Dominik Cumhuriyeti’nde 30 yıl süren korku diktatörlüğüne mücadeleleriyle son veren Mirabal Kardeşlerin katledildiği tarih olan 25 Kasım, tüm dünyada erkek-devlet şiddetine karşı direnişin simgesi oldu. Yıllar içerisinde kelebek etkisi yaratan bu mücadele, kıtadan kıtaya yayılırken kadınlar, Mirabal Kardeşlerin yaktığı isyan ateşiyle yürüdü.
Diktatöre karşı özgürlük, adalet ve insan hakları için verilen mücadelenin öncüleri olan Mirabal Kardeşler, ülkelerinde adeta bir devrim gerçekleştirdi. 25 Kasım 1960 tarihinde Patria ve Minerva’nın hapisteki eşlerini ziyaretten dönen 3 kız kardeş (Patria, Maria Teresa ve Minevra Mirabal), şiddetin her türünü yaşadıktan sonra araçlarının içinde uçurumdan aşağı atılarak katledildiler. Ancak baskıcı rejime karşıtlıklarıyla bilinen kardeşlerin diktatör Rafael Trujillo’nun emriyle katledilmesi bir son değil, yeni bir başlangıcın ateşini fişekledi. Ölümleri, Dominik halkını harekete geçirdi ve 6 ay sonra diktatörün iktidardan düşmesinde rol oynadı. Ülkelerinde “ulusal kahramanlar” olarak anılan Mirabal Kardeşler, mücadeleleriyle önce ülkelerinde sonra dünyada kelebek etkisi yarattılar. Mirabal Kardeşlerin uğradığı politik şiddet, aile içi şiddetle mücadele için örnek oluşturdu ve Birleşmiş Milletler 1999 yılında 25 Kasım’ı, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan etti.
Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar, #MeToo, #NiUnaMenos, Las Tesis ve Jin, jiyan, azadî gibi hareketlerle eril zihniyete meydan okuyarak, mücadeleyi yükseltti.
1980’LERDEN GÜNÜMÜZE
Mirabal Kardeşlerin anısına ilan edilen Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, kadın hareketleri için bir dönüm noktası oldu. 1980’ler, 1990’lar ve 2000’lerde feminist hareketler dünya genelinde yükselişe geçerken, kadınların insan hakları mücadelesi günden güne güçlendi. Özellikle Güney Amerika’da “Las Mariposas (Kelebelekler)” sembolü altında birçok kadın örgütü kuruldu. Bu örgütler, kadına yönelik şiddetin toplumsal bir mesele olduğunu ve insan hakları ihlali olarak kabul edilmesi gerektiğini savundu. BM 1993’de “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi”ni kabul etti. Bu belge, kadına yönelik şiddeti evrensel bir insan hakları sorunu olarak tanıdı ve hükümetlere bu şiddeti önleme, kadınları koruma ve failleri cezalandırma sorumluluğu verdi. Bu dönem, kadın hareketlerinin uluslararası arenada daha güçlü bir ses kazandığı bir zaman dilimi oldu.
PEKİN DÜNYA KADIN KONFERANSI
1995 yılında düzenlenen Pekin Dünya Kadın Konferansı’nda kabul edilen “Pekin Eylem Platformu”, kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamda eşit haklara sahip olması gerektiğini vurguladı. Bu platform, dünya çapında hükümetleri kadına karşı şiddetle mücadele etmeye çağıran en etkili belgelerden.
BİRİNCİ LATİN AMERİKA VE KARAYİP KADINLAR KONGRESİ
Kolombiya’nın başkenti Bogota’da 18-21 Temmuz 1981’de Birinci Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi düzenlendi. Kongrede, Mirabal Kardeşlerin katledildiği 25 Kasım tarihi, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. Güney Amerika ve Karayipler’deki kadın hareketleri, bu gün aracılığıyla kadına yönelik şiddete karşı geniş çaplı bir mücadele başlattı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Kadınların uluslararası platformlardaki kazanımlarından biri de 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi oldu. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda uluslararası bağlayıcılığı olan en önemli belgelerden biri olan bu sözleşme, dünya genelinde kadınların korunması için önemli bir araç haline geldi ve kadın hakları savunucuları tarafından büyük bir kazanım olarak görüldü.
ROJAVA KADIN DEVRİMİ
2000’li yıllar belirli bölgelerde öne çıkan fakat tüm dünyayı saran kadın mücadelelerinin hızla yükseldiği yıllar oldu.
Mirabal Kardeşlerin, ataerkil sisteme karşı dalgalandırdığı direniş bayrağı Kuzey ve Doğu Suriye’de zirveye ulaştırıldı. 2014 yılında tüm dünyayı tehdit eden kadın düşmanı DAİŞ’e karşı amansız bir direniş veren kadınlar, tüm dünyaya ilham kaynağı oldu. Bu dönemde zorla siyah çarşaf giydirilerek evlere kapatılmaya ve köleleştirilmeye çalışılan kadınların, YPJ’li kadınlar tarafından özgürleştirildikleri anlara tüm dünya tanıklık etti. Kobanê’den Rakka’ya özsavunma mekanizmaları inşa eden kadınlar, aynı zamanda demokratik ve özgür bir toplumun inşasının önemli mimarlarından biri olarak “kadın devrimi”ni geliştirdi. Bu sürece öncülük eden Kürt kadınların sloganı olan “Jin, jiyan, azadî (Kadın, yaşam, özgürlük)” zamanla dünyadaki feminist hareketleri tarafından benimsendi, Ortadoğu’da kadın hakları mücadelesinin ruhunu yansıtan sembol haline geldi.
