Osmanlı’nın son yıllarında başlayan ve cumhuriyet kurulduktan sonra da devam ettirilen “Türkleştirme ve Müslümanlaştırma” politikası, beraberinde acı, katliam ve gözyaşı getirdi. Katledilen ve sürgüne gönderilen binlerce Ermeni ve Rum ailesinin çocuklarına bu süreçte el konuldu. Aileler, yıllarca çocukları ve kardeşlerini aramak zorunda kaldı. Türk-Müslüman kimliğiyle yetiştirilen bu çocuklardan bazıları aileleriyle tanışabilirken, birçoğu halen ailelerinden ve kimliklerinden uzak bir yaşam sürüyor.
Türkiye ve Yunanistan arasında 1923’de Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan Mübadele Sözleşmesi uyarınca Türkiye ve Yunanistan kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine tehcir ve zorunlu göçe tabi tuttu. Bu anlaşma gereği Türkiye’den 1 milyon 200 bin Ortodoks Hristiyan Rum, Türkiye’den Yunanistan’a gönderildi, Yunanistan 500 bin Müslüman Türkiye’ye getirildi. Yunanistan’a gönderilen Hristiyanların yaklaşık 250 bini Pontoslu Rumlardan oluşuyordu. Bu zorunlu göç sırasında ise binlerce aile çocuklarını, kardeşlerini bu topraklarda bırakmak zorunda kaldı. Kendisi de Trabzonlu bir Rum olan Yunan yazar Yorgo Andreadis, Tamama-Pontus’un Yitik Kızı, Tolika Bacikam Al Beni ve Temel Garip Todoron adlı kitaplarında Pontos’un yitik çocukları Tamama, Tolika ve Todoron’un gözünden Pontos’da yüz yıl önce yaşanan acıları gözler önüne serdi.
TEYZESİNİ EN SON 1955’TE GÖRDÜ
Yunanistan’da Seres’in Lithotopos köyünde yaşayan Anastasia Kosmidou (85) da yıllardır mübadelenin parçaladığı ailesini birleştirmeye çalışıyor. Anastasia’nın ailesi nüfus değişimi ile birlikte Samsun Bafra ilçesinden Yunanistan Seres’e zorunlu olarak göçen ailelerden. Bu göç sırasında ailenin 4 yaşındaki küçük kızı kayboluyor ve aile onu bulamadan yurtlarından apar topar gönderiliyor. Kayıp teyze yıllar sonra 1950’li yıllarda tekrar bulunuyor, fakat Anastasia olan adı Fatma Bazdan olarak değiştirilmiş, Müslüman olmuş, evlenmiş ve 4 çocuğu olmuş. Ailenin uğraşları sonucunda 1955 yılında Yunanistan’a giden Fatma Bazdan 1 ay orada kalıyor ve ailesini, nerede kaldığını ve o gün nasıl kaybolduğunu anlatıyor. Vizesinin bitmesinin ardından Fatma Bazdan Türkiye’ye dönüyor. Fakat ardından yaşanan 6-7 Eylül Pogromu, 1964’te İstanbul Rumlarının zorunlu göç ettirilmesi ve Kıbrıs üzerinden artan Rum düşmanlığı ailenin arasına bir kere daha set çekiyor. Teyzesini en son 1955 yılında 14 yaşındayken gören Anastasia Kosmidou şimdi onun çocuklarını arıyor.
“TEYZEMİ BULAMADAN GELMİŞLER”
Ailesinin mübadeleden önce de çok zorluklar çektiğini belirten Kosmidou, babasının İstiklal Mahkemesi’nde yargılandığı ve tutuklandığını aktardı. Babasının daha sonra cezaevinden kaçtığını ve yıllarca dağlarda yaşadığını belirten Kosmidou, babasının Lozan Antlaşması’na ek olarak Mübadele Sözleşmesi yapılınca köye geldiğini ve ailenin hazırlanmaya başladığını anlattı. Göç edecekleri gün o zaman 4 yaşında olan teyzesinin bir anda kaybolduğunu kaydeden Kosmidou, “Tüm aile buraya gelmiş sadece annemin bir kız kardeşi orada kalmış. Annem onu çok aramış, ama bulamamış, teyzem daha sonra arkadaşlarının onu buğdayların içine sakladığını anlattı. Yunan olduğu için başına bir şey gelmesin diye saklamışlar. Ailem onu bulamadan vapurlara bindirilip, buraya gönderilmişler” ifadelerini kullandı.
ANASTASİA FATMA OLMUŞ
Uzun yıllar teyzesini aradıklarını aktaran Kosmidou, 1950’lerin ortasında Drama’dan Samsun’a kendi yakınlarını aramaya giden Yusuf isimli birinin sayesinde teyzesine ulaştıklarını söyledi. Yusuf’un akrabalarını ararken Samsun’da teyzesine denk geldiğini kaydeden Kosmidou, “Yusuf Yunanistan’da kimin yakınları kayıpsa adres toplayıp Türkiye’ye gitmiş. Annem de teyzemin adresini verdi. Yusuf Samsun’da kendi akrabalarını ararken, isimleri okuyor ve teyzemin aklına annesinin, babasının ve kardeşinin ismi geliyor. ‘Bunlar benim ailem’ demiş. Teyzem öyle bulundu. Annem çok sevindi, ağladı. Biz harekete geçtik, o zaman Türkiye’ye gidip gelemiyorduk. Annem mektuplar yazdı, teyzem 1955’te buraya geldi, 1 ay kaldı. 3 erkek 1 kız çocuğu varmış. Erkek çocuklarının ismini unuttum Ali, Kemal ve Fikret olabilir aklımda öyle kaldı. Ama kızının ismi Düriye ve İzmir’de yaşıyormuş” diye konuştu.
TEK FOTOĞRAFINI DA KAYBETTİ
Teyzesi Türkiye’ye döndükten sonra bir daha mektuplaşma olmadığını ve hiç görüşemediklerini ifade eden Kosmidou, “Teyzem bize adresi ile kendisi ve oğlunun bir fotoğrafını vermişti. O dönem Samsun’un merkezinde Madde Sokağı No: 31 adresinde oturuyormuş. Geçen senelerde teyzemi çok aradım ama bulamadım. Kendileri pazarda eşya satıyor, oğulları vapurda çalışıyormuş. Teyzemin tek fotoğrafını da onu bulabilirim derken kaybettim. Almanya’dan Yunanistan’a dönerken, yolda Türklerle karşılaştık. Samsun’da yaşadıklarını söylediler, bende hikayemi anlattım. Onlar da ‘Bizde Samsun’da yaşıyoruz, onu buluruz’ dediler ve teyzemin fotoğrafını onlara verdim. Ama bir daha onlarla da iletişime geçemedim ve teyzemin tek fotoğrafını da kaybettim. Çok pişman oldum” diye belirtti.
“AİLEMİ BULMAK İSTİYORUM”
Teyzesinin muhtemelen artık hayatta olmadığını ama çocuklarına ulaşmak istediğini söyleyen Kostidou, “Bulunamazlarsa yine üzüleceğim ama bulunurlarsa çok sevineceğim. Yıllar sonra bir çok insan akrabalarını buluyor. Teyzemin oğlunun bir fotoğrafı var belki tanıyan çıkar. Eğer yaşıyorlarsa anneleri onlara Yunanistan’a geldiğini burada akrabaları olduğunu anlatmıştır. Bugün bulunsa ben hemen oraya giderim. Çocuklarının çocukları da olsa onlar benim ailem. Bilenler, duyanlar, doğruyu bize aktarsınlar” şeklinde konuştu.
Tolga Güney / MA