AKP-MHP iktidarı 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler öncesinde bir yandan alanlarda vaatlerde bulunurken, bir yandan da ekolojik talanı hız kesmeden sürdürüyor. Yaşatılan birçok doğa talanının altında imzası bulunan eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’u İstanbul’da aday yapan iktidar, aynı zamanda da her gün yeni bir ekolojik talana yol açacak kararlar veriyor.
Bu doğrultuda 1 Ocak-15 Mart tarihleri arasında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2 bin 866 Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu açıkladı. Bu dosyaların 789 tanesi madencilik faaliyetlerine ilişkin olurken, 282 dosya için “ÇED gerekli değil”, 8 dosya için ise “ÇED olumlu” kararı verildi. Yine bu süreçte 955 enerji faaliyeti için dosya duyurusu yapıldı, bunun da 230’unu “ÇED gerekli değil”, 71’ini ise “ÇED olumlu” kararları oluşturdu. Bu kararlar içerisinde Meres’te bulunan Elbistan Termik Santrali’ne 2 yeni ünite ilave edilmesi ile ilgili İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı yapılmasına dair kararda bulunuyor. Bakanlık hiçbir maden ya da enerji projesi için ise “ÇED olumsuz” kararı vermedi. Verilen ÇED dosyaları incelendiğinde ise fındık ve çay bahçelerinden ormanlara, tarım arazilerinden tabiat parklarına kadar birçok alanın bu şirketlere tahsis edildiği ortaya çıkıyor.
TALAN İÇİN ACELE KAMULAŞTIRMA
ÇED dosyalarının bir bir onaylanması ya da açılan davaların reddedilmesi ile de yetinmeyen iktidar, bir yandan da yurttaşın direnişini kırmak için Cumhurbaşkanı Kararları adı altında acele kamulaştırma kararları alıyor. Son olarak 12 Mart’ta Muğla’nın Milas ilçesinde Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin kömür sahasını genişletmek için içinde tarım arazilerinin bulunduğu 190 parsel için acele kamulaştırma kararı verildi. Bu karar verilen tepkiler sonrasında yine Cumhurbaşkanı imzasıyla 14 Mart’ta iptal edildi. Ancak aynı gün, İzmir Bergama, Balıkesir İvrindi ve Manisa Soma ilçelerinde Sabancı Holdinge bağlı Enerjisa şirketi tarafından yapılmak istenen RES için 110 parsel hakkında kamulaştırma kararı verildi. Öte yandan 12 Mart günü yine RES yapımı için Eskişehir’de 155, Ankara’da 63, Çorum’da 3, Amasya’da 11 parsel ile Sert’te HES yapımı için 133 parsel için de acele kamulaştırma kararı verildi.
Ayrıca Resmi Gazete’de yayınlanan kararlarla 12 Ocak’ta Ankara’da GES için 1, Bursa Mustafakemalpaşa’da sanayi tesisinin atıksu arıtma tesisi için 26, 18 Ocak’ta Kayseri Yahyalı’da GES için 10, 24 Ocak’ta GES için Çanakkale’de 32, Balıkesir Gönen’de 20, Havran’da 48, Çewlîg’te 34 parsel kamulaştırıldı. 3 Şubat’ta İzmir Bayındır’da tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi için 9 parsel kamulaştırılırken, son 3 ay içinde Mersin, Dêrsim, Dîlok, Ankara gibi birçok kentte sulama, elektrik ya da doğalgaz nakil hatları için onlarca parsel için acele kamulaştırma kararı verildi.
SİT DERECELERİ DÜŞÜRÜLDÜ
Talanın önünü açan bir diğer karar ise doğal alanların sit derecelerinin düşürülerek yapılaşmanın önünün açılması oldu. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Kararı ile 13 Şubat’ta Rize Çamlıheşmin ilçesinde Fırtına Vadisi’nin bulunduğu bölge ile 12 Mart’ta İstanbul Sarıyer’de bulunan bir alanın sit derecesi 1’inci Derece Doğal Sit Alanı’ndan Kesin Korunacak Hassas Alan derecesine düşürüldü. Öte yandan 1 Mart’ta da İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu, mahkeme kararlarına rağmen Kyme Antik Kenti sınırlarındaki Ege Gübre Limanı’nın arkeolojik sit derecesini yeniden üçüncü dereceye düşürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla 19 Ocak’ta ise Çewlig, Xarpêt, Bursa, Eskişehir, Kastamonu, Kocaeli, Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Sinop ve Zonguldak’ta hektarlarca alan orman sınırları dışına çıkarıldı.
“İKTİDAR KİMDEN YANA OLDUĞUNU GÖSTERİYOR”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ekoloji Komisyonu Eşsözcüsü Melis Tantan ile iktidarın ekolojik talana yol açacak kararlarını ve yerel seçimlerin önemini konuştuk.
