Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen “Kobanê soruşturması” kapsamında, aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ve partinin eski Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ile Kürt siyasetçilerin bulunduğu 108 kişi hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 3 bin 530 sayfadan oluşan iddianamede, 108 siyasetçi hakkında “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ve 37 kez “adam öldürme” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve yüzlerce yıl hapis cezası talep edildi. Hakkında dava açılan birçok siyasetçinin müdafiliğini yürüten Avukat Cemile Turhallı Balsak, iddianameye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
KÜRT SİYASETİNE DAVALARIN ÖZETİ
İddianamenin Kürt siyaseti ve bileşenlerine yönelik yürütülen tüm davaların özeti niteliğinde olduğunu belirten Balsak, 6-8 Ekim 2014 tarihli Kobanê eylemleri üzerinden kurgulandığına dikkat çektiği iddianamenin, AKP iktidarının Kobanê eylemleriyle ilgili kamuoyunda sıkça dillendirdiği toplumsal olaylardan oluştuğunu söyledi. İktidarın Kobanê eylemlerinin HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) Twitter üzerinden yaptığı çağrı nedeniyle başladığı iddialarını hatırlatan Balsak, ancak soruşturma kapsamındaki siyasetçilerin büyük bir çoğunluğunun MYK üyesi olmadığına değindi.
CEZAİ YARGILAMANIN AKSİNE
İddianamenin klasik cezai yargılamasının aksine iktidarının söylemleri üzerinden oluşturulduğunu söyleyen Balsak, “Nedensellik bağı içermeyen bu iddialar, örgütün çağrıları ve muhalif siyasetçilerin sosyal medya paylaşımlarının bir kısmı zorlama yorumla bu desteklenmeye çalışılmış. Neredeyse Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenmemiş en ağır suçun olmadığı bu iddianameyle, her bir siyasetçi için ağırlaştırılmış müebbet ve yüzyıllarca yıl ceza isteniyor” diye belirtti.
‘SUÇTA RESMİ TAHRİFAT’
İddianamenin birçok siyasetçi yönünden mükerrer olduğuna işaret eden Balsak, “Zira bildiğiniz üzere Selahattin Demirtaş, Kobanê eylemlerine ilişkin iddia, ana davada da suçlama konusu yapıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin aksi yöndeki değerlendirmesine rağmen yeni bir suçlama ile bu yargılama yeniden yürütülüyor. Bir suçlamayı yapıp, sonradan yeniden aynı suçlamayı başka bir madde üzerinden kurgulamanız, yeni bir suça vücut vermiş olmuyor. Bu adeta suçta resmî tahrifat yapmaktır” diye konuştu.
‘OLMAYAN SUÇA CEZA’
İddianamede şahsilik ilkesi ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının dikkate alınmadığının altını çizen Balsak, şunları söyledi: “Adeta olmayan suçlara yüzlerce yıl ceza istenmiş. Oysa AİHM’in 6-8 Ekim soruşturmasına dair iddiaların makul şüphe oluşturmayacağına ilişkin değerlendirmesi çok net bir şekilde ortaya konmuş. O da burdaki çağrı iddiasının yaşanılan şiddet olaylarına dair nedensellik bağı oluşturamayacağı yönünde. Mahkemenin değerlendirmesi, bir olay ve olgu üzerinden yapılıyor. Dolayısıyla şuan açılan davaya dönük tahliye talebinin reddi yönündeki gerekçe de dayanaksız kalmış oluyor.”
Özgür Paksoy / MA