Türkiye, 2025 yılını yüksek enflasyon, art arda gelen zamlar ve derinleşen yoksullukla geride bırakıyor. ENAG verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 58,62’ye ulaşırken, alım gücü sert biçimde eridi. Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı, işsizlik ve gelir adaletsizliği arttı. Türkiye ekonomisi 2026’ya kriz ve belirsizlik ortamında giriyor.
İktidarın ekonomi politikaları, geçen yıllardaki gibi ne fiyat istikrarını sağladı ne de büyüme hedeflerini yakaladı. Bu yıl da zamlar, enflasyon, düşük ücretler, işsizlik ve alım gücünün erimesi ile boğuşan yurttaşlar yeni yıla da aynı sorunlarla girecek. Yüksek zamlar ve gelir adaletsizliği, toplumun geniş kesimlerini yoksulluğa sürüklerken, döviz kurları ve borsa dalgalanmaları ise belirsizliğe işaret ediyor. Belirsizliğin yanı sıra ekonomik krizlerin küresel ölçekte de boy gösterdiğinden Türkiye gibi ekonomileri daha zorlu zamanlar bekliyor.
İktidarın “enflasyon düşüyor” söylemine rağmen TÜİK–ENAG farkları ve Merkez Bankası’nın sürekli yukarı revize edilen tahminleri, enflasyonla mücadelenin başarısızlığını ortaya koyuyor. Zamlar ve yüksek enflasyon, gıda, enerji ve ulaşım başta olmak üzere günlük yaşamda alım gücünü hızla eritiyor; asgari ücret reel olarak yoksulluk sınırının çok altında kalıyor. Faiz politikalarındaki dalgalanma, ve rezerv kaybı finansal kırılganlığı artırırken, siyasi gelişmeler piyasalarda sert dalgalanmalara yol açıyor. Artan işsizlik, yoksulluk, iş cinayetleri ve çocuk işçiliğiyle birlikte 2025’in sonunda tablo, 2026’ya daha derin bir kriz ve belirsizlikle girildiğini gösteriyor.
YENİ YILDA YÜKSEK ENFLASYON
İktidarın “enflasyon düşüyor” iddiasının aksine, 2025 yılı da enflasyonun yüksek seyrettiği ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verileri arasında yaşanan çelişkilerle devam etti. Eleştiriler ve protestoların odağında bir yıl geçiren TÜİK’in resmi verileri ile ENAG’ın hesaplamalarına göre enflasyon düşme iddiasının tersine yüksek seyretti. Ocak ayında TÜİK yıllık enflasyonu yüzde 44,38 olarak açıklarken, ENAG yüzde 83,40’ı işaret etti. Bu fark, Ocak ayı ile başlarken yıl boyu da devam etti. Her iki kurum arasındaki fark aylara göre şu şekilde gerçekleşti: Şubat’ta TÜİK, 42,12, ENAG yüzde 81,01, Nisan’da TÜİK yüzde 38,10, ENAG yüzde 75,20, Aralık’ta TÜİK yüzde 31,07, ENAG yüzde 58,62 dedi. Yine bu rakamların yanı sıra aylık enflasyon artışları da yaşandı. Aylık enflasyon, Mayıs’ta TÜİK’e göre yüzde 1,53, ENAG’a göre yüzde 3,66; Ekim’de TÜİK’e göre yüzde 3,23, ENAG’a göre ise yüzde 3,79 olarak hesaplandı.
