Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Sezai Temelli, Meclis Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine konuştu. Temelli, bütçeyi sistem bütçesi olarak eleştirdi. Temelli, “Bütçe, her şeyden önce kapsamlı bir ekonomi politik metindir. Bu iktisadi ve siyasi belge sadece ekonomiyle sınırlı değildir, bundan öte toplumsal sınıf ve kesimler üzerinde siyasi iktidarın kararlarının etkisini de yansıtır. Bu nedenle politiktir ve doğası gereği sınıfsaldır” dedi.
‘MECLİS FAŞİZMİN KURUMSALLAŞMASINA DAHİL EDİLDİ’
Bütçe hakkına sahip çıkmanın sadece demokrasiye sahip çıkmak değil aynı zamanda barışa da sahip çıkmak olduğunu belirten Temelli, “Bizler, hepimiz toplumun bütçe hakkını temsil etmek için buradayız, bütçe hakkını yani bu hakkı devretmek için değil. Mevcut, partili Cumhurbaşkanlığı rejimi bütçe hakkını yok saymaktadır. Parlamentonun bütçeye müdahale etme yolları kapatılmış, Meclis yalnızca onay işlevi görmeye başlamıştır. Öte yandan, Çöktürme planı ve OHAL uygulamalarıyla yaratılan istisna hâli süreklileşirken partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi totaliter karakteriyle faşizmin kurumsallaşma sürecine Meclisi de dâhil etme peşindedir” diye konuştu.
‘KAYYIM ELİYLE GASP’
HDP’ye yönelik saldırılara değinen Temelli, şöyle devam etti: “HDP, faşizme karşı toplumu savunmaya, onun bütçe hakkına sahip çıkmaya devam edecektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, aslında hiçbir sisteme benzemiyor. Burada ‘Bize özgü.’ retoriği yerli ve millî araba kadar safsatadır. Siyasal ve toplumsal olanın inkâr edilmesi anlamına gelen bu sistem kanuni hâle gelmiş olsa da demokrasi, eşitlik, özgürlük ekseninde meşruiyet sorunu yaşamaktadır. Kurumsal özerklikler etkisizleştirilmiş, âdeta kurumsal kimlikler yok sayılmaktadır. ‘Özerklik’ deyince demokratik bir toplumun vesayete karşı kendisini koruyabileceği kurumlardan bahsediyoruz. Merkez Bankası, Sosyal Güvenlik Kurumu, belediyeler ve hatta -size ilginç gelebilir- Bakanlıklar özerkliklerini kaybettikçe sadece siyasal, toplumsal kriz büyümüyor, beraberinde rejim krizi de ortaya çıkıyor. Bu bir kayyum sistemidir, bütçe hakkının kayyum eliyle gaspıdır. Bizim belediyelerimize kayyum atandığında, yerel yönetim anlayışımıza saldıranlar Bakanların sosyal medya üzerinden aflarını istediklerinde kayyum rejiminin ne olduğunu, özerkliğin ne kadar kıymetli olduğunu idrak edebildiler.”
‘SOLUDUĞUMUZ HAVA TECRİTLEŞTİRİLMİŞ’
Ülkede adaletin olmadığını belirten Temelli, Öcalan üzerindeki tecride dikkati çekti. Temelli, “Gerçek bir hukuk reformu yapamayacak kadar bir adaletsizlik çarkının içine sürüklenmiş durumdayız. Adalet sisteminin, hukuk sisteminin nasıl buraya sürüklendiğine şaşırmamalıyız çünkü istisna hâlinin hukuku tecrittir. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit sadece Kürt meselesini çözümsüzlüğe mahkûm etmedi, hukuk devletinin de yıkımını gerçekleştirdi. Bu ülkede tecrit varsa hukuk devletinden, adaletten söz edemeyiz. Cezaevlerinde açlık grevleri var, cezaevlerinde kötü muamele var, hak ihlalleri var, işkence var, bu ülkede siyasi tutsaklar var, tutuklu gazeteciler var. Artık, sokağa çıktığınızda soluduğunuz hava tecritleştirilmiş bir mapushane havasıdır” diye konuştu.
‘BATIDA KİBAR FAŞİZM, DOĞUDA GARNİZON’
Ülkede güvenliğinde olmadığını vurgulayan Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ülkenin en temel meselesinin Kürt meselesi olduğu ve bu meselenin çözümünün de güvenlikçi politikalarla değil, siyasal ve toplumsal barış politikalarıyla çözüleceği artık küresel boyutta da ortaya çıkmışken ‘güvenlik’ adı altında tüm toplumun nasıl şiddet ve baskı altına alındığını izliyoruz. Güvenlikçi politikaların stratejisi batıda ‘kibar faşizm’ doğuda ‘garnizon devlet’ olmuştur. Hatırlarsanız yakınlarda AKP Genel Başkanı yaptığı bir konuşmada ‘Kürt sorunu yoktur’ dedi. Gelirken bu sorunu tanıyan ve çözmeye talip olanlar, giderken ‘Kürt sorunu yoktur.’ derler. Demek ki gidişiniz yakın.2021 yılı bütçesi de barışı görmezden gelmekte, yayılmacı politikalarla savaşa ve şiddet merkezli güvenlikçi anlayışa fazlasıyla kaynak ayırmaktadır. On Birinci Kalkınma Planı’na göre, 2023 yılında savaş sanayisinin 27 milyar dolarlık bir ciroya ulaştırılması yani dört yıl içinde net 4 kat büyütülmesi hedefleniyor. Bir kez daha ısrarla söylüyoruz: Kürt meselesinin çözümünden kaçmak, eşit yurttaşlık temelinde siyasi çözümü görmezden gelmek, savaş politikalarıyla ayakta durmaya çalışmak ülkeyi, bölgeyi ve bölge halklarını büyük bir felakete sürüklemeye devam ediyor.”
MA