Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile İnsan Hakları Derneği (İHD), 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası hazırladıkları raporu, İHD Genel Merkezi’nde düzenlenen ortak basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı. Toplantıya, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, TİHV Yönetim Kurulu üyesi Sezai Berber ile İHD MYK üyeleri katıldı. Kurumlar adına ortak açıklamayı okuyan Türkdoğan, Türkiye’deki rejimin otoriter olduğunu ancak sınırsız bir otoriterleşme hali yaşandığı için belirsiz bir rejime dönüştüğünü söyledi. Türkdoğan, iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm sorunlarını güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikalarının, 2020 yılında yaşanan yaşam hakkı ihlallerinin başlıca nedenini oluşturduğuna dikkat çekti. Türkdoğan, daha sonra İHD ile TİHV’nın belgelendirme birimi tarafından derlenen 2020 yılının ilk 11 aylık hak ihlalleri raporunu açıkladı. Hazırlanan rapor şöyle:
260 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Yılın ilk 11 ayında kolluk güçlerinin yargısız infaz, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 12 kişinin yaşamını yitirdiği, 10 kişinin de yaralandığı, ülke içinde yaşanan silahlı çatışmalar sonucunda en az 45 güvenlik görevlisi (32’si asker, 11’i polis, 3’ü korucu), 160 militan, 20 sivil olmak üzere toplam 225 kişi yaşamını yitirdi. Operasyonlarda en az 50 güvenlik görevlisi (46’sı asker, 2’si polis, 2’si korucu) ve 29 sivil olmak üzere toplam 79 kişi ise yaralandı. Mayın ve sahipsiz bomba vb. patlaması sonucu 1 kişi yaşamını yitirmiş, 3 kişi de yaralandı. Cezaevlerinde hastalık, intihar, şiddet, ihmal vb. çeşitli gerekçelerle en az 49 kişi yaşamını yitirdi. Irkçı ve nefret içerikli saldırılar sonucu 10 kişi yaşamını yitirirken, 22 kişi yaralandı. Aralarında milletvekili, siyasi parti yöneticisi, yazar, gazeteci ve sanatçıların olduğu en az 14 kişi ise ölümle tehdit edildi. Zorunlu ya da muvazzaf olarak askerlik görevini yaparken en az 20 kişi kaza, patlama ve/veya şüpheli bir şekilde yaşamını yitirirken, 20 kişi de yaralandı. Türkiye’de 2020 yılının ilk 11 ayında en az 2 bin 32 işçi yaşamını yitirmiştir. Erkek şiddeti sonucunda en az 260 kadın öldürüldü. 30 Kasım 2020 tarihi itibariyle resmî açıklamalara göre Covid-19 salgını nedeniyle 13 bin 746 kişi yaşamını yitirirken, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre, 28 Kasım 2020 tarihi itibariyle Kovid-19 salgını nedeniyle 185 sağlık çalışanı yaşamını yitirdi.
Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırları içinde yaşanan çatışmalar sonucu 21 güvenlik görevlisi (19 asker, 2 korucu), 12 sivil ve 116 militan olmak üzere toplam 149 kişi yaşamını yitirdi. 10 asker, 8 sivil olmak üzere toplan 18 kişi ise yaralandı. Suriye’de yaşanan çatışmalar sonucu 78 asker, 1 sivil personel olmak üzere toplam 79 kişi yaşamını yitirirken, 82 asker ise yaralandı.
