TÜİK, 2024 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nda gelir eşitsizliğini azaltmış gibi gösteren sonuçlar açıklarken, aralık ayı enflasyon verileriyle de dikkat çekti. İktisatçı Mustafa Durmuş’a göre, TÜİK’in açıkladığı Gini katsayısındaki iyileşme yanıltıcı. Durmuş, gelirlerin mutlak artışı dikkate alındığında işveren gelirlerinde 396 bin TL’lik artış yaşanırken, çalışanların gelirlerindeki artışın sadece 79 bin TL’de kaldığını vurguladı. Bu durumun gelir eşitsizliğini daha da derinleştirdiğini belirtti.
Ayrıca, TÜİK’in yüzde 43,58 olarak açıkladığı yıllık enflasyon verisinin, ENAG ve İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) açıkladığı rakamlardan oldukça düşük olması dikkat çekiyor. ENAG’a göre yıllık enflasyon yüzde 83,40, İTO’ya göre ise yüzde 55,27. Durmuş, bu durumun sermaye ve iktidar blokunun çıkarlarına hizmet ettiğini öne sürüyor. Enflasyonun düşük gösterilmesiyle emekli maaşlarına yapılacak zam oranlarının düşürüldüğüne dikkat çeken Durmuş, bu politikaların 70 milyonluk nüfusu açlık sınırına mahkûm ettiğini ifade etti.
Metnin tamamı şu şekilde:
Evet TÜİK bizi şaşırtmaya devam ediyor.
Geçen hafta yayınladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması (2024)’nda Gini Katsayısını düşürerek gelir bölüşümünün artık iyileşmeye başladığını açıkladı.
Oysa gelir gruplarının gelirlerindeki nispi artış yerine mutlak artışları esas alsaydı sonuç farklı çıkacaktı. Çünkü son bir yılda (2024) işveren (sermaye) kesiminin gelirindeki ortalama artış 396,708 TL iken ücretli, maaşlı ve yevmiyelilerin gelirlerindeki bir yıllık ortalama artış sadece 79,661 TL oldu. İki gelir grubu arasındaki fark böylece daha da açılmış oldu, gelir adaletsizliği daha da arttı.
Veriler arasında 2 kat fark var!
TÜİK 3 Ocak’ta açıkladığı aralık ayı enflasyon verisini (TÜFE) kendisi dışındaki tüm enflasyon tahmincilerinin açıkladıklarından çok daha düşük gösterdi. Aylık enflasyon yüzde 1,03 ve yıllık yüzde 43,58 olarak açıklandı.
Diğer yandan enflasyon araştırması yapan diğer önde gelen iki kuruluştan ENAG aylık enflasyonu yüzde 2,34 ve yıllık enflasyonu yüzde 83,40 olarak açıkladı. Böylece iki kuruluş arasındaki fark aylıkta 2,3 kat ve yıllıkta neredeyse 2 kat oldu.
İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) verileri de TÜİK verilerinin çok üstünde. Aylık enflasyon yüzde 1,74 ve yıllık yüzde 55,27. Yani iki kuruluşun enflasyon verileri arasındaki fark aylıkta yüzde 70 ve yıllıkta yüzde 27 oldu.
Üretici Fiyat Endeksinin (ÜFE), TÜFE’nin çok altında çıkarak aylık yüzde 0,40 ve yıllık yüzde 28,52 olarak açıklanması ise enflasyonun asıl kaynağını gösteriyor: Yüksek kâr marjlarını içeren aşırı fiyatlar.
Düşük gösterilen enflasyon asıl iktidar ve sermaye için iyi
Aralık ayı enflasyonun bu denli düşük tutulmasının iktidar bloku lehine pratik iki sonucu olabilir. Enflasyon verisine buradan da bakmakta fayda var.
İlki, aralık ayı enflasyonu ne kadar düşük çıkarsa SSK ve Bağkur emeklilerine, memur ve memur emeklilerine verilecek olan enflasyon farkı da o denli düşük belirleniyor. Nitekim daha önce ilk iki gruba verilecek fark yüzde 16,50 olarak
Enflasyonla mücadelenin bedelini 70 milyon ödüyor!
Böylece iktidar bloku asgari ücretlilerden sonra diğer emekçi ve emekli kesimlere de düşük ücret zammı uygulayarak enflasyonla mücadelenin bedelini bu kesimlere ödettirecek gibi görünüyor. Maalesef 40 milyon asgari ücretli işçi ve ailesi ve 30 milyonu aşan emekli ve ailesi ile birlikte en az 70 milyonluk bir nüfus açlık ücretine bir yıl daha mahkûm ediliyor.
Enflasyon her ne kadar asıl olarak emekçiyi vursa da finansal kârlar (banka kârları) ve borsadan elde edilen gelirlerden oluşan finansal servetler yüksek enflasyon altında eridiğinden, büyük servet zenginleri yüksek enflasyondan hoşnut değiller.
İkinci olarak, düşük enflasyon geçen ay başlatılan faiz indirimi politikasının sürdürülmesini, böylece gevşek para politikasının hayata geçirilmesini mümkün kılacak.
Adeta takıntı haline getirilmiş olan “düşük faiz- düşük enflasyon” masalı tekrar piyasaya sürülürken, aynı zamanda faiz indirimleriyle mütedeyyin seçmen tekrar kazanılmaya çalışılacak. Ayrıca düşük faizlerle birlikte başta inşaat, emlak, bankacılık olmak üzere 22 yıllık iktidarın göz bebeği konumundaki sektörlerde ekonomik canlılık yaratılacak. Böylece eldeki konut stoklarının düşük faizli konut kredileri ile eritilmesi de sağlanacak. Hem müteahhitler hem de bankalar kazanacak.
Son olarak, bir gelişme daha söz konusu olabilir. Eğer, kimine göre “Kürt Meselesi”, kimine göre “terör meselesi” olarak tanımlanan mesele iktidarın istediği gibi çözülürse, ya da taraflar arasında bir şekilde bir uzlaşı sağlanırsa, iktidar bloku “kadim bir sorunu çözmüş iktidar” olarak anılacak.
Aynı zamanda “Suriye fatihi” olarak da tanımlanmak isteyen iktidarın, düşük enflasyon ve düşük faizlerle kısmen de olsa rahatlayabilecek olan ekonomik koşullar altında, Anayasayı değiştirerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilmesinin önünü açması ve erken bir seçime gitmesi olasılığı mevcuttur.
Anahtar sözcükler: ENAG, Enflasyon, Enflasyon farkı, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması (2024), İTO, TÜFE, TÜİK.
HABER MERKEZİ