Kürt siyasetçi İbrahim Ayhan’ın ölümünün üzerinden 5 yıl geçti. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilliği yapan Ayhan, hakkındaki davalar ve siyasi baskılar nedenliyle gittiği Federe Kurdistan Bölgesi’nin Hewlêr kentinde 20 Eylül 2018’de kalp krizi geçirmesi sonucu yaşamını yitirdi. Ömrünü, genç yaşta başladığı özgürlük mücadelesine adadı. DAİŞ’in 15 Eylül 2014’te saldırdığı Kuzey ve Doğu Suriye kenti Kobanê için 134’gün boyunca sınırda nöbet tuttu. Burada ortaya koyduğu öncülük rolüyle hafızalara kazındı. Ayhan’ın eşi Rêzan Ayhan, yaşamını yitirişinin 5’inci yılında Ayhan’ı anlattı.
GENÇ YAŞTA MÜCADELEYE BAŞLADI
Eşi ile Van 100’üncü Yıl Üniversitesi’nde okurken tanıştığını anlatan Rêzan Ayhan, “Eğitim fakültesinde sınıf öğretmenliği okurken İbrahim ziraat mühendisliği okuyordu. Benim politik bilincim de İbrahim Ayhan ile başladı. İbrahim öğrenci hareketlerine başkanlık yapıyordu. Bu nedenle de sürekli gözaltı ve işkenceye uğruyordu. Sonrasında üniversiteden atıldı. Üniversite eğitimi yarıda kalmasıyla 93 yıllında evlendik. Daha sonra çocuklarımız dünyaya geldi. 97 yılında eşim öğretmenlik yapmaya başladı. Kastamonu’da görev yapmaya başladı. Ancak 7 yıllık öğretmenlik hayatı da siyasi nedenlerle yarıda kaldı. Öğretmenlikten atıldı. Sonrasında sendikaya geçti, ardında da partide de çalışmaya başladı. Bu süreçte de sürekli gözaltı ve tutuklamalarla maruz kalıyordu. 4 buçuk yıl cezaevinde kaldı” dedi.
“KENDİNİ HALKA ADADI”
Eşinin halkına çok bağlı olduğunu ve bu nedenle mücadelesinden vazgeçmediğini söyleyen Ayhan, “Halkını çok seviyordu. Çok cesur bir insandı. Uğradığı baskılar nedeniyle ben bazen uzak tutmaya çalışıyordum ama o halkı için ne yapması gerekiyorsa onu yapıyordu. Asla geri durmazdı. Halk tarafında da çok büyük bir karşılık buluyordu. Ömrünün sonuna kadar da bu uğurda mücadele etti. Asla çizgisinden kopmadı. Halkını ailesinin ve her şeyin üstünde tutardı. Kendini halkına adamıştı” ifadelerini kullandı.
CEZAEVİ SÜRECİ
Eşinin cezaevi sürecini anlatan Ayhan, “Cezaevi süreci çok zor geçiyordu. Hem okul hem ev hem de eşim cezaevindeydi. Adana Cezaevi’nde olduğu için biz de yollarda oluyorduk. Bunun yanı sıra toplumsal baskı da vardı. Kaç defa sınıfım boşaltıldı. Küçük kızım 5 yaşındaydı. Eşim cezaevinde çıktıktan sonra kızım babasını tanıyamadı. Çünkü hem yoğun bir gündemin içindeydik hem de babasını göremiyordu” diye konuştu.
Eşinin milletvekili seçildikten sonra da Ankara’ya gitmek yerine Riha’da kaldığını ifade eden Ayhan, “Ona ‘biz de Ankara’ya gidelim’ dediğim de ‘Beni Riha halkı seçti ben de onların yanında olmalıyım’ derdi. En küçük çocukla bile saatlerce sohbet edebilirdi. Halkla özdeşleşmişti. Tanıyan herkes onu çok severdi. İlk başta ailem de evlenmemizi kabul etmiyordu ancak İbrahim’i tanıyınca onlar da İbrahim’i sevdi. İbrahim ile beraber akraba ve ailemin de politik bilinci gelişti” diye kaydetti.
Eşinin Kobanê sürecinde de eve gelmek yerine sınırda çadırda kaldığını aktaran Ayhan, şöyle devam etti: “Kobanê sürecinde eve gelmiyordu. Çok sahiplenmişti. Orada çadırda kalıyordu. Sürekli sınırdaydı. Çok özlüyoruz onu, hem ben hem de çocuklarım. Daha alışamadık. Bize de halkının yanında yer almayı miras olarak bıraktı. Eşim, baskılar nedeniyle Federe Kurdistan Bölgesine gitmek zorunda kaldı. Sürgün gittiği yerde yaşamını yitirdi. Bunun tek nedeni Kürt olmasıdır.”
Mahmut Altıntaş / MA