İŞKENCE VE DİĞER KÖTÜ MUAMELER
2020 yılının ilk 11 ayında; TİHV’e işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 573 kişi başvurdu. Başvuranların 295‘i aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini belirtti. İHD Dokümantasyon Birimi’nin tespitlerine göre resmi gözaltı yerlerinde en az 417 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı. TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerine göre en az 174 kişinin resmi gözaltı yerlerinde işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı. 2020 yılının ilk 11 ayında; TİHV verilerine göre kolluk güçleri toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu en az bin 929 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmış, 65 kişi ise yaralandı. Yine aynı dönemde sokakta ve açık alanda 159 kişi, ev baskınlarında ise 32 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı. İHD Dokümantasyon Birimi’nin verilerine göre ise kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu en az 2 bin 190 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı. TİHV’e göre 2020 yılının ilk 11 ayında 10 zorla kaçırma vakası yaşanmıştır. 6 Ağustos 2019 tarihinde Ankara’da kaybolan Yusuf Bilge Tunç’un akıbeti üzerinden 16 ay geçmesine karşın hala bilinmemektedir. İHD verilerine göre, baskı ve tehdit yöntemleri ile ajanlaştırma teklif edilip işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığını belirten 160 kişi tespit edilmiş, bunlardan 45’i bizzat İHD Genel Merkez veya şubelerine başvuru yaptı.
2020’DE CEZAEVLERİ
Adalet Bakanlığı verilerine göre 19 Haziran 2020 tarihinde 1 Ekim 2019 tarihinden bu yana 396 mahpus tarafından işkence ve diğer kötü muamele başvurusu yapılmıştır. Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan ‘2019 Adalet İstatistikleri’ adlı rapora göre söz konusu yıl içinde Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından işkence ve eziyet suçlarından toplam 2 bin 715 kişi hakkında soruşturma başlatılmış olup ancak 926 kişi hakkında kamu davası açılmasına karar verilmiştir. Buna karşın ‘kamu görevlisine direnme’ suçundan ise 38 bin 582 kişi hakkında soruşturma açılmış olup, bunlardan 28 bin 843 kişi hakkında kamu davası açılmasına karar verilmiştir. Hapishanelerde çeşitli gerekçelerle (çıplak arama, kelepçeli muayene, ayakta tekmil vererek sayım uygulamalarına itiraz gibi) girişte ve sonrasında devam eden kaba dayak, siyasi suçlardan tutuklananların ‘terörist’ olarak yaftalanması ve bu gerekçeyle şiddete maruz kalmaları, her türden keyfi muamele ve keyfi disiplin cezaları, hücre cezaları, sürgün ve sevk uygulamaları yakın tarihte görülmedik boyutlara ulaşmıştır.
HASTA MAHPUSLAR
Sağlık hizmetine erişimin kısıtlanması, hapishane reviri ziyaret hakkının kısıtlanması, Adli Tıp Kurumu’na, adliyeye ve hastaneye götürülürken kelepçe takılması dâhil kötü muamele uygulamaları, mahpusların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözülmemesi, uzun bir süredir devam eden bir başka sorun alanıdır. İHD Dokümantasyon Birimi’nin tespitlerine göre hapishanelerde 604’ü ağır olmak üzere toplam bin 605 hasta mahpus bulunmaktadır.
DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre 2020 yılının ilk 11 ayında; 62 basın çalışanı ve 2 yazar gözaltına alındı. 25 basın çalışanı tutuklanırken, 14 basın çalışanı adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 5 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteciye saldırı girişiminde bulunuldu. 4 gazeteci tehdit edildi, bir gazeteci ise kendilerini istihbaratçı olarak tanıtan kişilerce ajanlık dayatmasına maruz kaldı. 2 basın kuruluşuna, 1 ilde ise Gazeteciler Cemiyeti’ne ait araca saldırılar düzenlendi. Bir haber ajansının ofisi 2 kez polis tarafından basıldı. 253 gazeteci ve basın çalışanı haklarında açılan 132 davada yargılandılar. Sonuçlanan davalarda 32 gazeteci toplam 131 yıl 8 ay 22 gün hapis cezası ve 14 bin 660 TL para cezası ile cezalandırıldı. Bir gazeteci 20 bin TL tazminat ödemeye mahkûm edildi. Ayrıca 41 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı. İçişleri Bakanlığı verilerine göre 1 Ocak 2020 ile 1 Kasım 2020 tarihleri arasında toplam 29 bin 19 sosyal medya hesabı hakkında inceleme yapıldı, 12 bin 163 sosyal medya kullanıcısı hakkında ise adli işlem başlatıldı. Sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle görülen 7 davada 4 kişi 19 yıl 5 ay 27 gün hapis cezası ile cezalandırıldı.
