Kadıköy Belediyesi ile yaptıkları toplu iş sözleşmesinde uzlaşıya varılmaması sonucu 16 Şubat’ta greve çıkan Kadıköy Belediyesi işçileriyle röportaj yapan Sidar Gürkan, direnişte olan işçiler ile toplu iş sözleşmesi sürecinde yaşananlardan yapılan ücret manipülasyonuna, işçilerin ücretle ilgili önerilerinden toplu iş sözleşmesinde uzlaşılamayan diğer maddelere, işçilerin taşeron şirketten belediye şirketine geçerken yaşadığı hak kayıplarından grev kırıcı faaliyetlere, diğer CHP’li belediyelerdeki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin durumdan Genel-İş genel merkezinin tavrına birçok konuyu konuştu.
Toplu iş sözleşmesi süreci nasıl gelişti? Belediye neler önerdi? Belediye Başkanının önerdiğini söylediği ücret masada hiç konuşuldu mu? Gerçeği yansıtıyor mu? İşçi temsilcilerinin önerileri neler?
Öncelikle bu bizim ilk özgür toplu iş sözleşmemiz. Toplu sözleşme demek işverenle işçi sendikası arasında aylık maaş, yol ve yemek gibi ödemeler, sosyal haklar ve yardımlar, yılbaşı ve bayramlarda verilecek ikramiyeler gibi belli parametreler üzerinde yapılan sözleşmedir. Bu sözleşmelerde işçilerin uzun vadede kazanımları için yol almaya çalışılır, bunlar toplu iş sözleşmesinin olmazsa olmazlarıdır ve diğer bütün toplu iş sözleşmelerinde vardır.
Belediyenin işçilere önerdiği maaş 3200 lira. Bu 3200 liranın içerisinde geçen dönem (KHK döneminde) aldığımız 275 liralık kazanım da var. Bu 275 lirayı çıkardığımızda elde ettiğimiz rakam asgari ücrete denk geliyor. Toplu iş sözleşmelerinde en düşük ücret ve taban ücret diye bir şey vardır. Kadıköy Belediyesinde çalışan işçilerin en düşük yevmiyesi 77 lira. 85 lira olan var, 90 lira olan var, daha yüksek olan da var. Bu farkın sebebi yönetimin insanları işe alırken uyguladıkları politika ve işçilerin yıllar boyunca taşeron kadrolarda çalışması. Toplu iş sözleşmesinin mantığı en düşük ücreti alanın maaşını en yüksek maaş alana doğru yıllar içerisinde, birkaç toplu sözleşme içerisinde yükseltmek, taban bunun için önemli. Biz 180 lira taban ücret istedik, ama pazarlık masasında 180 liranın kabul olmayacağını biliyoruz. İşveren de en düşük düzeyde yani 95 lira olarak verdi teklifini. Bu çok uygun bir ücret değil, dediğim gibi asgari ücrete denk geliyor. Sendikalı olduğumuz, mücadele edebildiğimiz, toplu iş sözleşmesi yapabildiğimiz için belediye artı yüzde 7’lik de bir zam öneriyor. Enflasyon yüzde 15 olarak açıklandı, gizli enflasyonun yüzde 30’larda olduğu söyleniyor. Onun yanında işçilerin istediği ücretlerin çok da büyük olmadığını düşünmek gerekiyor. Belediye Başkanının yaptığı açıklamada bahsettiği rakama ise yılbaşı ve bayramlarda verilecek yıllık ücretler, sosyal yardımlar, yol ve yemek gibi ödemelerin hepsini üst üste koyarak ulaştığını düşünüyoruz.
Şu an konuştuğumuz sözleşmenin taban ücret ve yıllık zam oranı gibi ücret meseleleri son iki günde konuşuldu. Yani 7-8 ay boyunca sürdürdüğümüz toplu sözleşme görüşmelerinin son iki gününde bu öneriler yapıldı (grev kararı asıldıktan sonra). Biz de bunun böyle olması gerektiğini, müzakere edilmesi gerektiğini, işçilerin konuşması gerektiğini, ne yapabileceğini bilmesi gerektiğini ve işçi ile sendikası arasında bir diyaloğun olması gerektiğini anlattık. Çok uzun günler boyunca ücretle ilgili 10-11 tane maddeye hiç dokunmadılar.
