Mersin’in Akdeniz ilçesi Şevket Sümer Mahallesi’nde yaşayanlar, mahallelerinde 9 yıl önce kurulan plastik geri dönüşüm fabrikalarının çevre kirliliği yarattığını ve sağlıkları üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle kapatılmasını ya da mahallelerinden taşınmasını istiyor. Mahalleli, bu taleplerini birçok kez çeşitli eylemlerle dile getirmesine rağmen taleplerine dair bir geri dönüş alamadı.
Avrupa’nın imha edemediği plastik malzemelerin bu fabrikalara getirildiğini söyleyen mahalle sakini Kader Onaran, yakma sonucu havaya saçılan plastik partiküllerinin sağlıklarını olumsuz etkilediğini belirtti. Fabrika dumanı ve yakmanın getirdiği kurumun yarattığı olumsuzluklara işaret eden Kader Onaran, “Fabrikadan çıkan duman havada asılı kalıyor. Bunlar zamanla aşağı iniyor ve çamaşırlarımıza siniyor. Bu kıyafetleri giydiğimiz zaman cildimizde yaralar oluşmaya başladı. Bu durum mahallemizde herkeste yaşanmaya başladı. Çocuklarımızı hastaneye götürdüğümüz zaman oksijen yetersizliği teşhisi konuyor. Doktorlar bile bu duruma şaşırıyor. Yıllardır mücadele veriyoruz. Daha önceki yerel yönetimlere bunu ifade ettik, eylemler gerçekleştirdik, ama sonuç alamadık. Zaten özellikle geceyi bekliyorlar. Gece 12.00’den sonra sabaha kadar aralıksız yakmaya başlıyorlar. İnsanlar uyku vaktinde fark etmesin diye özellikle gece vakti seçiliyor. Bu yüzden mahallemizde kanser vakaları artmaya başladı. Çocuklarımızı sağlığına kavuşmasını istiyoruz, şimdi değilse 3-5 sene içinde kanser olacaklar. Çocuklarımız her gün hastanede, ağızlarında, burunlarında yaralar çıkıyor. Mahalleliler olarak bu fabrikaların kapatılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“GİDECEK YERİMİZ YOK”
Mahallede yaşayan Nizar Esen, “Yerleşim yeriyle bu fabrikalar iç içe geçmiş durumda. Yaz mevsiminde bile akşam saatlerinde birçok ev penceresini açamıyor. Yakılmadan kaynaklı çıkan siyah duman doğrudan solunum yollarını etkiliyor. Birçok çocuk bronşit, astım gibi hastalıklar yaşıyor. İlgili kurumların bu fabrikalara nasıl izin verdiğinin araştırılması gerek. Eğer bu fabrikalar çok gerekliyse, bu fabrikalara bir yer tahsis edilsin. Teknik açıdan doğayı ve insanı etkilemeyecek bir yere konumlandırsınlar. Zaten Mersin kentinde belirsiz bir kentsel bölünme var. Bir tarafta şehirleşme varken diğer tarafta sanayileşme artıyor. Bu bölgeler de Kürt mahalleleri. Köy yakılmalarından sonra buraya göç eden insanlar kendi kültürlerine göre bir mahalle inşa etmişler ama şimdi fabrikalaşmayla, çevre sorunuyla karşı karşıyalar. Bu yüzden de mahallelerden göç etmeler başladı. Gidecek başka yerimiz yok. Hava kirliliğine maruz kalmadan, temiz bir çevrede yaşayabilmek için bu fabrikaların yerleşim yerlerinin dışına çıkarılmasını istiyoruz” diye konuştu.
“TEHDİT İNSAN SAĞLIĞI İLE SINIRLI DEĞİL”
Fabrikaların etkisinin sadece insan sağlığı ile sınırlı kalmadığını belirten Mersin Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Sabahat Aslan, ekolojik dengenin de bundan zarar gördüğünü vurgulayarak, “Bu fabrikalardaki plastiğin, ancak yüzde 10’u geri dönüşüyor. Geri kalanın plastiği gece 12’den sonra yakıyorlar. Bazı fabrikalar yakarak imha ediyor, bazı fabrikalar bu plastiği öğütüp denize veya ormana döküyor. Hem yeraltı sularını, hem denizi, hem de atmosferi kirletiyorlar. Oturduğunuz mahallede her gün tonlarca plastik yanıyor ve biz bunları soluyoruz. İnsan sağlığı açısından çok riskli bir durum. Bizim tanıdığımız başta çocuklar olmak üzere nefes darlığı olan, KOAH hastası olan yetişkin insanlar, derilerinde kabarcık olan insanlar var ve bu durum her geçen gün artıyor” şeklinde konuştu.
“MAHALLELİ HER YERDEN KUŞATILMIŞ DURUMDA”
Fabrikada yakılan plastik atıkların Avrupa’dan gemilerle önce Mersin Limanı’na geldiğini, ardından kamyonlarla fabrikalara ulaştırıldığını belirten Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Sibel Ünlü, şunları söyledi: “Burada geri dönüştürülebilen plastikler meyve kasası olarak kullanılıyor. Bu kasalar, içinde taşınan gıdaları da zehirliyor. Geri kalan plastik yakılarak imha ediliyor. Fabrika bacalarından etrafa dumanlar yayılıyor ve bölge halkı bundan olumsuz etkileniyor. Plastiklerin yanması ile ortaya çıkan partiküller söz konusu. Bunun sonucunda 2 ve 10 mikron boyutunda partiküller atmosfere karışıyor. Önce solunum yoluyla zehirlenme gerçekleşiyor, bunun dışında yakma esnasında ortaya çıkan tortular toprağa gömülüyor. Ardından yağmur yağıyor ve bu zehir yer altı sularına karışıyor. Bir kısım zehir de kanalizasyon yolu ile denize karışıyor. Mahalleli her yerden kuşatılmış durumda. Kronik olarak zehirleniyorlar. Bu bölgede çocuklar ve yetişkinlerde astım hastalığı, bunun dışında çocukların gelişme sorunları, deri teması ile alerjik hastalıklar ve uzun vadede kanser hastalıkları oluşma durumu söz konusu.”
Abdulkadir Ayten-Hamdullah Yağız Kesen / MA