İktidarların ideolojik aygıtlarından olan eril medya, kadına karşı söylem ve ifadelerle fiziki şiddeti artırırken, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de daha da derinleştiriyor. Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ceren Sözeri ile Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu üyesi Gülfem Karataş, medyanın kadına yönelik şiddeti körükleyen diline ilişkin ajansımıza konuştu.
UYDURULAN KILIF
Şiddet ve cinayet istatistikleri tablosunda kadınların en yakınlarındaki erkekler tarafından şiddette maruz kaldığını gördüklerini belirten Sözeri, “Bu nedenle cinayet ve şiddet haberleri genellikle aile ilişkisi veya aralarındaki ilişki ön plana çıkartılarak veriliyor. Neden sonuç ilişkisindeki bu dinamik o ilişkinin içerisinde aranıyor. ‘Çok sevdiği için öldürdü’, ‘Aşkına karşılık bulamadığı için öldürdü’ gibi cümlelerle kılıf uyduruyorlar” dedi.
CİDDİ POLİTİK SORUN
Kadına yönelik şiddet ve cinayetler işlenmeden önce medyanın harekete geçmesi gerektiğini dile getiren Sözeri, “Günde en az 5-6 kadının öldürüldüğü ülkede, bu artık çok ciddi bir politik sorundur ve bu çerçevede yaklaşılmalıdır. Failin bahaneleri haber içerisinde özellikle de başlıklarda asla kullanılmamalı. Bir cinayet söz konusuysa, o kadın hayatta değilse o ölüme sebep olamayacak bahaneler haberde sunulmamalı. Görsel seçiminde çok dikkatli olunmalı. Bu olayların, davaların devam süreçleri, kadınların yaptığı protesto ve başvurular devamlı olarak haberleştirilmeli. Yalnızca kurban statüsünde değil kadınların yaşamlarını sürdürebilmek için nerelere başvurabilecekleri, nerelerden yardım alabileceklerinin esas alınması lazım” dedi.
DİL DEĞİŞMELİ
TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu üyesi Gülfem Karataş ise, medyayı kadına yönelik şiddetle topyekûn mücadele edilmesi gereken bir alan olarak işaret etti. Şiddetle mücadelede birçok faktörün olduğunu vurgulayan Karataş, bunlardan birinin eksik olması dâhilinde mücadelenin sekteye uğrayacağını ifade ederek, ekledi: “Haber yapılırken toplumun değerlerini gözetmek zorunda olan medya, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini okumak zorundadır. Medyanın gücünden bahsediyorsak kadın ve erkeğin medyadaki dilinin de değişmesi gerekiyor.”
KADIN GAZETECİLİĞİ
Toplumsallaşan nefret söylemlerine de dikkat çeken Karataş, buna karşın kadınların medyada verdiği mücadelenin önemine değindi. Karataş, şöyle devam etti: “Gazetecilerin en önemli görevi nefret dilini yok etmek, toplumda barışı ve birlikte yaşamı savunmaktır. Fakat yandaş medyanın kadın düşmanlığı ve ayrıştırıcı bir dille servis ettiği haberlere karşı özellikle de kadın gazetecilere büyük bir görev düşüyor. Nefret dili yok oluncaya dek medyanın takipçisi olacağız. Medyanın nefret dili aracılığıyla servis ettiği haberlerin, erkek egemen söylemlerin sözcüsü olmasına geçit vermeyeceğiz.”
MA