Kadınların özgürlük arayışının yanı sıra erkeği, canlıları, doğayı ve bir bütün olarak toplumu da özgürleştirip dönüştüren bir bağlama sahip olan “Jin, jiyan, azadî” sloganı, eril zihniyete karşı itiraza dayanan bir mücadeleyle başlayarak aileye, sokağa ve yaşamın tüm alanına yayıldı.
#Nİ UNA MENOS HAREKETİ
Kadınlar, cinayetlere, kürtaj yasaklarına, ucuz ve güvencesiz işçiliğe, kötü çalışma koşullarına, şiddete ve ayrımcılığa karşı sürekli sokaklarda oldu.
Her 21 saatte bir kadının katledildiği, her 36 saatte bir kadının aile içi şiddete kurban gittiği Arjantin’de, 16 yaşındaki kız çocuğu Lucia Perez’in tecavüz edilerek öldürülmesinin ardından kadınlar 19 Ekim 2014’de bir saatlik grev ilan etti. “Kadın kırımına hayır” demek için 3 Haziran 2015’de “Ni Una Menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz)” sloganıyla alanlara çıkıldı. Hareket, kısa sürede Güney Amerika’ya yayıldı ve kadın hakları savunucuları arasında güçlü bir dayanışma ağı oluşturdu. Bu protestolar, kadın katliamlarının ve devletin bu konuda yetersiz kalmasının dünya çapında fark edilmesini sağladı.
KARA PAZARTESİ
2016 yılının kadın eylemlerinin startı Polonyalı kadınların 3 Ekim günü kürtaj yasaklarına karşı 1 günlük greve gitmeleriyle verildi. Kadınlar Kürtaj hakkı için “Kara Pazartesi” eylemlerini başlattı. Her Pazartesi siyah giyinen kadınlar daha sonra 60 kentte 6 milyon kadının katıldığı, bir gün boyunca ev ve iş yerlerindeki bütün işlerini durdurdukları bir grev örgütlediler. Benzer bir eylem İrlanda da ve Polonya’yı örnek alan Güney Kore’de de gerçekleşti.
İşçi, ev emekçisi, öğrenci, yaşlı, genç binlerce kadın, yasaklara karşı büyük bir “Kadın Grevi” örgütledi. Kadınlar bedenleriyle ilgili tek karar merciinin kendileri olduğunu, kürtaj yasakları dışında da bedenlerine dönük yapılan hiçbir müdahaleyi kabul etmeyeceklerini Polonyalı erkek yetkililer nezdinde bütün dünyaya duyurdu.
KADIN GREVLERİ
İzlanda’da tarihler 24 Ekim 2016’yı gösterdiğinde Eşit işe eşit ücret” için binlerce kadın iş bıraktı. Ertesi yıl “Eşit işe eşit ücret” yasalaştı. İzlanda’da hem kamu hem de özel sektördeki işverenlerden, “cinsiyet, etnik köken, cinsel yönelim ya da milliyete” bakılmaksızın “eşit işe eşit ücret” ödemelerini bir sertifikayla kanıtlamalarını zorunlu kılan yasa geçirildi.
İş yerlerinde ve ev içerisinde kadın-erkek eşitsizliğinin en çok öne çıktığı ülkelerden biri olan İspanya’da, 2014 yılında kürtaj tamamen yasaklanmak istenmiş ancak kadınlar mücadeleleriyle bu yasayı geri çektirdi. Feminist kadınların öncülüğünde, 2018 yılının 8 Mart’ında 6-8 milyon arasında ev emekçisi, işçi, öğrenci ve erkeğin katıldığı grev gerçekleşti.
DALGA HALİNDE YAYILAN DİRENİŞLER
Latin Amerika’da bir dalga halinde yayılan bu direnişler, Meksika’da kadın cinayetlerine ve ucuz işçiliğe; Şili, Dominik Cumhuriyeti ve Honduras’ta kürtaj yasaklarına; yine Şili’de üniversiteli genç kadınları tacizlere karşı sokaklara çıkardı. Paraguay, Peru, Brezilya, Şili, Ekvador, Bolivya, Uruguay, Guatemala, Kolombiya, Brezilya ve Meksika’da Arjantin’le eş zamanlı eylemler yapıldı.
