Kent Uzlaşısı’yle CHP’den seçilen Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in 30 Ekim’de gözaltına alınarak tutuklanması, yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy’un kayyım olarak atamasına tepkiler sürüyor. Kayyım politikasını değerlendiren Demokrasi İçin Birlik (DİB) üyesi Hatice Göz, Esenyurt’un kültürel, etnik dini çeşitliğine işaret ederek,bu çeşitliliğin birlikte özgür ve eşit bir yaşam talebini yükselttiğini ifade etti.
Halkın yana yana gelerek eşitlik ve özgürlük mücadelesi verdiğini belirten Göz, “Bu noktada, kayyum politikası toplumun bu ortak iradesine müdahale anlamı taşıyor. Esenyurt Belediyesi’nin toplumda demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi içinde halkların kendi iradesini belirlediği bir kent uzlaşısı olduğunu görüyoruz. Bu, halkların kendi adaylarını seçebileceği, dayanışma zemininde bir araya gelerek demokratik bir birlik oluşturabileceği bir model yaratma çabasıdır” ifadelerini kullandı.
“DEMOKRASİYE VURULAN BİR DARBE”
Kayyım atamanın halk iradesine yönelik bir darbe olarak niteleyen Göz, Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atamanın birkaç anlamı olduğunu dile getirerek, “Öncelikle bu Türkiye’de demokrasiye vurulan bir darbedir. Sadece Esenyurt özelinde değerlendirilmemeli, Türkiye’de faşist kurumsallaşmanın bir adımı olarak görülmelidir. Eğer buna müsaade edilirse başka pek çok adım daha gelecektir, bu da ülkedeki demokrasinin tıkanması anlamına gelir. Bu kayyum ataması, yalnızca Esenyurt Belediyesi’nde belediye başkanına oy vermiş vatandaşlara yönelik bir gözdağı değil, tüm toplumun kendine ders çıkarması gereken bir adımdır diye düşünüyorum” diye konuştu.
“HAKKARİ’DEN İSTANBUL’A UZANMASI TESADÜF DEĞİL”
Kayyım politikasının sadece Kürdistan illeriyle sınırlı kalmadığına işaret eden Göz, “Van ve Hakkari’de başlayan süreç, çeşitli yoklamalarla sürekli genişletiliyor. Hakkari’den başlayan bu uygulamanın İstanbul’a kadar uzanması tesadüf değil. Bu kapılar açıldığında, yani demokrasi lağvedildiği de, bunun sınırı yoktur. Bu nedenle Esenyurt Belediyesi’nin seçilmiş olduğunu unutmamak gerekiyor. Ayrıca kayyum politikası, yalnızca Kürt seçmene veya DEM Parti’ye değil, CHP kitlesine ve sosyalist hareketlere de verilen bir gözdağıdır” değerlendirmesi yaptı.
“KENT UZLAŞISI HEDEFTE”
Esenyurt’un seçilmesinin bir diğer nedeninin Kent Uzlaşısı strateji olduğunun altını çizen Göz, hedefte ise Kent Uzlaşısı ile seçilen belediyeler olduğunu vurgulayarak, “MHP’li isimlerin Esenyurt dışında Mersin Akdeniz ve Toroslar gibi Kent Uzlaşısı’yla kazanılmış belediyelerle ilgili söylemler başlattığını gözlemledik. Bu belediyelere işaret edilmesi de oldukça manidar. Bence durumu yalnızca tek bir yer üzerinden değil, bu geniş bağlamda değerlendirmek gerekiyor” dedi.
“İRADEYE SAYGI GÖSTERİLMELİ”
Kayyım uygulamasının yalnızca belediyelerle sınırlı olmadığını, üniversiteler, firmalara da uygulandığına dikkati çeken Göz, “Bu durum iktidarın adım adım inşa ettiği baskıcı ve faşist bir rejimi temsil ediyor. İktidar ve küçük ortağı ‘Halkların kucaklaşmaya ihtiyacı var, bunun için harekete geçiyoruz’ söylemi, yaşanan gerçeklerle çelişiyor. Halk, Esenyurt Belediye Başkanı’nı Kent Uzlaşısı’yla seçerek bu kucaklaşma ihtiyacını çoktan somutlaştırmıştı. O halde, kucaklaşmanın gerekliliği varsa, bu iradeye saygı gösterilmeli, demokratik seçimle belirlenen belediye başkanının yerine kayyum atanarak bu ihtiyaç karşılanamaz. Aksine, bu tür adımlar halkın iradesine daha fazla darbe vurur ve demokratik dayanışmayı zedeler” diye belirtti.
“CHP’NİN NET TAVIR ALMASI ŞART”
Kayyım ataması sonrası CHP’de oluşan ikilemin aşılması ve CHP’nin irade gaspına karşı net bir tutum sergilemesi gerektiğini vurgulayan Göz, şunları söyledi: “Özellikle CHP’nin bazı kesimlerinde kayyum uygulamalarıyla ilgili belirsiz ve yumuşak açıklamalar yapıldığını görüyoruz. Oysaki bu yaklaşım, kayyum politikasının Kürt belediyelerinden İstanbul’a kadar genişletilmesine zemin hazırlıyor. CHP ve diğer muhalefet partilerinin, Esenyurt’taki duruma ve benzer kayyum politikalarına karşı çok net bir tavır alması şart. Türkiye’de yargının tarafsız olmadığı, iktidarın bir aracı haline geldiği ortada. Bu durumda, kayyum politikalarına karşı toplumun tüm kesimlerinin, kadınların, gençlerin, öğrencilerin ve Türkiye’nin tüm halklarının bir araya geldiği ortak bir zemine ihtiyaç var. Eğer bu dayanışmayı en güçlü biçimde kurabilirsek, Esenyurt gibi uygulamalara karşı başarılı olabiliriz. Örneğin, daha önce Van’da sergilenen tutumla bu duruma karşı güçlü bir duruş gösterilmişti. Van halkı ve Türkiye’nin diğer kesimlerinden gelen destekle bu süreç geri püskürtüldü. Aynı birlikteliği ve dayanışmayı Esenyurt’ta da sergilemek mümkün, hatta çok daha güçlü bir şekilde mümkün.”
Ferdi Bayram / MA