İzmir’de 13 Şubat’ta düzenlenen ev baskınlarında Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Semra Turan, Delal Akyüz ve Tolga Güney, JINNEWS muhabiri Melike Aydın, Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) basın çalışanı Fatma Funda Akbulut gözaltına alındı. Dört günlük gözaltı süresinin ardından 16 Şubat’ta mahkemeye çıkarılan gazetecilerden Semra Turan ve Cihan Başakçıoğlu’na haftada iki gün karakolda imza verme şartı getiren hakimlik, Delal Akyüz, Tolga Güney, Melike Aydın ve Fatma Funda Akbulut’a ev hapsi verdi.
Gözaltına alınmaların üzerinden geçen yaklaşık 8 ayın ardından Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu hakkında takipsizlik kararı verilirken, DEM Parti basın çalışanı Funda Akbulut’un da iddianamesi hazırlandı. İzmir 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianame ise mahkemenin inceleme aşamasında. Dosya kabul edilirsem duruşma günü için tarih verilecek. Ancak aynı soruşturma kapsamında ev hapsi verilen gazeteciler Akyüz, Güney ve Aydın ile adli kontrol cezası verilen Turan hakkında aradan geçen süreye rağmen henüz bir karar verilmedi.
Dosyanın avukatları ve aylardır ev hapsinde olan gazeteci Tolga Güney, konuya dair değerlendirmelerde bulundu.
SORUŞTURMA SÜRÜNCEMEDE BIRAKILIYOR
Avukat Onurcan Aykut, soruşturmanın uzamasına gerekçe olarak operasyonda el konulan dijital materyallerin incelemesinin gösterildiğini belirtti. Bunun ise hem soruşturmayı sürüncemede bırakan hem de hukuk dışı bir işlem olduğuna dikkati çeken Aykut, gazetecilerin mesleki araçlarına el koyulamayacağının Anayasa’da açıkça yer aldığını söyledi. Aykut, “Delil elde edilebileceği düşünülüyorsa, bulundukları yerde imajlarının alınması ve incelemeye bu şekilde devam edilmesi gerekirdi. Ancak TEM şubenin yürüttüğü hemen her soruşturmada olduğu gibi Anayasal haklar ve genel CMK ilkelerinin aksine bir soruşturma yürütüldüğünü görüyoruz” dedi.
“Ev hapsinin aslında bir cezalandırmaya tekabül ettiği söylenebilir” diyen Aykut, şöyle devam etti: “Çünkü müvekkiller tutuklu olsaydı iddianamenin daha kısa bir sürede hazırlanması gerekirdi. Bu şekilde bir adli kontrol tedbiri ile hem hukuka uygunmuş gibi bir hava veriliyor, hem de soruşturma keyfi bir şekilde uzatılıyor. Basın araçlarına el konulması başlı başına gazetecilerin mesleklerini yapamamasına yol açarken, uzun süren soruşturma ev hapsiyle birleşince tam olarak mesleki faaliyetlerini kriminalize etmeye yönelik bir tutum izleniyor. Bu tutumun ana sebebi gazetecileri mesleğini yapamayacak hale getirmek ve mağduriyet yaratmaktan öte bir anlam taşımıyor. Bunun için bir an önce haklarında karar verilmeli.”
HABER ALMA HAKKI ENGELLENİYOR
Avukat Selahattin Timur da, ev hapsi kararına defalarca itiraz etmelerine rağmen yargı makamlarından hukuka uygun ve basın özgürlüğüne riayet eden bir karar alamadıklarının altını çizdi. Müvekkillerin gazetecilik faaliyetleri dışında soruşturma kapsamında herhangi bir eylem ve faaliyetinin bulunmadığının çok açık olduğunu söyleyen Timur, “Tüm kamuoyu, Türkiye’de Özgür Basın emekçilerine yönelik baskıların farkındadır. Uzun süren ev hapsi hali aslında müvekkiller için belirsiz bir ceza yaratmıştır. Tüm bu süreç ise müvekkillerimizin basın faaliyetlerini engelleyerek yurttaşların doğru ve tarafsız haber almasının önüne geçmektir” ifadelerini kullandı.
SÜREÇ TAKİP EDİLECEK
Bu durumun basın özgürlüğüne ve demokrasinin temel değerlerine ciddi bir saldırı olduğunu kaydeden Timur, “Basın emekçileri hakkında başlatılan bu soruşturma, gözaltı ve ev hapsi süreçleri hükümeti eleştiren Özgür Basın emekçilerini susturmak amacıyla açılan Kamu Katılımına Karşı Stratejik Davanın (SLAPP) tipik bir örneği niteliğindedir. Müvekkillerimizin uzun süre ev hapsinde kalması siyasal iktidarın uyguladığı bir korkutma tekniğidir. Avukatlar olarak tüm bu sürecin takipçisi olacak ve basın özgürlüğünün ihlaline sebebiyet vermiş tüm bu süreci gerek Anayasa Mahkemesi gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne taşıyacağız” diye belirtti.
‘KALEMİMİZİ BIRAKMAYACAĞIZ’
Hakkında ev hapsi verilen gazetecilerden Tolga Güney ise, gözaltı aşamasında yaptığı haberlerin ve mesleki telefon görüşlerinin suç delili olarak önüne konulmaya çalışıldığını söyledi. Bunun gazetecilik mesleğinin kriminalize edilmesi olduğunu belirten Güney, “Onlarca meslektaşım cezaevlerinde, yüzlercesi haklarında açılan davalar nedeniyle adliyeleri yol edinmişken, bizim yaşadığımız durum iktidarın rutin bir uygulaması olarak görünüyor. Tekelleşen ve yandaşlaşan medyanın dışında kalmak ‘marjinalize’ edilmek isteniyor. Fakat Özgür Basın 30 yıldır, gazeteciliğin uluslararası etiğini koruyan, karanlığa ışık tutan pozisyonunun korudu, bundan sonrada korumaya devam edecek. Bizler aylardır bir belirsizliğin içinde olmamıza rağmen yine de eskisi gibi haberlerimizi yazmaya devam ettik. Bundan sonra da kalemimizi bırakmayacağız” dedi.
MA