Mustafa Suphi Vakfı İstanbul, Kocaeli, Bursa, Tekirdağ, Çanakkale, Mersin, Ankara, Eskişehir ve İzmir’de yaşayan ve çalışan üyelerini temsilen delegelerin bir araya geldiği seçkin bir toplantı düzenledi. Ülkenin diğer illerinden ve yurt dışından (Balıkesir, Yalova, Muğla, Zonguldak, Samsun, Trabzon, Rize, Artvin, Antep, Antalya, Burdur, Denizli, Adana, Hatay, Diyarbakır, Mardin, Kars, Van ve Batman’dan ve yurt dışından Rusya, Bulgaristan, Sırbistan, Suriye, Irak, İsrail, Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa, Hollanda, Belçika, İngiltere, İsveç, İsviçre, Avustralya ve Kanada’dan) temsilcilerin yazılı olarak görüşlerini ilettikleri toplantı 30 Kasım 2024 Cumartesi günü Vakfın Konferans Salonunda “Ekim Devrimi ve Toprağa Düşen Yoldaşlarımızın Yolunda Geleceğe Yöneliyoruz” belgisi altında gerçekleştirildi. Komünistlere karşı Türkiye tarihinde Mustafa Suphi ve yoldaşları ile başlayan baskı ve katliamların, en son Kemal Kıran yoldaşımızın kaybının, tüm toprağa düşen arkadaş ve yoldaşlarımız anısına görevimizin, bize tek miras olarak bıraktıkları, onların tamamlayamadıkları mücadeleyi sürdürme görevi olduğu tarif edildi.
Sempozyum niteliğinde düzenlenen etkinlik Vakıf Yönetim Kurulu adına Mehmet Tosun’un açılış konuşması ve saygı duruşu ile başladı. Vakıf Başkanı Kemal Atakan’ın yaptığı sunum konuşmasında sempozyumun iki bölümden oluşacağı, birinci bölümde 1990’ların başından itibaren uluslararası, bölge ve Türkiye’de oluşan siyasal köklü değişiklikler ışığında sınıf savaşımının izlediği gerileme ve gelişme değerlendirildi. Ana başlıklar halinde Sovyetler Birliği ve Reel Sosyalizm ülkelerinde yaşanan karşı-devrim sonrası gelişmeler, ABD emperyalizminin uluslararası hegemonya stratejisi ele alındı. Ülke açısından 12 Eylül faşist darbesi, işçi sınıfını mücadelesinin gerilemesi, Türkiyeli devrimci örgütlerin yaşadığı dağılma, Türkiye Komünist Partisi’nin likidasyonu ele alındı, bunun karşısında aynı dönemde Kürt halkının özgürlük mücadelesinin gelişmesi değerlendirildi. 12 Eylül faşist darbesi ile uluslararası emperyalist merkezlerin ve Türkiye’deki işbirlikçi oligarşinin neo-liberal ekonomik ve siyasal yönelimleri ve bütün bunların sonucunda Türkiye kapitalizminin gelişmişlik düzeyinde ve işçi sınıfının yapısında yarattığı değişiklikler ele alınarak günümüzde sınıf mücadelesinin geliştirilmesi konusunda izlenebilecek yol ve yöntemler konusunda görüşler ortaya kondu. Bu açıdan sosyalist devrimi amaçlayan bütünsel kesintisiz bir süreç olarak demokratik halk devrimi gerçekleştirmeyi hedefleyen bir mücadele çizgisi izlenmesi gerektiği gerekçeleri ve olanakların varlığı ile açıklandı.
T.Maden-İş Sendikası, DİSK ve TKP eski yöneticilerinden Halit Erdem yoldaş bu çerçeveyi daha derinleştirerek demokrasi mücadelesi ile sosyalizm mücadelesi arasındaki bağı ve başta Müslüman ve Alevi inancına sahip geniş işçi, emekçi, köylü kitlelerinin mücadeleye kazanılması konusunda izlenmesi gereken yolu işledi. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin artık ulusal kurtuluş niteliğinde bir mücadele olma içeriğini aştığı ve dört parçada Kürdistan’ın birlikte yaşadıkları devletlerin demokratikleştirilmesi mücadelesi biçimini aldığını, dolayısıyla sınıf mücadelesinin toplumların demokratikleştirilmesi hedefi ile birlikte bu nitelikte siyasal bir içerik kazandığını işledi. Bunun sonucunda da birleşik mücadelenin öneminin altını çizdi. İşçi sınıfının ekonomik, demokratik, sendikal mücadelesinin de siyasallaştırılması ihtiyacının yaşama geçirilmesi için çalışmalar geliştirilmesi konusunda görüşler ortaya koydu. Bu çerçevede İşçi Cephesi oluşturma amacıyla faaliyet yürüten dost kurumlar ile ilişkilerin geliştirilmesi ve birlikte mücadelenin geliştirilmesinin önemine dikkat çekti.
