Siyasetteki gerilimler arttıkça “anahtar parti” konumundaki HDP’ye yönelik birçok yönlü, saldırı, eleştiri ve dezenformasyonlar da artıyor. HDP’li milletvekillerine yönelik engellemeler Şırnak’ta fizik şiddete vararak Iğdır Milletvekili Habib Eksik’in bacağı polis tarafından kırıldı. Yandaş medya sürekli dezenformasyon haberleri yaparken muhalif olduğu iddiasındaki medya organları da HDP’siz HDP tartışmalarını sürdürüyor. Bu tartışmaların başında da HDP ile Selahattin Demirtaş arasında “gerginlik” ya da “ayrılık” olduğu konusu geliyor.
Artı Gerçek’ten Serkan Alan’ın sorularını yanıtlayan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, HDP ile Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş arasında “gerginlik olduğu” yönündeki iddialara da yanıt vererek, “HDP ile Selahattin Bey arasında bir ayrıştırma, çatıştırma, sanki rahatsızlık var gibi yapılan değerlendirmelerin tümü boş” dedi.
Habib Eksik’in bacağının kırılması konusunda Beştaş, eylem ve etkinliklerde sürekli kolluk güçlerinin şiddetiyle karşı karşıya olduklarını belirterek “Biz bunları aslında kamuoyuna yansıtmıyoruz. Açıkçası bunu mağduriyet, bir serzeniş, şikâyet olarak görmeyi ‘siyaseten doğru’ bulmuyoruz. ‘Yüksekova’da herhangi bir polis kendiliğinden gitti iki vekilimizi darp etti gibi’ bakmıyoruz. Buna kesinlikle planlanmış ve karar altına alınmış bir yönelim olarak bakıyoruz. Hiçbir polis mensubu talimat almadan, güç ve cezasızlık kararı verilmeden bir milletvekiline bu şekilde davranmaz. Davranamaz. Bu meselenin başında suç işleri bakanı Süleyman Soylu var. Tesadüf olduğunu sanmıyorum, bir gün önce Süleyman Soylu uyuşturucu baronlarına, tacirlerine dair ‘ayaklarını kırın’ talimatı verdi. Nedense ilk ayağı kırılan bir HDP milletvekili oldu. Polisin nereden güç aldığını görüyoruz.
Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un Milletvekili Eksik’e yönelik saldırının ardından açıklama yapmamasına tepki gösteren Beştaş, “Bu beklentiden ziyade parti ayrımı yapmadan, içtiği yemin uyarınca bunu yapmak zorunda” dedi.
Beştaş gündeme dair Alan’ın diğer sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Meclis “sansür yasası” olarak nitelendirilen kanun teklifi ile yeni yasama dönemine başlarken başörtüsü tartışması gündeme geldi. CHP’nin başörtüsüne ilişkin kanun teklifine HDP grubu olarak olumlu yanıt verdiniz. İktidar kanadından ise anayasa değişikliği çağrısı geldi. Sizin anayasa değişikliğine ilişkin tutumunuz nedir? Örneğin sadece başörtüsüne dair bir anayasa değişikliği teklif edilse kabul eder misiniz?
Bizim başörtüsüne dair görüşümüz her zaman netti. Kadınların hem başörtüsü hem de giyimleri üzerinden her türlü hak gaspını engellemeye karşı duran bir yerden yaklaşıyoruz. Kadınların bedeni, başörtüsü, eteği, yöresel kıyafeti siyasetin söz konusu olmamalı. Bunun bu şekilde tartışılması erkek egemen sistemin de bir yaklaşımı. Başörtüsü ya da başka meselelerinin kadının bedeni üzerinden bir tahakkümün, egemenlik kurma aracının her türüne karşıyız. Bu yönüyle olumlu baktığımızı söyledik. Olumlu derken bu tip konuları tartışma konusu olmaktan çıkarmayı kastettik. Ama bu konuda samimiyet yok. İktidar 20 yıldır mağdur ve mağduriyetten kurtulamadı. Hâlâ türbandan kendisine siyasi rant çıkarmayı düşünüyor ve bunu gizleme gereği duymuyorlar. “Bana pas atıldı, aldım pası” diyor. Bunu pas olarak görüyor. Kadınların özgürlüğü, giyim kuşam hakkı gündemlerinde yok. Bunu siyaseten yine bir mağduriyet üretme, oy devşirme amacı güdüyorlar. Bunların karşısındayız. Anayasa değişikliği konusunda da samimi değiller.
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile HDP arasında bir gerginlik olduğu ifade ediliyor. Böyle bir gerginlik var mı? Demirtaş’ın silahların bırakılmasıyla ilgili çağrılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunları okuyoruz. Aramızda bir gerginlik yok. İki hafta önce grup başkanvekilimiz ve vekilimiz ziyaret etti. Öncesinde eş genel başkanımız ziyaret etti. Her gün avukatlar ziyaret ediyor. Sürekli bir iletişimimiz var. Selahattin Bey önceki dönem eş genel başkanımız, ben kendisiyle beş, altı yıl beraber çalıştım. Bu konuda özellikle bir sorun varmış, çelişki varmış gibi yaratılmak istenen bir tablo var. Bunun farkındayız. Bunu biz de görüyoruz. Söyleme biçimimiz farklı olabilir, kullandığımız kelimeler farklı olabilir, yöntemimiz farklı olabilir ama HDP ile Selahattin Bey arasında bir ayrıştırma, çatıştırma, sanki rahatsızlık var gibi yapılan değerlendirmelerin tümünün boş olduğunu, karşılığı olmadığını söyleyeyim.
