■ Politika’dan Yorum
Susurluk kazası ile bağırsakları dışarı dökülen devletin devamında aynı yöntemle yönetilmeye devam edildiği şüphe götürmez. Kuşkusuz ki Susurluk ve benzeri “kazalarda” adı geçenler doğrudan devleti yönetmiyorlar ama devleti yönetenler ile bu tür insanlar arasında kopmaz bir bağ ve iş birliği var.
Son iki yılda Sedat Peker adlı tetikçinin itiraflarına şahit olduk. Şaşırdık mı? Hayır! Sadece malumun ilamı anlamında teyit edilmiş oldu. Rıza Zarrab ABD’de döküldü, listelerce ifşaatlarda bulundu. Muhtemelen yakında Sezgin Baran Korkmaz’ın ifşaatları ile karşılaşacağız.
Arada yaşanıp da unutulanları düşünürsek korkunç bir pisliğin ortasında olduğumuzu anlarız. Zamanında Mehmet Ağar’ın “tuğlayı çekersem devlet çöker” açıklaması çok anlamlı idi. Demirel, Özal ve Çiller ailelerinin boğazlarına kadar pisliğe battıkları biliniyor. 17-25 Aralık sürecinde ortaya saçılan ses kayıtlarının hiç de sahte olmadığı laboratuvarlarda doğrulandı. Meksika ve Kolombiya’dan gelen parti parti “mal”ların kimler tarafından organize edildiği artık biliniyor.
Ve düşünün ki bu ve bunlara benzer insanlar sadece aramızda serbestçe dolaşmakla kalmıyorlar, aynı zamanda kimilerinin siyasi dokunulmazlıkları var, kimileri devlet idaresinde önemli görevler üstlenmişler, kimileri de ülkenin makbul iş adamları olarak yaşamlarını sürdürebiliyorlar.
Bu günlerde ve hatta saatlerde ise Türkiye kamuoyu merakla eski Özel Harekatçı Levent Göktaş’ın ifşaat ve itiraflarını merakla bekliyor. Kim bilir bildiğimiz veya tahmin ettiğimiz hangi konuları eteklerinden dökecek.
Bir dönem Almanya’da Cumhurbaşkanı olan Christian Wulff, 2012 yılında bir arkadaşının işletmesi tarafından satın alınan 400 Euroluk uçak bileti ile Kanarya Adaları’na seyahat ettiği açıklandığı için istifa etmişti. O biletin parasını geri ödediğini belgelediği halde… Almanya’yı örnek ülke olarak gördüğümüz için değil ama karşılaştırma açısından bu örneği vermek durumunda kaldık.
Türkiye’dekilerin ise pişkinlikte üzerlerine yok. Yaşam hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Hem yapanlar, hem de izleyenler açısından. Ne zaman ki izleyenler tribünlerden iner, işte o zaman Türkiye’nin köklü sorunları dahil tüm sorunları çözüm yoluna girmeye başlar. Temizlemek uzun zaman alır diye düşünmemek lazım. Kanser hastalığı tüm vücudu sardığında nasıl ki neşter vurmak yeterli gelmiyorsa, bizde de bu işler neşter vurmak ile çözülemeyecek. Bu pisliği ancak devrim temizler…