Ardından söz alan Mehmet Tosun yoldaş dünya devrimci sürecinin tarihinden örnekler vererek demokratik halk devrimi stratejisinin sosyalist devrim stratejisi ile olan bütünsel bağını ele aldı. Tarihsel örneklerin ötesinde günümüzde mücadelelerden de örnekler vererek ve verili koşullarda ülkede gelişen yeni toplumsal hareketlerin de önemine dikkat çekerek, tüm bu mücadelelerin sınıf mücadelesi çerçevesinde gelişmesi ve bütünleşmesi için komünistlerin üstüne düşen rolü değerlendirdi. Konuşmasını bu çerçevede daha önce yazılı olarak Politika gazetesinde gerekçelendirdiği görüşlere dayandırarak yeni dünya ve ülke koşullarında izlenmesi gereken yolu değerlendirdi. Demokratik Halk Meclislerinin bu mücadeleyi örmede politik olarak belirleyici olduğunu ve bu konuda komünistlerin tüm dikkatlerini bu çalışmaya vermeleri gerektiğini, yerleşim alanlarında oluşacak olan meclislerin üretim birimlerine, fabrika ve işyerlerinde sınıf mücadelesinin güçlerinin oluşmasına doğrudan katkı sağlayacağını belirtti.
Sempozyumun ikinci konusu olan, birinci bölümde tartışılan konular doğrultusunda bugün nasıl bir örgütlenme biçimi ile ilerlenmesi gerektiği konusu ele alındı. Bu çerçevede Politika Gazetesi çevresi olarak komünistlerin HDK, HDP ve DEM Parti saflarında yürüttükleri mücadeleyi daha etkili kılmak, HDK ve DEM Parti bileşen güçlerinin, buna dahil olmayan diğer sosyalist parti ve güçlerle işbirliğini geliştirecek ve de kalıcı ittifak ve cephe oluşturulması konusunda üstlenilen rolün daha etkin bir duruma getirilmesi için bir parti kuruluşu çalışması değerlendirildi. Bu çerçevede HDK meclislerinin DEM Parti seçmenleri arasında seçim bölgelerinde oluşturulması gerektiği, Bir dizi ilçeyi, kapsayan seçim bölgelerinin Seçim bölgesi, ilçe, semt ve mahallelere kadar indirgenerek tüm bu alanlarda seçmenlerle birlikte Demokratik Halk Meclisleri oluşturulması çalışmalarına ağırlık verilmesi konusu olmazsa olmaz bir hedef olarak ele alındı. Bu alanda Politika Gazetesi çevresinin araç olarak siyasal bir parti yaratarak işlevini daha başarılı olarak yaşama geçirebileceği görüşü değerlendirildi.
Toplantının bu aşamasında katılan temsilciler görüşlerini ilettiler. Ortaya konan görüşler ve izlenecek yol konusunda canlı bir tartışma yaşandı. Demokratik halk devrimi ile sosyalist devrim ilişkisi, işçi sınıfının yapısı, sınıf mücadelesinin güçleri, işçi sınıfı dışında diğer toplumsal katmanların mücadelesi, yeni toplumsal mücadele alanlarına katılanların işçi sınıfı dışında diğer toplumsal katmanları da içerdiği ve komünistlerin tüm bu güçleri sınıf mücadelesinde nasıl birleştirici görev üstlenmesi gerektiği konusunda görüşler ve deneyler anlatıldı. Demokratik Halk Meclisleri olgusunun gelecek demokratik iktidarın nüveleri olarak önemine farklı perspektiflerden değinildiği tartışma bölümünde, ortaya konulan farklı görüşlerin bir hedefe yönelik mücadelenin güçlendirilmesi ihtiyacının sonucu olduğu gerçeği anlaşıldı. Sonuçta bu görevleri yerine getirmek için bir parti biçiminde örgütlenmenin ihtiyaç olduğu ve demokratik güncel hedefler temelinde siyaset yapması gereken bu partinin demokratik mücadele ile sosyalizm mücadelesinin birleştirilmesi, birleşik mücadelenin geliştirilmesi açısından rol oynayabileceği ancak ülkede sosyalist devrim ve uzak amaç olarak komünizm hedefini yaşama geçirmek için Türkiye Komünist Partisi’nin yerini ikame edemeyeceği ve böyle bir amacının olmayacağı da netleştirildi. Türkiye Komünist Partisi’nin eski üyelerinin bugün Politika Gazetesi çevresi olarak yasal çerçevede bir araya gelmiş olmalarının çok değerli olduğu, gerçekte TKP’nin görüşlerini ve politikalarını savunma dışında başka bir seçeneklerinin objektif olarak mümkün olmadığı ama aynı zamanda programatik ve politik olarak bu birlikteliği günümüz koşullarında mühürlemeleri gerektiği ihtiyacı olduğu, bu nedenle de bir parti kuruluşu gerekliliğinin dayattığı vurgulanarak toplantı sona erdi.
Haber Merkezi