Bunu söyleyenlere öneriyorum. Buyursunlar Kobanê davasını izlesinler. Selahattin Bey orada saatlerce konuşuyor. Ve şu anda Selahattin Bey bir rehin. Bu ülkede Adnan Menderes cumhurbaşkanıyken idam edildi. Türkiye tarihi açısından büyük bir utançtır. Şimdi de iki dönem cumhurbaşkanı adayı olmuş, yüzde 13 oy almış bir partinin liderlerinden biri cezaevinde göz göre göre cumhurbaşkanı ve partisi tarafından rehin tutuluyor. Buna kafa yoralım. “Selahattin Bey neden içeride?” Bu sorunun yanıtını bulursak bu çatıştırmanın da sonucunu göreceğiz. Sadece Selahattin Bey değil İdris Baluken, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gülten Kışanak ve yüzlerce arkadaşımız bu nedenle içerideler.
Örneğin Mersin’deki saldırının ardından Selahattin Demirtaş’ın partinizden önce açıklama yapmasının ardından farklı değerlendirmeler yapıldı.
Bizim açıklama yapmamız zamanlama farklı olabilir. Kendisinin koşulları bize göre daha sınırlı. Avukatları aracılığıyla bunları yayınlayabiliyor. Öyle denk gelmiştir. Orada partinin genel tutumu neyse o çıkar ortaya.
Fakat Demirtaş önce yaptı.
Önce yapmış olabilir. “Biz o yaptı yapmayalım” ya da “o yaptı biz de yapalım” gibi bir ruh halinde ve psikolojide değiliz. Partinin kurumsal bir kimliği var. Parti Meclisi, MYK’sı, Eş Başkanlar Kurulu var. Onlar oturup değerlendirir ve gerekli tutumu alır.
HDP seçim için bir yandan da Emek ve Özgürlük İttifakı ile çalışmalarını sürdürüyor. Meclis’te yeni dönemde nasıl bir tablo göreceğiz? Seçim ittifakına dönüşecek mi bu birliktelik?
Bu seçim ittifakı diye yola çıkılan bir ittifak değil. Bu mücadele etme ittifakı. Toplumsal yaşamda inanılmaz bir rahatsızlık, öfke var. Farklı meslek gruplarında, yaş gruplarında, odalarda, sendikalarda bir bütün olarak toplumda bu iktidara karşı hoşnutsuzluk var. Buna karşı mücadele etme gerekliliği ve ihtiyacı da var. Biz bunu bu temelle kurduk. Tabii bu seçim dönemini de kapsayacak bir ittifak. Seçim sonrasını da kapsayacak bir ittifak olduğu için seçim hiç yoktur deme durumunda değiliz. Bu ileride tartışılacaktır. İttifakın bu şekilde sınırlı kalmaması yönünde bütün bileşenlerin iradesi var. Bu kapsama alanı genişleyecek. Emek ve Özgürlük İttifakı büyük bir umut yarattı ve özgürlük yürüyüşü başladı. Bu seçeneğin giderek güçleneceğini söyleyebilirim. Bu güçlü seçenek Meclis’e de yansıyacak.
Ortak cumhurbaşkanı adayına dair “müzakere ederiz” dediniz. Altılı Masa’da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı öne çıkıyor. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına nasıl bakarsınız?
Bizim isimlerin adaylığını tartışmama kararımız var. Bunu sadece Sayın Kılıçdaroğlu için değil genel olarak söylüyoruz. Biz 27 Eylül 2021’de açıkladığımız “Tutum Belgesi”yle çok net ifade ettik. İlkeler çerçevesinde müzakere edeceğimizi, buna kapalı olmadığımızı çok defa söyledik. Bu Kılıçdaroğlu da olabilir. Bu ilkeleri karşılayabilecek, ilkeleri karşılayıp ortaklaşacaksak bunu biz de yetkili kurullarımızda tartışacağız. Bize böyle bir talep ve teklif gelmedi. Böyle bir iletişim olmadı.
Altılı Masa’dan bir aday çıktı diyelim. Bu cumhurbaşkanı adayının örneğin HDP Genel Merkezi’ni ziyaret etmesi gibi somut bir adım mı görülmesi gerekiyor? Ya da görüşmeler mi yapılmalı? Somut olarak beklenti nedir?
