■ Politika’dan Yorum
24 Nisan 1915’te başlatılan Ermeni Soykırımı, Türk burjuva egemenliğinin kurucu eylemidir. “Beka sorunu” yaşayan Osmanlı Türk egemenleri, “misak-ı milli” sınırları içinde egemenliklerini garantilemek için, “tek dil, tek din, tek kültür, tek millet” esasına göre örgütlenecek bir projeyi başlatmışlardır. Bu anlayış, bugün de Türk egemenlerinin “kırmızı çizgileri”dir.
Ermeni Soykırımı, modern Türk tarihinin başlangıcıdır. Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti tarihi bir bütündür. TC, hukuki, siyasi, ideolojik her bakımdan Osmanlı’nın devamıdır. Bu devamlılığı sağlayan özne ve siyaset de İTC ve “İttihatçılık”tır. Teşkilat-ı Mahsusa’da Ergenekon’a “derin devlet” devamlılığıdır.
24 Nisan bu projenin en büyük adımı oldu. Soykırım ile Anadolu’daki nüfus olarak en kalabalık olan, ekonomide, kültürde ve siyasette en aktif olan, “eşit yurttaşlık” talep eden Ermeniler “halledilmiş” ve bu alanlarda Müslüman Türk unsurun egemenliği tesis edilmiştir. 1,5 milyon Ermeni’nin en vahşi biçimlerde öldürülmesinin yanı sıra iş yerlerine, mal varlıklarına el konulmuş, kiliseleri, manastırları, okulları yağmalanmış, yakılmış, yıkılmış, en iyi durumda cami, ahır, konut yapılmıştır.
Soykırım’ın planlanması, uygulanması ve sonrasında da soykırımın inkar edilerek savunulması için yürütülen psikolojik ve ideolojik savaş modern Türk Cumhuriyeti’nin en büyük devlet deneyimidir. Cumhuriyet’in 100 yıllık tarihi boyunca bu deneyimi sayesinde benzer kırımları tertiplemiştir. Mustafa Suphi’lerin katliamından, Dersim Katliamı’na, Rumların kırımı ve mübadelesinden 6-7 Eylül Pogromuna ve Hrant Dink’in katledilmesinden HDP’ye yönelik linç kampanyalarından Suruç, Ankara katliamlarına kadar…
Ermeni Soykırımı konusunda iki cephe vardır. Soykırımı tanıyanlar ve inkar edenler. Soykırımı inkar edenler faşist Türk ırkçılarından adında “komünist” sıfatı taşıyanlara kadar geniş bir yelpazededir. Bu yelpazenin güncel siyasette de “beka sorunu” yaşayan Türk burjuvazisinin yanında yer almaları onların varlık gerekçelerinin ne olduğunu göstermektedir. Ermenilerin soykırımı bir tarih ya da hukuk sorunu değildir. Osmanlı-Türk egemen sınıfına karşı mücadelenin bir sorunudur, sınıf mücadelesinin bir konusudur, güncel olarak da AKP-MHP faşist iktidarına karşı kimlerle, nasıl mücadele edileceği sorunudur. Sorun, Türk burjuva egemenliğinden yana olmak, olmamak sorunudur.
Ermeni Soykırımını, belgelere, tanıklıklara ve süren uygulamalara rağmen inkar etmek, onun önemini reddetmek veya şu ya da bu biçimde “es geçmek”, hele ki sahte SİP-TKP’nin yaptığı gibi olayı “Ermenilerin göçü” demek, “Cumhuriyet’in kurucu değerlerine sadığız” demek Türk burjuvazisinin egemenliğine, onun bu kurucu eylemine sadığız, sadık kalmaya da devam edeceğiz anlamını taşır. “İkinci yüzyıl” tartışmalarının temelinde de Soykırım ile kurulan Türk Cumhuriyeti’nin tarihinin ve güncel karakterinin çarpıtılması vardır: “Birinci yüzyıl”ın üzerinin örtülmesi yoluyla “ikinci yüzyıl”da da Türk burjuvazisinin egemenliğine rıza üretmek! Türk burjuvazisinin bütün tarihsel suçlarıyla hesaplaşmadan, onun egemenliğini reddetmeden demokrasi teranelerinde bulunmak sadece bu suçları örtmek değil, yeni soykırımların, katliamların yaşanmasının yolunu da açık tutmaktır. Çünkü soykırım ve katliamlar, “beka sorunu” yaşadığı her durumda Türk burjuvazisinin –ve aslında bütün burjuvaların- başvurduğu devlet tekniğidir.
Bugün “Ermeni sorunu hallolmuştur” fakat Soykırım suçu, egemen Türk burjuvazisinin temel korkusu olmaya devam ediyor. Türk kimliğinin içine zerk edilmiş bu suç sadece bir avuç “kılıç artığı” Ermeninin “güvercin tedirginliği”nde yaşamasına neden olmuyor, “eşit yurttaşlık” isteyen başta Kürt halkı ve Aleviler olmak üzere ezilen halklar ve kültürler/inançlar sürekli katliam tehdidi altında bırakmaktadır. Yanı başımızda Karabağ’daki Ermeniler Türk-Azeri egemenlerinin katliamı ile karşı karşıyadır. TC’nin askeri ve siyasi olarak aktif desteklediği Ermenistan-Azerbaycan arasında yaşanan savaştan yansıyan tecavüz, işkence, cesetlerin parçalanma görüntüleri tam da bunu ifade etmektedir.
Son olarak, 14 Mayıs seçimlerinde oy kullanırken, Ermeni Soykırımı, soykırımı yapanların mirasçılarını, inkâr edenlerini, üzerini örtmeye çalışanları, “göç” diyenleri unutmayın. Çünkü onlar bizim burjuvaziye köleliğimiz için çalışanlardır. Ülkemiz sosyalistlerinin ve komünistlerinin amacı tüm milliyet, din ve mezheplerin anayasal güvence temelinde özgürce eşit koşullarda bir arada yaşamalarını sağlamaktır. Bunun yolu da öncelikle 14 Mayıs’ta var olan zihniyetin yönünü değiştirecek ve yeni bir yol açacak ilk adımların atılmasıdır. Biz eli kanlı burjuvaziye karşı milliyetsiz işçi sınıfının kurtuluşuna hizmet edecek şekilde örgütlenmeye çağırıyoruz.