Toplu iş sözleşmesinde uzlaşılamayan diğer maddeler neleri içeriyor?
Kıdem zammı diye bir şey var. Kıdem zammı bir işçinin çalışmış olduğu yıl oranında almış olduğu kıdem, bu madde söz konusu. Çalışma saatleri konusunda anlaşılamadı. Çalışma saatlerinin üzerinde çalışan işçilerin ek mesai ücretlerine dair bir madde var. Aile yardımı ile ilgili bir madde var. Bunlar henüz müzakere masasında olan maddeler.
Mart 2018’de taşeron şirketlerden belediye şirketine geçerken yaşanan hak kayıpları neler, belediye bu kayıpları telafi etmek için herhangi bir şey yaptı mı?
Herhangi birşey yapılmadı. Şimdi şöyle düşünelim, ben belediyede çalışıyorum. Beni 2018’in Nisan’ında belediye şirketine geçirdiler. Ben asgari ücret farkı alıyordum. O yıl asgari ücrete yüzde 26 zam geldi, ben aldım yüzde 4 zam. Benim yaklaşık yüzde 20’lik bir hakkım kayboldu. 2020’de de böyle oldu, 2021’de de böyle oldu. Benim maaşım KHK’dan önce asgari ücret üzerinden zamlanıyordu. Yani yüzde 26, yüzde 15 ve bu sene yüzde 24’lük bir zam geldi, bunlar bize hiçbir şekilde yansıtılmadı ve belediyenin kasasında kaldı. 2018’den beri maaşları doğru düzgün zamlanmayan bu insanlar doğal olarak bu toplu sözleşmede en azından açlık sınırının biraz ötesinde yoksulluk sınırına doğru sendikal mücadele ile biraz ilerletmek istiyorlar. Ücretlerimizi, çalışma koşullarımızı, sosyal haklarımızı biraz geliştirmek istiyoruz. Temel noktamız bu aslında. Bu mücadeleyi bize uygun görmüyorlar, bize çok görüyorlar mücadele etmeyi. Belediye Başkanı ne derse, belediye yönetimi ne derse onu verelim size diyorlar. Ama sonuçta bu bir mücadele ve bugünkü haklarımız da böyle gelişmiştir. Biz de bugün bunu yapmaya çalışıyoruz. Taşeron cenderesinden çıkıp tam kadro verilene kadar toplu sözleşmelerle yaşamımızı biraz iyileştirmek istiyoruz.
Bu toplu iş sözleşmesi kaç yılı kapsayacak?
Bu toplu iş sözleşmesi 2 yılı kapsayacak. Temmuz 2020’den Temmuz 2022’ye kadar olacak. Ama zaten 8 ay geçmiş durumda. Yani aslında 1 yıl sonra bir toplu sözleşme daha imzalayacağız, bir toplu sözleşme sürecine daha gireceğiz.
Peki bu 8 ayda işçinin aldığı ücret eski ücret, bunun geriye dönük telafisi yapılacak mı?
Bu toplu iş sözleşmesinde geriye dönük haklarımızın alınmasına dair bir madde var. Bu madde de geçmeyen maddelerden biri, en son konuşulacak maddelerden biri. O madde bizim önerimiz doğrultusunda şekillenirse geçmişe dönük bütün farkları alma şansımız olacak. Ama işveren bunu da vermek istemedi ama biz görüşme masasında bastırdık, o konuda bir ılımlılık var. Çünkü geriye dönük hakların alınmayacak olması çok büyük bir kayıptır.
Şu an en düşük giydirilmemiş işçi maaşı ne kadar belediyede?
2500 lira, 2700 lira giydirilmemiş ücretler alan arkadaşlarımız var.
Yemek ve yol ücretleri sanırım uzlaşılan konular arasında, başkanın yaptığı açıklamadaki ücretin büyük bir kısmı da bunlar oluşturuyor değil mi?