#METOO HAREKETİ
ABD’de 2017 yılında başlayan ve dünya çapında büyüyen #MeToo Hareketi, Hollywood yapımcısı Harvey Weinstein’ın taciz ya da tecavüz ettiği kadınların açıklamalarıyla sanal medyada yayıldı. Cinsel taciz ve saldırıya maruz kalan kadınlar, bu hareketle seslerini duyurdu. Dünya çapında bir farkındalık dalgası yaratan hareket, kadınların iş yerinde, kamusal alanda ve özel yaşamlarında maruz kaldıkları cinsel şiddetin görünür kılınmasını sağladı. Bu hareket, küresel çapta hukuki reformların yapılmasına ve birçok yüksek profilli kişinin adalet önüne çıkarılmasına vesile oldu.
LAS TESİS
Şili’de, 25 Kasım 2019’da feminist sanat kolektifi Las Tesis tarafından düzenlenen “Un Violador en Tu Camino (Yolunuzda bir tecavüzcü)” performansı, kadınlara yönelik şiddeti ve devletin bu şiddete karşı sessiz kalmasını eleştiren bir protestoya dönüştü. Bu performans, kadınların cinsel şiddete maruz kaldıklarında suçlanmalarına karşı güçlü bir tepki olarak doğdu. Performans, kısa sürede dünya çapında yayıldı ve kadın hakları hareketlerinde güçlü bir sembol haline geldi. Şili’de başlayan bu eylem, Türkiye’den Fransa’ya ve dünyanın birçok ülkesinde gerçekleşti.
BEYAZ ÇARŞAMBA HAREKETİ
İran’da kadınlar, 2017 yılında zorunlu başörtüsünü beyaz başörtü takarak yada başörtüsüz fotoğraflarını sanal medyada paylaşarak bir protesto eylemi başlattı. Masih Alinejad tarafından başlatılan bu kampanya, kısa sürede dünya genelinde yankı buldu ve İranlı kadınların bedensel özerkliklerini savunma mücadelesinde önemli bir adım oldu. Beyaz Çarşamba Hareketi, İran’daki kadın hakları mücadelesinde sembolik bir protesto biçimini aldı.
BİZSİZ BİR GÜN
Meksika’da artan kadın katliamlarına ve devletin bu katliamlara karşı hareketsiz kalmasına tepki olarak 9 Mart 2020’de iş yerlerine gitmeyen kadınlar, “Un Día Sin Nosotras (Bizsiz Bir Gün)” sloganıyla ulusal bir grev başlattı. Bu grev, Meksika’da toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı en büyük kitlesel eylemlerden biri haline geldi. Grevin etkisi, Meksika genelinde büyük yankı uyandırdı ve feminist hareketlerin gücünü ortaya koydu.
SARAH EVERARD PROTESTOLARI
Birleşik Krallık’ta 2021 yılında 33 yaşındaki Sarah Everard’ın bir polis tarafından kaçırılarak katledilmesi, ülke genelinde büyük bir etki yarattı. Sarah Everard’ın katledilmesi, özellikle kadınların gece dışarı çıkarken hissettikleri güvensizlik hissini bir kez daha gündeme taşıdı. İngiltere’de yapılan gösteriler, kadınların kamusal alandaki güvenlik taleplerini dünya genelinde tartışmaya açtı ve Birleşik Krallık hükümetinin bu alandaki ihmallerine karşı daha sert bir tutum almasını sağladı. Ülkede, “Reclaim the Streets (Sokakları Geri Al)” hareketi gibi girişimler ön plana çıktı.
JIN, JIYAN, AZADÎ DİRENİŞİ
Kadın mücadelesinin zirve yaptığı 21 yüzyıla damgasını vuran en önemli direniş ise İran’da mola rejimine karşı aylarca süren “Jin, jiyan, azadî (Kadın, yaşam, özgürlük)” eylemleri oldu. İran’ın başkenti Tahran’da 16 Eylül 2022’de, hükümete bağlı güçler tarafından başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınan Jina Emînî’nin işkence sonucu hayatını kaybetmesi, ülke genelinde kitlesel protestoları tetikledi. Ülkenin tüm kentlerine yayılan eylemler, kadın ve erkekleri sokakta aynı safta buluşturan ilk eylem oldu. Kadın hakları ihlallerine ve zorunlu başörtüsü uygulamalarına karşı geniş çaplı bir halk isyanına dönüşen eylemlerin ana sloganı Kürt kadınların özgürlük mücadelesinden esinlenen “Jin, jiyan, azadî” oldu. “Jin, jiyan, azadî” sloganı dünya genelindeki kadın hakları hareketlerinde de yankı bulurken, protestolar sırasında birçok kadın saçlarını keserek, başörtülerini yaktı. Tepki olarak İran genelinde başlayan protestolarla sloganın kazandığı uluslararası boyut giderek arttı.
Mirabal Kardeşlerin mücadelesi, böylece 21. yüzyılda toplumsallaşan ve kelebek etkisi yaratan bir mücadeleye dönüştü. Bu yüzyıl, sadece direnişin değil aynı zamanda yeniden inşa ve özgürleşmenin de simgesi oldu. “Jin, jiyan, azadî” sloganı, bu mücadelelerin ortak ruhunu yansıtan bir slogana dönüşürken, kadınlar uluslararası dayanışmayla patriarkal sistemin dayattığı sınırları aşarak, özgürlüğe doğru güçlü bir adım attı.
Pınar Ural / MA