığı gerilimlerin yaşandığı Moldova’da piyasaya sürülmesi beklenen yeni bir ‘Rus tehdidi’ anlatısının Transdinyester’le birlikte Gagavuz Türkleri üzerinden de şekillendirileceğini gösteriyor” şeklinde yorumladı. Özcan’a göre, Coffey’in yazısındaki Moldova’nın “giderek emperyalistleşen Rusya ile müreffeh Avrupa arasında denge kurduğu” ve “Moldova’nın askeri tarafsızlığı anayasasında yer alıyor, ancak bu, son yıllarda NATO ile ilişkilerin yakınlaşmasını engellemedi” ifadeleri bir anlamda itiraf niteliğinde. Özcan’ın değerlendirmeleri şu şekilde:
“Coffey, Gagavuzya’nın Moldova için nasıl bir ‘tehdit’ oluşturduğunu ise Transdinyester örneğinden yola çıkarak anlatıyor. Yazar ayrıca, Transdinyester’deki Sovyet silah deposu ve Rus askeri varlığıyla ilgili olarak -yapılan anlaşmalar ne derse desin- Rusya’nın bölgedeki gerilimi kışkırtmaya çalıştığı imasıyla birlikte, “Rusya ortamı kızıştırmak istediğinde Transdinyester, Moskova’nın bunu yapması için iyi bir platform sunuyor” ifadelerini kullanıyor.
“Rusya, Batı’ya sorun çıkarmanın yollarını ararken, Moldova’da Rusya yanlısı bir başka bölge daha dikkat çekiyor: Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi” diyen Coffey, Gagavuzya’da Gagavuz dilinden sonra en çok konuşulan dilin Rusça olduğunu vurgulayarak şu aktarımda bulunmuş:
“Gagavuzya resmi olarak Moldova’nın bir parçası olmasına rağmen, bölge hiçbir zaman tam olarak cumhuriyete entegre olmadı. Sovyetler Birliği’nin dağınık dağılması sırasında, Mart 1991’de yapılan referandum, Gagavuzların büyük bir çoğunluğunun Rusya’nın bir parçası olarak kalmak istemesiyle sonuçlandı. Bu arada, aynı yıl Kırım’da yapılan benzer bir referandum, çoğunluğun Ukrayna’da kalma yönünde oy kullanmasıyla sonuçlandı. O yıl daha sonra sözde ‘Gagavuz Cumhuriyeti’ ilan edildi. Ancak komşu Transdinyester’den farklı olarak Gagauzya, 1994’te barışçıl bir şekilde Moldova’ya dönmüştü.”
Bu ve benzeri bütün analizlerde gördüğümüz üzere, eski Sovyet coğrafyasında bulunan herhangi bir ülkede düzenlenen herhangi bir referandumdan çıkan sonuç Rusya lehine olursa, orada mutlaka bir tehdit ve ‘Rus parmağı’ aranır.
Bu tavır ülkemizdeki merkez sağın yıllardır kimi gerçekleri örtbas etmek için kullandığı ‘dış mihraklar’ anlatısıyla paralellik taşıyor. Bu refleks, Avrupa ve ABD’de kendini ‘Rus mihrak’ olarak kendini gösteriyor.
Coffey ayrıca, Gagavuzya’da düzenlenen 2014 tarihli bir diğer referandumu da hatırlatmış:
“Gagavuz Yeri’ndeki yerel yönetim, seçmenlerden Avrupa Birliği ile daha yakın ilişkiler veya Rusya destekli Avrasya Gümrük Birliği ile daha yakın ilişkiler arasında tercih yapmalarını isteyen bir referandum düzenledi. Yüzde 70’lik bir katılımla seçmenlerin yüzde 98,5’i Moldova’nın Avrasya Gümrük Birliği’ne entegrasyonunu destekledi. O dönemde Moldovalı yetkililer, referandumun anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek, bunu ülkenin dış politikasını baltalama girişimi olarak nitelendirdiler. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Moskova farklı bir görüş benimsedi.”
Buraya kadar yazılanları özetleyecek olursak, Gagavuzya’da çeşitli konularda referandumlar düzenlenmiş ve bu oylamalarda Gagavuz Türkleri yüksek katılım ve oy oranlarıyla ‘Rusya yanlısı’ politikalar izlemiş. Yazar, bu bilgiyi aynı zamanda ‘Gagavuzya’nın ülkenin en fakir bölgesi olmasıyla’ aynı kurguda aktarınca, okurda ‘Rus yanlısı oldukları için fakirler’ algısının oluşmasını istemiş belli ki. Ancak, merkezi hükümetin Transdinyester ve Gagavuzya’yı ekonomik gelişimden ‘mahrum bırakarak cezalandırdığı’ yönündeki tartışmalar Moldova’da uzundur devam ediyor. Moldova’nın Avrupa’ya yaklaşarak ‘ne kadar geliştiği’ ise sanırım ortada.
Aynı zamanda, ‘Rus yanlısı’ komünist ve sosyalistlerin Moldova’nın ‘Avrupa serüvenini baltaladığı’ yönündeki uzun süreli propaganda, solun oy havuzlarından olan Gagavuzya’ya ile ilişkilendirilmiş:
“Moldova’daki son parlamento seçimlerinde Rusya yanlısı Komünistler ve Sosyalistler Bloku partisi en iyi sonuçlarından bazılarını Gagavuz Yeri’nde aldı.”
Yazının sonuç kısmı ise, Batılı politika yapıcılara açık bir çağrı:
“Doğu Ukrayna’da çatışmalar tırmanırken, Moldova’yı görmezden gelmeyin. Batılı politika yapıcıların bir harita çıkarıp Gagavuz Yeri’ni bulmasının zamanı gelmiş olabilir. Kesin olan bir şey var ki, Rus politikacılar Gagavuz Yeri’nin tam olarak nerede olduğunu biliyor. Moldova’yı Ukrayna’nın güvenliğini ve Avroatlantik istikrarını baltalamak için nasıl kullanabileceklerini de biliyorlar. Moldova’yı görmezden gelmek jeopolitik ihmal olur.”
Hudson Enstitüsü’nde bu yazının yayınlanması önemli. Tarihi ve konumu itibariyle ‘renkli devrimler kuşağında’ olan Moldova’da bir süredir hükümet karşıtı protestolar düzenleniyor ve Gagavuz yetkililerinin de merkezi hükümetle ‘aralarının iyi olmadığı’ ortada. Dolayısıyla, ABD’li think-tank’lerin Moldova ve Moldova içindeki ‘Rusçu kesimlere’ daha fazla mercek tutması, bölgede önümüzdeki dönemde Transdinyester ve Gagavuzya üzerinden yeni provokasyonların kapıda olduğunun habercisi. Moldova hükümetinin son aldığı Rumence kararı da, bölgedeki Rusça ve Gagavuzca konuşan kesimlere yönelik ulusal baskının gelmekte olduğunu gösteriyor.”
HABER MERKEZİ