Evet şöyle hesaplayalım, bizim belediyemizde kadrolu işçiler var, onlar her zaman bizden biraz daha yüksek yemek ücreti alıyorlardı. Biz 24 lira alıyorduk, onlar 35 lira alıyorlardı. Biz bunun mücadelesini verdik, dedik ki onlar da işçi, biz de işçiyiz, milimiz aynı, en azından 35 lira yapmalıyız bunu dedik. Buna direnilmedi, kabul edildi. Ve evet başkanının bahsettiği ücretin önemli bir kısmını da bu oluşturuyor.
İki gecedir diğer belediyelerden destekle çöplerin toplanması gibi grev kırıcı faaliyetler olduğu haberlere düştü. Bunların kaynaklarına dair bir bilgi var mı?
Arkadaşlarımız alanlarda böyle faaliyetler görüyorlar ve fotoğraflarını çekiyorlar. Çeşitli araçlar geliyor ve çöpleri topluyorlar. Büyük bir kısmının Büyükşehir Belediyesi’nden geldiğini biliyoruz. Ana arterleri onlar alıyorlar. Uzun yıllardır Kadıköy sınırları içerisindeki ana arterlerin çöpünü Kadıköy Belediyesinin temizlik işçileri topluyorlardı, Büyükşehir toplamıyordu. Bu grev sürecinde Büyükşehir toplamaya başladı. Bu aslında grevi kırmaya dönük bir operasyon. Ara sokaklara da girip yer yer çöpleri topluyorlar. Ama tabii ki bu hazin bir şey. Bu insanların hepsi, bugün grevde olan 2300 insanın tamamı Ekrem İmamoğlu bu seçimleri kazansın diye mücadele ettiler. Büyükşehir Belediyesi kendilerine geçtiğinde otoriter bir rejimin sonlanmaya doğru gideceğini düşünürken bugün kendi grevlerine, kendi hak ve hukuk mücadelelerine oradan bir darbe yiyorlar ve öfkeli işçiler. Alandaki arkadaşlarımız bunları tespit ediyorlar , önümüzdeki günlerde bununla ilgili açıklamalar yapacağız.
Bunu Maltepe direnişinde de gördük. Büyükşehir Belediyesi çöpleri topladı, Maltepe Belediyesi göçmen işçilerden ekipler oluşturup çöpleri topladı.
Diğer CHP’li belediyelerde de toplu iş sözleşmesi gündemi var. Ataşehir Belediyesi işçileri Cuma günü grev kararını asacak. Maltepe ve Kartal gibi belediyeler de var. Buralardaki toplu iş sözleşmesi durumu nedir?
Üç aşağı beş yukarı aynı. Toplu sözleşmelerdeki birtakım idari maddeler konuşuluyor ama ücret maddeleri son bir haftaya sıkıştırılıyor. Mümkünse son günlere sıkıştırılıyor. Genel-İş geleneğinde toplu sözleşmeler genelde son gece biter. Genelde işçiler sendikalı ama çok da örgütlü olmadığı için, Genel-İş’in kurumsal yapısı Cumhuriyet Halk Partisi’ne yakın olduğu için bir şekilde uzlaşmayla ya da işçilerin taleplerinin gerisinde bitirilir. Ama Kadıköy işçisi buna bir “dur” dedi. Burada bir sendika var dedi, burada mücadele eden insanlar var dedi. Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedi ve greve çıktı. Greve çıkması beklenmiyordu Kadıköy işçisinin, bu anlamıyla Genel-İş politikalarına ilişkin de önümüzdeki dönemde daha direnişçi bir işçi mücadelesinin gelmesini de beklemek gerekiyor. Ataşehir’de de, Kartal’da da arkadaşlarımıza henüz ücretle ilgili bir teklif vermediler. Grev sürecine girilmesine rağmen, grev ilanı asılmasına rağmen bir teklif vermediler. Bu aslında üzerine düşünülmesi gereken bir şey. Maltepe Belediyesi’nde yüzde 7 verdiler, uzlaşma olmadığı için arkadaşlarımız 10’unda grev kararını astılar, 23’ünde greve gidecekler.
Bu arada bütün bu görüşmeleri yürüten SODEMSEN, işveren sendikası önümüzdeki dönemde bu görüşmelere girmeyeceğini, toplu sözleşme görüşmelerini askıya aldıklarını söylediler. Doğal olarak eğer askıya alırlarsa bu diğer belediyelerin de grev yapması demektir.
