DİSK Genel Merkezi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Kıvanç Eliaçık İlke TV internet sitesinde bugün yayınlanan yazısında ABD seçimlerini ve sonuçların işçi sınıfı için olası senaryolarını değerlendirdi.
Eliaçık, Trump’ın milyarder bir iş insanı olmasına rağmen kendisini işçilerin ve yoksulların temsilcisi olarak, Demokratları ise kimlik politikalarına gömülmüş, ekonomik sorunları unutmuş bir grup elit olarak göstermeyi başardığını vurguladı.
Yazının tamamı şu şekilde:
ABD seçimlerinden sonra yapılan ilk yorumlar sonuçların kadınlar, göçmenler, LGBTQ+’lar, iklim kriziyle mücadele, Filistin ve Ukrayna’da barış ve tüm dünyada demokrasi için bir felaket anlamına geldiğini söylüyor.
Bir önceki yazımda seçimin sonucunu işçilerin belirleyeceğini söylemiştim. Peki, Trump’ın zaferi işçilere neler getirecek?
Trump, seçim kampanyası sırasında, hatta ömrü boyunca, kendisini olmadığı biri gibi gösterdi. Demokratların kimlik politikalarına gömüldüğünü, ekonomik sorunları unuttuğunu, kendisinin ise işçilerin ve yoksulların sözcüsü olduğunu söyledi. Milyarder bir iş insanı olmasına rağmen bunu ısrarla vurguladı.
Seçim vaatleri ve işçiler
Aslında işçiler için hiçbir politikası yoktu. Sanayinin Çin’e kaymasını engellemek için gümrük vergilerini yükseltmek, tek somut projesiydi. Muğlak bir şekilde bahşişlerden ve fazla mesai ücretlerinden alınan vergileri düşürmekten bahsetti.
Ülke tarihinin en büyük sınır dışı operasyonundan ağzı sulanarak bahsederken bunun istihdam yaratacağını düşünenlerden alkış aldı. Ama göçmenlerin gönderilmesi pek çok işyerinin kapanmasına yol açacağı için aslında işsizliği tetikleyecek.
En büyük iki şakşakçısı Elon Musk ve Jeff Bezos, uzun süre önce sendikalara savaş ilan etti. Savaşı kazanırlarsa, çalışma süreleri uzayacak, fazla mesai ücretleri düşecek, güvencesiz çalışma yaygınlaşacak, yoksulların sosyal yardımlara erişimi zorlaşacak, işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimleri zayıflayacak. Trump ve ekibi, özellikle, işçi-işveren ilişkilerini düzenleyen Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’nu (NLRB) lağvetmek için kolları sıvadı.
Bir önceki dönem
Trump’ın bir önceki hükümetinin çalışma hayatındaki temel ilkesi kuralsızlıktı. Amerikan Sendikalar Federasyonu’na (AFL-CIO) göre Trump önceki dört yılını sendikaları ve işçi haklarını zayıflatmakla geçirdi. Sendikaların asgari ücretin yükseltilmesi çağrısını dikkate almadı. Mahkemelere işçi karşıtı kadrolar yerleştirdi. Büyük şirketlerin ücret düşürme ve sendika düşmanı faaliyetlerine destek verdi. Zenginlere vergi avantajları sağladı; Pennsylvania ve Michigan gibi eyaletlere sanayiyi geri getirme vaadinde başarısız oldu. Çalışma Bakanlığı bütçesini %21 oranında azalttı.
“Proje 2025” Trump’ın kabalası olarak kabul ediliyor. 900 sayfalık politika belgesinde çalışma hayatıyla ilgili bölümler dikkat çekici. İstihdamı, yatırımları ve üretkenliği teşvik etmek ve hatta ücretleri yükseltmek için işçilerin örgütlenme hakkının sınırlandırılması gerektiğini savunuyor. Eyaletlere sendikaları yasaklamayı öneriyor. Fazla mesai ücretleriyle ilgili düzenlemelerin iptali, işyerlerinde göçmenlere yönelik denetimleri arttırma ama iş kazalarına ve çocuk işçiliğine yönelik denetimleri azaltmaya yönelik bölümler bulunuyor.
İşçiler kime oy verdi
Sandık çıkış anketleriyle ilgili haber ve yorumlar birbiriyle çelişiyor. Bazı araştırmacılar işçilerin bu kez Cumhuriyetçilere oy verdiğini iddia ediyor. Başka kaynaklarsa işçilerin azalan oranlarla olsa da yine Demokratları tercih ettiğini veya sandığa gitmeyerek tepkisini ifade ettiğini söylüyor. Sendikaların çatı örgütü AFL-CIO ve Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) gibi büyük sendikalar açıktan Harris’i destekledi. Büyük sendikalardan Teamsters tarafsız kaldığını duyurdu ama Cumhuriyetçilere göz kırptı. Trump’a resmi destek veren tek istisna Polis Sendikası (IUPA) oldu. Siyahların Hayatı Değerlidir (BLM) hareketi bu sendikanın federasyondan ihraç edilmesini talep etmişti.
Pek çok ABD’li seçmen Covid öncesi dönemi özlemle anıyor ve o zamanlar cüzdanlarında daha fazla para olduğunu hatırlıyor. Bu durumu küresel gelişmelerle değil Trump’ın ekonomi yönetimine bağlıyor. Trump’ın statükoya ve “Washington Bataklığı”na bir alternatif olduğuna inanıyor.
Bu naif yorumların yanında Trump’ın saldırgan, yabancı düşmanı, göçmen karşıtı ve maço duruşunun pek çok seçmene cazip geldiğini de unutmamalıyız.
Sendikaların mücadele çağrısı
Sendikalar seçimden sonra, “yıkılmadık ayaktayız” konulu değerlendirmeler yayımladılar. Aslında işçiler “bizi satanı biz de satarız” demek istediler.
ABD’de işçileri grev çadırlarında geçecek uzun bir kış bekliyor. Kuralsızlık, güvencesizlik, işsizlik korkusu, kara listeler, linç kampanyaları ve tehditler…
Sendikalar federasyonunun bildirisinden bir alıntıyla bitirelim;
“Bu sonuçlar bizim için bir yenilgidir. Ama Oval Ofis’te kim olursa olsun mücadele devam edecek. CEO’lar da Trump da işçi dayanışmasını engelleyemeyecek!”
Haber Merkezi