TOPLANMA VE GÖSTERİ ÖZGÜRLÜĞÜ
2020 yılının ilk 11 ayında; valilik ve kaymakamlıklar tarafından 35 ilde, en kısası 1 gün, en uzunu ise 30 gün süreyle olmak üzere 115 kez tüm eylem ve etkinliklerin yasaklanması sonucu 61 milyon 520 bin 385 yurttaş, Anayasa’da ‘güvence’ altına alınan barışçıl toplanma ve gösteri yapma hak ve özgürlüğünden mahrum bırakıldı. Van Valiliği 20 Kasım 2020 itibarıyla aldığı 15 günlük yasak kararı ile Van’da 21 Kasım 2016 tarihinden bu yana kesintisiz olarak uygulanan eylem ve etkinlik yasağı bin 474 güne uzatılmış oldu. Başka bir ifade ile Van’da yaşayan yaklaşık 1 milyon 136 bin civarındaki yurttaş en temel demokratik hak ve özgürlüklerini 4 yıldır kesintisiz olarak kullanamaz durumdadır. İlk 11 ayda en az 731 barışçıl toplantı ve gösteriye kolluk güçlerinin müdahalesi sonucunda bin 929 kişi işkence ve diğer kötü muamele niteliğinde uygulamalara maruz kalarak gözaltına alındı, 65 kişi yaralandı ve 1’i çocuk olmak üzere 9 kişi de tutuklandı, 100 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken en az 88 kişiye de para cezaları uygulandı.
42 MİLLETVEKİLİNE 217 FEZLEKE
2020 yılının ilk 11 ayında; milletvekilinin vekillikleri, haklarındaki kesinleşmiş mahkeme kararlarına dayanarak düşürüldü ve tutuklandı. Önceki dönemlerde milletvekilliği yapmış 4 kişi gözaltına alındı, 3’ü tutuklandı. Bir milletvekili hakkında açılan davada ‘örgüt üyesi olmak’ suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırıldı. Önceki dönemlerde milletvekilliği yapmış 12 kişi hakkında önceden açılmış davaların görülmesine devam edildi. 64 milletvekili hakkında 260 fezleke hazırlandı. TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerine göre 2020 yılının ilk 11 ayında; Siyasi parti üye ve yöneticisi olan en az 492 kişi gözaltına alındı, en az 144 kişi tutuklandı. Değişik il ve ilçelerde 7 parti binasına kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından saldırıya uğradı. Daha sonra kendisi polise teslim olan 1 saldırgan tutuklandı. Siyasi parti üye ve yönetici olan en az 112 kişi hakkında daha önceden açılmış davaların görülmesine devam edildi, 11 kişi hakkında ise soruşturma başlatıldı.
KÜRT SORUNU
Kürt sorununa yönelik şiddet politikalarını aynı zamanda kendi iktidarını sürdürmek için kullandığını da göstermektedir. Dolayısıyla bu sorunun çözümü Türkiye demokrasisinin gelişebilmesi için bir zorunluluktur. Siyasal iktidarın her şeyi güvenlik sorunu olarak gören, kutuplaştırıcı, siyasal görüşleri, inançları, etnik kimlikleri, cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri farklı olanlara yönelik ötekileştirici politikaları ayrımcılığın ve nefretin, dolayısıyla şiddetin toplum içinde yayılmasını teşvik ediyor. İHD Dokümantasyon verilerine göre 2020 yılının ilk 10 ayında 14 ırkçı saldırıda 7 kişi yaşamını yitirmiş, 32 kişi de yaralanmıştır. TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerine göre 2020 yılının ilk 11 ayında; Kürtlere yönelik ırkçı ve nefret içerikli 9 ayrı saldırı sonucu 2 kişi yaşamını yitirmiş, 7 kişi yaralanmıştır. Bu saldırılardan 2’si zorunlu askerlik hizmetini yapan kişilere diğer askerler tarafından yapılmıştır. İktidar bloğunun Kürt sorununa yönelik imha ve inkâr politikalarına toplumun güçlü bir itirazı anlamına gelen 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin sonuçlarını yok sayan kayyım atamaları, seçilmiş Kürt siyasilerin tutuklanmaları gibi demokrasi dışı uygulamalar 2020 yılında da devam etti.