Genel-İş’ten demişken, ondan da bahsedelim. Grev fonu olmadığı gibi bir konu konuşuldu ve onun dışında henüz Genel-İş’in genel merkezinden bir ses çıkmadı sanırım sürece dair.
Şu an işçiler olarak kendi aramızda grev nedir, grev fonu nedir, grev fonuna neden ihtiyacımız var, grev fonunun grevi ve toplu sözleşme sürecini nasıl etkilediğine dair aydınlatıcı bir çalışma yapıyoruz. İşçiler Genel-İş genel merkezine, Genel -İş tüzüğünün 57. maddesine göre bir işçi aidat ödüyorsa o aidatın yüzde 15’i grev fonuna gitmek zorunda olduğunu hatırlattı.
Birtakım araştırmalar gösteriyor ki grev fonunun olduğu sendikalarda toplu sözleşme süreçleri daha rahat geçiyor, işçi biraz daha güvenceli oluyor. İşçi diyor ki, ben greve çıktığımda, para alamadığımda sendikam beni destekler. İşveren işçinin greve çıkmasını, hizmetin aksamasından çekindiği için tabii ki göze alamıyor. Dolayısıyla işçi aslında greve çıkmadan, toplu sözleşme masasında biraz daha avantajlı oluyor. Şimdi biz Genel-İş genel merkezine “grev fonunda para var mı?” diye soruyoruz, yok diyorlar. “Ne yapıyorsunuz bu aidatları?” diyoruz, bi cevap vermiyorlar. Hatta bir toplantıda genel merkez yöneticilerinden bir tanesi “tüzüğümüzde grev fonu yok” deme cesaretinde bulundu, sonra 57. maddeyi gösterdik ve “Onu söylemek istememiştim ama fonda para yok. Fonda para olması için olağanüstü toplanmamız lazım.” gibi şeyler söylendi. Mücadeleci işçiler bu meseleleri sorguluyorlar ve önümüzdeki dönemde de daha fazla sorgulayacaklar çünkü ben bu sendikaya aidat ödüyorum, günlük yevmiyemin üçte birini ödüyorum, özgür toplu sözleşme imzaladığım zaman da bir yevmiyemin tamamını ödeyeceğim. Bunun yüzde 15’inin grev fonuna gitmesi gerekiyor ve greve çıkan işçiler için kullanılması gerekiyor.
Var mı eklemek istediğiniz bir şey?
Bu bir emek mücadelesi. Emek mücadelesi sadece o alanda mücadele sürdüren işçilerin özlük haklarıyla ilgili birşey değildir aslında. Türkiye’nin demokratikleşmesi, demokratik bir ortamda yaşatmamızla ilgili birşeydir. Grev o anlamda çok öğreticidir. İnsanın sınıf bilincini geliştirir. İnsanın demokrasi bilincini geliştirir. Kadıköy Belediyesi işçileri mücadelelerini kazandığında aslında bütün belediyelerdeki işçiler bir mücadele içerisine girecekler. Bir sürü şeyi sorgulayacaklar, bu düzenin nasıl gittiğini sorgulayacaklar. Ve sadece belediyelere sormayacaklar bunu, merkezi hükümete de soracaklar. Belediye işçileri dışındaki işçi kardeşleriyle daha fazla haşır neşir olacaklar. Onlara umut taşıyacaklar, onların mücadelelerini omuzlayacaklar. Emeğin sesinin kısıldığı, sendikalı işçinin giderek azaldığı, emeğin hakkının hiçbir şekilde konuşulmadığı bir iklimde tüm işçilere umut olacağız bu direnişi kazanırsak. Bizim sınıfımız için, demokratik güçler için sürüyor bu mücadele. Bu mücadeleyi sadece basit bir ücret mücadelesi olarak görmüyoruz ve kimsenin de görmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Kalbi emekten yana, düşüncesi emekten yana herkesle birlikte, üretenlerin hakkını aldığı bir Türkiye için mücadele ediyoruz aslında.
HABER MERKEZİ