Kadınlar 25 Kasım’a hazırlanırken, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Kürt kadınların verdiği ulusal ve kadın kimliği mücadelesini değerlendirdi.
Verilen özgürlük mücadelesinin ulusal mücadeleden bağımsız ele alınmayacağını belirten Aydeniz, her iki mücadelenin bir birini beslediğini ve ancak birlikte sonuç alınacağını ifade etti. Gücün Leyla Kasım, Zarife, 1980’lerde Diyarbakır Cezaevi’nde direnen Sakine Cansız ve Gültan Kışanak gibi direnişçi kadınlardan alındığını kaydeden Aydeniz, “Kürt kadınların verdiği mücadelenin tüm dünyaya örnek olması ve umut oluşturması son derece önemli. Bir taraftan iktidara karşı, bir taraftan erkek zihniyetine karşı amansız savaşını yürütürken, bir taraftan da bunun toplumsallaşma ayağını ören, toplumla bağını kuran, diğer kadın hareketleriyle bağını kuran ve birlikte ivme kazanan bir süreç yaşanıyor. Diğer yandan ise ulusal birlik için mücadele ediliyor” diye belirtti.
ÖZSAVUNMA
Kürt kadınların kendilerine karşı geliştirilen her türlü saldırıya karşı özsavunmaya başvurmasının en doğal hakkı olduğunu ifade eden Aydeniz, “Bugün bu erkek zihniyetin geldiği nokta sömürge ve işgal mantığıdır. Kadın kendi kimliğini, toplumdaki yerini koruyabilmesi, kendi öz bilincini geliştirebilmesi için özsavunmasını geliştirmesi gerekiyor. Çünkü kadının katledilmediği, şiddete uğramadığı, saldırıyla karşı karşıya kalmadığı bir gün dahi yok” dedi.
CEZASIZLIK POLİTİKASI
Tüm saldırılara karşı kadına karşı işlenen suçlarda cezasızlık politikasının devreye girdiğini kaydeden Aydeniz, “Hala mahkemede ‘düzgün durdu’ diye iyi hal indirimi alanlar var. En son Batman’da İpek Er’in yaşadıkları buna bir örnektir. ‘Güvenlik’ adına gönderilen kolluğun aslında gerçek niyetidir sergilenen” ifadelerini kullandı. Kürt halkına yönelik geliştirilen her türlü saldırının altında yatan nedenin 100 yıl önce topraklarının parçalanması ve sonrasında sömürge olarak görülmesi olduğunu belirten Aydeniz, Kürt kadınların ise “ganimet” olarak görüldüğünü söyledi.
DEĞİŞMEYEN POLİTİKA
Hala kültür ve dile yönelik devam eden asimilasyon, yok sayma ve yasakların Türkiye’nin sömürge zihniyetinden kaynaklandığını dile getiren Aydeniz, şöyle dedi: “1990’lı yıllarda ‘kadınlar intihar ediyor’ denilirdi. Ancak bu intiharların sebebi aslında kolluğun ya da devlet yetkililerinin kadınlara yönelik yaptığı taciz ve tecavüz eylemleriydi. Sadece basına yansımıyordu. Bugün ise devlet eliyle bölgeye gönderilen kolluk kuvvetleri, taciz ve tecavüz gerçekleştiriyor. Bunlar da cezasızlıkla sonuçlanıyor. Failleri korumak da İçişleri Bakanlığı’na düşüyor. Tecavüzün gerekçelerini oluşturuyorlar. ‘Sarhoşluk’ diyorlar, ‘uygun müdahale edildi’ diyorlar, ya da ‘onun da isteği vardı’ şeklinde açıklamalarda bulunuyorlar.”
Ortada sistemli bir tecavüzün söz konusu olduğunu vurgulayan Aydeniz, bunun bir devlet politikası haline geldiğini belirtti.
KADINLAR İSYANDA
Tüm kadınların özgür kadın kimliği için sokaklarda isyanda olduğunu kaydeden Aydeniz, “Bugün bütün dünyada kadınlar isyanda. Kürt kadınlar ise bir taraftan mücadele ederken, eril zihniyete karşı asla teslim olmayacağını, boyun eğmeyeceğini, eril zihniyetin biçtiği o gömleğe sığmayacağını ifade ediyor. Kürt kadınlar hem kadın kimliği için hem de verdiği ulusal mücadeleden asla geri adım atmayacaktır” dedi.
“Faşizm yüksek ses ve kararlılıktan korkar” diyen Aydeniz, kadına yönelik soykırımın sınır tanımadığını ancak kadınların geri adım atmayacağını belirtti.
MÜCADELE SÖZÜ
Kadınların mücadelesinin cins bilincinin toplumsallaştığı bir noktada devam ettiğini sözlerine ekleyen Aydeniz, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Dolayısıyla saldırılara karşı asla boyun eğmemek, vazgeçmemek, kararlı ve cesaretli olmak bizim ilkemiz ve mücadele sebebimizdir.”
Arjin Dilek Öncel – Mehmet Erol / MA