Ç0CUK HAKLARI
Pandemi döneminde kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet yüzde 27,8 oranında arttı. Temmuz ayında Şırnak’ta bir uzman çavuş, 13 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel saldırı girişiminde bulundu. Cinsel saldırı faili uzman çavuş, çocuğun çığlık atması üzerine mahalle halkı tarafından yakalandı. Evlilik yoluyla çocuk istismarına cezasızlık getiren yasa tasarısı, çocuk hakları ve kadın örgütlerinin baskısı üzerine rafa kaldırıldı. 30 Ekim’de İzmir’de meydana gelen depremde 27 çocuk hayatını kaybetti, çok sayıda çocuk yaralandı ya da ebeveyn kaybı yaşadı. Enkaz altından çıkarılan çocukların hakları hiçe sayılarak görüntüleri, kimlik bilgileri yayınlandı.
MÜLTECİLER
Türkiye’de yaşayan mülteci/sığınmacıların yaşadığı ekonomik ve sosyal zorluklar, Kovid-19 salgını kapsamında alınan önlemlerle daha da derinleşti. TİHV Dokümantasyon Merkezinin tespitlerine göre 2020 yılının ilk 11 ayında; İzmir ve Van’da mülteci/sığınmacı/göçmenleri taşıyan teknelerin batması ve yine Van’da soğukta donma sonucu 3 ayrı olayda 85 kişi yaşamını yitirdi. 9 ayrı olayda ırkçı ve nefret içerikli saldırılar sonucu 4’ü çocuk 6 kişi yaşamını yitirdi, 5 kişi ise yaralandı. Güvenlik güçlerinin açtığı ateş veya müdahalesi sonucu 2 ayrı olayda 5 kişi yaşamını yitirdi. 3 olayda 33 kişi gözaltında işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 1 kadın gözaltında cinsel saldırıya maruz kaldı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2020 yılının ilk 11 ayında iş kazaları/cinayetleri sonucu en az 84 mülteci/sığınmacı/göçmen yaşamını yitirdi.”
ADALET BAKANI İLE GÖRÜŞME
Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türkdoğan, Adalet Bakanlığı ile yaptığı görüşmeye dair, “Biz İmralı konusunu görüşmemizde ifade ettik ama tabi İmralı Hapishanesi söz konusu olduğunda; Adalet Bakanı hep dinliyor, fakat maalesef bu konuda tatmin edici cevaplar veremiyor. İmralı Hapishanesi bize göre ne olduğu belli olmayan bir hapishanedir. Kapatılması gerekir. Kaç devlet kurumu ya da kaç uluslararası kurum orada yetkilidir, bunu kimse bilmiyor. Elbette ki tecrit kabul edilemez. Sizin de bildiğiniz gibi CPT’nin raporlarından sonra yasaklama kararlarıyla bu tecrit devam ediyor. Şimdi tek başına tutulan bir mahpus hangi disiplin suçu işleyebilir ki siz buna yasak koyuyorsunuz. Ama sorunu ifade ettik, açlık grevlerinin tekrar başladığını söyledik. Ben umuyorum ki açlık grevleri sorunu büyümeden bu tecrit ortadan kalkar. Bakın son 5 yılın raporunu verdik. 2015 yılından bu yana 6 bin insan yaşamını yitirdi, 10 bine yakın insan yaralandı, kim bunun hesabını verecek? Türkiye’nin artık Kürt meselesi konusunda politikasını değiştirmesi ve yeni bir süreç noktasında adım atması gerekiyor. Biz her zaman barıştan yanayız. Ama bunun içkinde bu çatışma halinin durması gerekiyor. İşte bu tecrit uygulamaları bunu hep engelliyor. Belki bir şans olabilir. Yani Abdullah Öcalan ile görüşme vasıtasıyla belki yeni yeni süreçler başlayabilir. İnsanların bunları hep aklına tutması gerekiyor” diye konuştu.
MA