Erkek-devlet şiddetine ve üzerlerinde kurulmuş olan tahakküme karşı kadınlar, sınırları aşan bir dayanışma ağı ile mücadelesini yükseltiyor. Çok boyutlu ve sistematik şiddetin bir an önce önlenmesi yakıcı bir ihtiyaç olarak önümüzde dururken, erkek şiddetinin teşhiri bugünlerde gündemde. Düzenin temsilcilerine, “dünyayı dar edeceğiz” mesajını veren kadınlar, sosyal medya ve birçok mecrada “Uykuların kaçsın, ben ne zaman ifşa edileceğim” diyerek tacizci ve tecavüzcüleri teşhir ediyor.
‘YALNIZ DEĞİLİZ’
Erkek egemen sistem ve destekçisi olarak yargıyı işaret eden Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi üyesi Sinem Tuğcu, şiddet karşısındaki cezasızlık politikasının erkeklere güç verdiğini söyledi. Tuğcu, şiddetin ayyuka çıktığı bugünlerde kadınların yargıya güveninin kalmadığını ve bu nedenle kadınların seslerini yükseltmek üzere alanlar yarattığını dile getirdi. Susmanın şiddeti daha çok arttırdığının altını çizen Tuğcu, “Yakınımız veya tanımadığımız biri fark etmez, sesimizi çıkarmazsak şiddeti önleyemiyoruz, tacizi, istismarı, tecavüzü önleyemiyoruz. Sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Bir kadın sesini yükselttiğinde diğer kadınlar da yaşadıklarını anlatmaktan çekinmeyerek o dayanışma ağına dahil oluyor. Yalnız değiliz diyor ve birlik oluyoruz. Teşhir haktır, kadınların sesleri yükseldikçe kendimizi güvende hissediyoruz. Uykularınız kaçsın, ben ne zaman ifşa edileceğim diye” dedi.
‘BİRBİRİMİZİN ÇARESİYİZ’
Tuğcu, geçmiş dönemde çalıştığı işyerinde maruz kaldığı tacizi anlatarak, işvereninin tavırlarından şüphelendiğini fakat bunu dile getirmediğini ifade etti. Tacizinin, kendi davranışlarını “erkeklik güdümü, çok normal şeyler bunlar” şeklinde meşrulaştırdığına vurgu yapan Tuğcu, “Benim bunu yaşamam birçok travmaya sebebiyet verdi. Kadınlar olmasaydı sağlıklı kalamazdım. Dayanışma beni güçlendirdi ve o erkeği kendi iş yerinin önüne giderek teşhir ettik. Uykuları kaçacak, bizim güdümüz direniş” diye konuştu.
Kadınlarının direnişinin karşılık bulduğunu sözlerine ekleyen Tuğcu, teşhirlerin de bir karşı duruş olduğunu ve tüm kadınları “Sen, ben, biz, birbirimizin çaresiyiz” diyerek dayanışma ağına katılmaya çağırdı.
FAİLİN ALANINI DARALTMAK
Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi üyesi Havva Cuştan ise, şiddet teşhirinin özellikle sosyal medyada kendilerini duyurma aracı olduğuna değinerek şunları söyledi: “Basınından yargısına kadar erkek egemenliği ile çevrilmiş kadınlar başka çare bulamıyordu. Fakat Hollywood’da yayılan ‘metoo’ hareketiyle ifşa, kadınların elinde mücadele aracına döndü. Son olarak da Hasan Ali Topbaş’ın ifşasıyla kadınlar birbirlerinden güç alarak yaşadıklarını anlatmaya erkeklerin uykularını kaçırmaya başladı. İfşa esasen şiddet failinin alanını daraltmak, suçunu tekrarlamasını önlemek ve başkaca örneklerin önüne geçmek bakımından önemli bir yöntem olarak karşımızda duruyor. İfşa edilen yazarlardan İbrahim Çolak’ın intiharı da Çolak’ı ifşa eden ve ifşayı savunan kadınlara kesiliyor. Ama tacizci Çolak, kendi mektubunda da dediği gibi taciz ettiği için değil, el alemin yüzüne bakamadığı için intihar etti. Onca kadını travmatize etmişken, bunu bir de ünüyle üzerini kapatacağını düşünen Çolak, kadınların adaletini erkekliği kaldıramadı. İntiharları konuşmaya başlayacaksak biz kadınların listesi o kadar uzun ki, erkekler de devlet de bize borçlu çıkarlar.”
MA