Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 30 kadının 31 Ağustos’ta Uşak Emniyeti’nde maruz kaldığı çıplak aramayı Meclis Genel Kurulu’nda gündeme getirmesi tartışmalara neden oldu. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, çıplak aramanın yapılmadığını iddia ederek Gergerlioğlu’nu Meclis’i terörize etmekle suçladı. Bir diğer AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan kanıt isteyerek, uygulamanın olmadığını iddia etti. Çıplak arama işkencesini yalanlayan Uşak Valisi Funda Kocabıyık, Gergerlioğlu’nun ismini vermeden suç duyurusunda bulunulacağını söyledi.
Çok sayıda kadın ise, sosyal medya platformlarından açtıkları “#ÇıplakAramayaSessizKalma” hashtagıyla maruz bırakıldıkları uygulamalı anlattı. Daha önce gözaltına alınan ve tutuklanan birçok gazeteci, hak savunucusu ve aktivist, hem emniyet hem de cezaevlerinde aynı uygulamalara maruz kaldıklarını paylaştı.
YÖNETMELİKTE VAR
AKP’lilerin reddettiği ve belgesini istediği çıplak arama ise cezaevi yönetmeliğinde bulunuyor. 29 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 34’üncü maddesinde çıplak aramanın hangi koşulda ve nasıl yapılacağı detaylı olarak anlatılıyor. Görevlinin makul gördüğü, amirin onayı ile yapılacağı belirtilen çıplak aramada vücut çukurlarına dahi bakılabiliyor.
YASALAR NE DİYOR?
Birleşmiş Milletler’in (BM), 9 Aralık 1975 tarihinde kabul ettiği “3452” sayılı Karar’ın 1’inci Maddesi’nde işkence; acımasız, insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele veya cezanın ağır ve kasıt içeren şekli olarak tanımlıyor. Çıplak arama uygulaması da bu işkence ve küçük düşürücü muamele kategorisinde yer alıyor. Bu uygulama aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8’inci maddesine göre de, “işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele” olarak tanımlanıyor. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 94’üncü maddesinde ise, suç fiilleri arasında sayılıyor. Fakat bu normlara imzacı olan Türkiye, çıplak arama uygulamasını gerçekleştirmeye devam ediyor.
YASAL DÜZENLEME KILIFI
Kamuoyunun son günlerde tekrardan konuştuğu çıplak arama uygulamasını Avukat Gülizar Tuncer’e sorduk. Çıplak aramanın gözaltı ve cezaevlerinde ayrım yapılmaksızın herkese uygulandığını belirten Tuncer, tutuklular dışında cezaevlerine görüşe giden çocuk ve yaşlılara dahi uygulandığını aktardı. Türkiye’de yıllardır çıplak aramanın olduğunu ifade eden Tuncer, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bunun için yasal düzenlemeler yapılıp genelgelerin düzenlendiğini anımsattı.
İKTİDAR ‘UTANMAZLIĞI’
Tuncer, “AKP iktidarı yasal düzenlemeyi yaptıktan sonra Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in ‘çıplak arama yoktur’ yalanına başvurması tam bir utanmazlıktır. Yok dediklerinde yok olmuyor bu işkence. Defalarca kez yapıldı ve sürekli yapılmaya devam ediyor. Cezaevlerinde çıplak aramanın yanı sıra onca hak ihlallerine ve işkencelere karşı buna yoktur demek hadsizliktir” dedi.
Ülkede işkence dâhil her türlü kötü muamelenin ispatlama yükümlülüğünün mağdura yüklendiğine dikkat çeken Tuncer, “Çıplak arama kör noktalarda yapılıyor. Kameralar kapatılıyor ya da kameraların olmadığı yerlerde yapılıyor. Suç işleyenler suç delillerini yok ediyorlar. Daha sonra bunun ispatlanmasını mağdurun kendisine yükleniyor. Bazı durumlarda kameralar unutulabiliyor kazara, burada gördüklerimizi akıl almıyor. Kadınlara gözaltında çıplak arama yapılıyor, kadın polislerin yanında erkek polisler de var. Cezaevlerinde ki aramalarda erkek infaz görevlileri var. Böylesi rezaletlere de şimdiye kadar sessiz kalındı” diye belirtti.
AİHM KARARLARI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) çıplak arama konusunda olumlu kararlarının olduğunu ifade eden Tuncer, şöyle dedi: “AİHM kararlarına göre, güvenlik açısından tehlike arz eden insanlar belli koşullarda çıplak aramaya tabi tutulabiliyor. Buna göre ‘güvenlik bunu gerektiriyorsa bazı durumlarda bazı hukuka aykırılıklar olabilir’ denilebiliyor. Fakat AİHM’in bu konuda olumlu kararları olsa bile Türkiye AİHM kararlarını bire bir uygulama yükümlülüğünde olmuyor. Uluslararası hukuk organı olarak AİHM’in yetkisini kabul etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış ancak sadece kağıt üzerinde. AİHM kararlarının uygulamada hiçbir işlevi yok.”
TOPLUMSAL BİR SORUN
Çıplak aramanın, onur kırıcı ve aşağılayıcı bir işkence olduğunun altını çizen Tuncer, bu muamelenin son bulması için sadece bir kişinin teşhirinin yeterli olmayacağını belirtti. “İnsan haklarıyla ilgilenen insan hakları örgütlerinin, hukuk kurumlarının, demokratik kitle örgütlerinin ve muhalefet cephesinin bu işkenceye karşı ses çıkartması gerekiyor” diyen Tuncer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu işkenceye en çok maruz kalan muhalif kesimler ve en çok karşı çıkması gereken de onlar. Bireysel olmaktan çıkıp kitlesel olarak suç duyurularında bulunmak gerekiyor. Ve sadece suç duyurusu yapmakla kalmayıp ısrarla takip etmek gerekiyor. Gergerlioğlu’nun Meclis’teki açıklamaları büyük sesler yükseltti. Sonrasında yalnız bırakıldı ve hedef gösterildi. Bunun olmaması gerekiyor.”
Çıplak aramanın “toplumsal bir sorun” olduğunu vurgulayan Tuncer, bir an önce bütün muhaliflerin bir araya gelerek, buna karşı harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.
Mehmet Aslan / MA