Tabii ki genel merkezi ziyaret edecek. Bir kere ziyaretle olacak bir iş değil bu. Heyetler oluşacak. Tabii ki adayla eş genel başkanlar düzeyinde ya da heyetler arasında bir temas gerekecek. Ama bir ziyaretle olacak iş değil. Biz cumhurbaşkanını tayin edeceğiz, herhangi bir makamı değil. Biz Türkiye’de üçüncü büyük partiyiz ve bu seçimde çok daha yüksek oy oranı ve milletvekili sayısı ile anahtar noktasındayız. “A ya da B şahsı bizi ziyaret etti tamam o zaman destekleriz” diye bir şey olamaz. İlkelerimiz, taleplerimiz var. Onların da vardır bir perspektifi. Oturup onu günlerce belki haftalarca konuşup asgari müşterekte ortaklaşabilirsek o zaman sonuç doğuracak.
Örneğin Kürt meselesi. Millet İttifakı’nın Kürt meselesine dair bir tutumunu ya da açıklamasını görmedik. Af konusunda CHP’li bir isim çıkıp “Terör suçları asla” diyor. Terör kim? İktidar açısından o da ben de terör kapsamındayız. Ne demek terör suçları asla… Selahattin Demirtaş da terör suçlamasıyla içeride 16 gazeteci de Osman Kavala da terör suçlamasıyla içeride. İnsan bu kadar bihaber olur mu? Böyle bir yaklaşımın Kürt toplumunda ve HDP seçmeninde nasıl bir kırılmaya yol açacağını öngöremiyorlar mı?
Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının atması gereken adımları söylediniz. Bu adımların ardından Altılı Masa içerisinden tepki açığa çıkmaz mı?
Bilemiyorum. Altılı Masa kendi içerisinde konuşuyor. Sonuçta biz de başka bir blokuz. Kim aday olacak onlar netleştirecektir ama o adayın yaklaşımıyla, ilkeleriyle ilgiliyiz. Şimdiden bazı sıkıntılar var, görüyoruz ve izliyoruz ama herkes aşmak zorunda. Herkesin kişisel ya da partisel “çıkarlardan” önce toplumun tamamını düşünen, Türkiye’nin demokratikleşmesini temel motto olarak görmek, 84 milyonun ihtiyaç ve taleplerine yanıt olması gerekiyor. Herkes benim partimin ilkeleri derse çatışma durumu derinleşir. Altılı Masa için demiyorum, genel olarak herkesin biraz fedakarlıkla, hoşgörüyle yaklaşmasıyla yol alınabilir.
HDP’nin seçimlerde anahtar konumda olduğunu söylediniz. HDP’nin desteğinin olmadığı bir denklemin kazanma ihtimali hiç mi yok?
Hiç yok.
Neden?
Çünkü bizim yaptığımız ve anket şirketlerinin yaptığı çalışmalarda oy oranımız giderek artıyor. Bütün seçmenler çok değerli ama bizimkiler çok daha siyaseti bilen, gelişen, tartışan aktif bir durumda. Nitelik olarak da nicel olarak da denklem ortada. Sadece nicel olarak varsayılmamıza da rıza göstermiyorum. Biz sadece seçmen temsil etmiyoruz, biz bir ideolojiyiz. Bir politikanın sahibiyiz.
Bu sizde bir sorumluluk yaratıyor mu?
Ağır bir sorumluluk. Bunu yerine getirmek için bizler de azami bir gayret içerisindeyiz.
HDP’ye yönelik kapatma davası süreci de devam ediyor. Siz seçim öncesinde kapatmayla karşı karşıya kalabileceğinizi düşünüyor musunuz? Kapatılırsanız formüller masada mı?
Bize yönelik baskı kesintisiz devam ediyor. 4 Kasım 2016’dan bu yana bize yönelik siyasi darbe devam ediyor. Gözaltıdan tutuklamaya ve en son milletvekilinin ayağını kırmaya kadar varan bir durum içindeyiz. Ama biz bütün bunlarla başa çıkıp yürümeyi, büyümeyi başardık. Biz yine yeni yollar buluruz. Toplum bundan kuşku duymuyor. Kapatma olmaz mı? Hukukun “H”si kaldıysa, anayasanın “A”sı varsa, demokrasinin “D”si varsa kesinlikle bu dava açılmamalıydı. Açıldı, kapatılır mı? Kapatılsa bir seçeneğimiz yok çok sayıda seçeneğimiz var. Asla bizi destekleyen milyonları seçeneksiz bırakmayacağız. Her halükârda yol açacağız.
Seçim öncesi yapılacak bütçe oldukça önemli. Seçimlerden sonra gelebilecek yeni bir iktidarın bir süre bu bütçe ile yoluna devam edeceği değerlendirmeleri yapılıyor.
Bütçeye hazırlanmaya başladık. Bu bütçe ile yeni döneme gireceğiz görünüyor. Bir bütçeyi tamamlayamadan ikincisini çıkardılar yetmedi. Bu iktidara hiçbir para yetmez. Bu kadar savuran, yolsuzluk ekonomisinin büyüdüğü bir sistemde para işleri zor. Bunu biz değil de iktidar çok iyi anlıyor. Bütçede bütün bunları Türkiye toplumunun gözleri önüne sereceğiz ve muhalefetimizi en iyi şekilde yapacağız.
HABER MERKEZİ