İktidarın son yıllarda madenciliğin önünü açmak için ciddi bir çaba gösterdiğini söyleyen Tantan, enerji ve maden yatırımlarına ilişkin teşviklerin arttığı, ÇED süreçlerinin işletilmediği ve “ÇED gerekli değil” kararlarının yaygınlaştığı bir süreç yaşandığını vurguladı. ÇED süreçlerinin uzun zamandır formaliteden ibaret olduğunu kaydeden Tantan, “Fakat halkın katılım toplantılarında yöre halkının ve ekoloji örgütlerinin karşı çıkışları mümkün olabiliyor. Davalar açılabiliyor. Fakat iktidar bu süreçlerin bile yaşanmasını istemiyor. Dava süreçleri ve toplantılar ne kadar prosedür olsa da sonuçta zaman kaybına neden oluyor. ‘ÇED gerekli değil’ kararlarının çoğalması bir seçim yatırımı aynı zamanda. Çünkü seçimde de neyin siyasetini yaptıkları çok bariz. Şirketlerin, yandaşların ve sermayenin siyasetini egemen kılmaya çalışıyorlar. Yine olan emekçilere, doğaya, köylüye oluyor” dedi.
SEÇİM YATIRIMI
En son Akbelen’de alınan ve daha sonra iptal edilen acele kamulaştırma kararına da değinen Tantan, bu sürecin AKP adayının bir seçim yatırımı olacak şekilde ‘Bu kararı ben kaldırttım’ demesiyle sonlandığına dikkati çekti. Bunun bir oyun olduğuna işaret eden Tantan, “İktidar ‘Ben istersem kamulaştırırım’ yine ‘Ben istersem bu kararı kaldırırım’ diyor. Yani ‘Sen bana oyunu verirsen sana güzellik yaparım’ diyor. Ama seçimlerden sonra göreceğiz ki bir günde iptal edilen bu karar yeniden gerçekleşecek. İktidarı arkasına alan Limak tüm Ören-Milas coğrafyasını kömür üssü haline getirdi. Bu kamulaştırmalar sadece madenler için değil, deprem bölgesinde de çok fazla karşımıza çıkıyor. 1 yıldır TOKİ konutu yapılacak diye tüm tarla, mera, tarım arazilerine acele kamulaştırma kararı veriliyor” diye belirtti.
EKOLOJİK YEREL YÖNETİMLER
Seçimlerin bu talanı durdurmak için bir araç olduğunu ifade eden Tantan, AKP’nin geriletilememesi durumunda seçimden sonra çok daha büyük talanın yaşanacağını söyledi. AKP’nin halka her türlü saldırısında karşılık görmediği zaman bu saldırıları daha da arttırdığını dile getiren Tantan, “Paralize olmuş, güçsüzleşmiş, kendi yaşam alanlarını koruyamayan bir halkın iktidarın bu saldırılarına direnme şansı olmayacak. Doğayı savunma mücadelesinde kurdun, kuşun, ağacın, nehrin hakkını savunuyoruz ama aynı zamanda insanların da yaşam alanları yok ediliyor. Kürdistan coğrafyasında savaş politikaların yaşattığı zorunlu göçün başka bir halini enerji ve maden politikaları nedeniyle batıda da görüyoruz. İktidar bunun planını yaparken bizde buna karşı yerel yönetimleri güçlendirmek, kendimizi yönetimlerin her kademesine katmak, yerel iradeleri kadın, genç ve ekolojistlerin karar mekanizması haline getirmemiz gerekiyor. Yarın çok geç olmadan bu iki haftalık süreci iyi kullanmamız lazım. Yerel yönetimleri demokratikleştirilmesi ekolojik yerel yönetimlerin söz, yetki, karar süreçlerinde olacağı bir yönetim için çabalamak gerekiyor. Yerinde dönüşüm, doğayı koruyan bir anlayış ve eko-kırım suçlarından kurtulmuş bir yerel yönetimlerin inşa edilmesi zorunlu” ifadelerini kullandı.
DEM PARTİ’NİN EKOLOJİ POLİTİKASI
Bu konuda DEM Parti’nin bir programı ve vaatleri olduğunun altını çizen Tantan, “Kayyımlar atanmadan önce Kürdistan’da yönetimde olduğumuz pek çok belediyede kurulan Halk Meclisleri’nde ekolojik bir kentle ilgili deneyimlerimiz var. Kayyımlar atanmasa bu deneyimlerin Türkiye ve dünyaya örnek olduğu bir süreç yaşanabilirdi. Şimdi bu seçimlerde el konulan belediyeleri geri almak ve batıda da yeni yerleri kazanmaya talibiz. Hem geçmiş pratiklerimiz hem de bugünkü iddiamız ekolojik kentler yaratmak üzerinedir. Örneğin Kocaeli’de Dilovası belediyesini kazanırsak, yeni organize sanayi bölgeleri veya zehirli depoların açılmasını, eko-kırımın büyümesini engelleme şansımız var. Kazanamazsak sistem partilerinin eline kaldığında eko-kırımın ucu bucağının olmadığını gördük. İklim dostu kentlerin hayata geçmesi, ulaşımın ücretsiz olması, temiz su hakkının tüm canlılara ulaştırılması gibi bir dizi politikamız var. Bunların en temeli temiz hava, su ve toprak hakkı. Kooperatifleşmenin desteklenmesi, gıda egemenliğinin sağlanması gibi tüm süreçlerin ücretsiz, sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak istiyoruz” diye konuştu.
Tolga Güney / MA