Merkez Bankası (MB) tahminleri ise revizyonlarla dolu oldu. Yapılan her türlü revizyona rağmen Şubat ayında yılsonu enflasyon tahmini yüzde 21’den yüzde 24’e çıkarıldı. Yine Ağustos ayında 2026 için yüzde 12 olarak tahmin edilen enflasyon oranı yüzde 16’ya çıkarıldı. Enflasyonun tek haneye indirilmesi hedefi ise bir kere daha ertelenerek Ağustos 2027 yılına kadar ertelendi. Dolayısıyla uzun süredir iktidarın dilinden düşmeyen tek haneli enflasyon hedefi, hayal olarak kaldı. MB 2027 enflasyon tahmini yüzde 8’den 9’a yükseltildi. Ayrıca Eylül ayında Orta Vadeli Program kapsamında açıklanan 2025 yılı enflasyon hedefi ise yüzde 17,5’ten yüzde 28,5’e sıçradı. Hanehalkı enflasyonu beklentilerin aksine artış gösterdi. Temmuz ayı geldiğinde hanehalkı enflasyonu yüzde 54,5’e, Mayıs ayında ise yüzde 60’a yaklaştı. Enflasyonun yanı sıra tüketicinin cebi yanarken üretici de yaşanan ekonomik krizden nasibini aldı. Tarımsal girdi fiyatlarında ara ara görülen artışlar yıl boyu yükselerek devam etti. Ocak ayında yüzde 41,64 oranında artan girdi fiyatları, Mart’ta yüzde 30,49, Ağustos’ta ise yüzde 33,88 artış gösterdi.
ZAMLAR YILA DAMGA VURDU
Enflasyon ve MB tahminlerinin yanı sıra zamlar da 2025 yılına damgasını vurdu. Zamların günlük hayatı felç ettiği 2025 yılı Ocak ayında Philip Morris sigaralarına yapılan zamlarla başladı. Söz konusu sigara grubunun içerisindeki en ucuz sigara paketi 81 TL oldu. Aynı ay içerisinde ekmek yüzde 25 zamla 12,50 TL oldu. Temmuz ayına gelindiğinde ise ekmek, İstanbul ve Ankara’da yüzde 20 zam gördü ve her iki şehirde de ekmek 15 TL’ye oldu. Akaryakıtta da durum farksız değil. Ocak ayında benzine 1,26 TL zam yapılırken motorine ise 98 kuruş zam yapıldı. Haziran ayında yaşanan İsrail-İran çatışmalarının da etkisiyle bir kez daha zam yapılan akaryakıtta motorin 55 TL’yi, benzin ise 52 TL’yi aştı. Bir hafta içerisinde motorine 8,5 TL, benzine ise 4,5 TL zam geldi. Ağustos ayına gelindiğinde ise benzine 1,22 TL daha eklendi.
Zamlar ulaşımı da es geçmedi. Ocak ayı geldiğinde Yüksek Hızlı Tren (YHT) biletleri fırladı. Ankara-İstanbul arası bilet fiyatları 540 TL’den 780 TL’ye, Ankara-Konya biletleri ise 250 TL’den 360 TL’ye yükseldi. Ulaşımın yanı sıra enerji kalemleri de yıl boyu zam gören kalemlerden oldu. Nisan ayında konutta elektriğe yüzde 25, sanayde elektriğe ise yüzde 10 zam yapıldı. Yine sanayide doğalgaza yüzde 20, elektrik santrallerinde yüzde 24,2 zam yapıldı. Bunlar dışında ise Mart ayında yumurta ihracı fonu 0,5 TL’den 1,5 dolara, Eylül ayında yurt dışı harcı 710 TL’den 1.000 TL’ye çıkarıldı. Haziran ayında ise Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) buğday fiyatlarını ton başına 13 bin 500 TL’ye çıkardı Ağustos’ta Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ne (TZOB) göre markette satılan 37 üründen 30’u zamlandı, havuçta yüzde 335 fark rekor kırdı. Daha önce ocak ayında zamlanan sigaralar ise Temmuz ayında bir kez daha zamlandı. Imperial Tobacco grubuna ait sigaralar 79 TL’den 91 TL’ye çıkarıldı. Yine BAT grubuna ait sigaralar 85 TL’den 100 TL’ye çıkarıldı. Ekim ayında ise BAT grubuna ait en ucuz sigara 90 TL oldu.
FAİZ POLİTİKALARI DEĞİŞİRKEN REZERVLER ERİDİ
MB, enflasyonla mücadelede faizlerini dalgalandırdı ama sonuç sınırlı kaldı. Ocak’ta 250 baz indirimle faizi yüzde 45 indiren MB, Mart’ta gecelik faiz artırımı ile yüzde 46’ya, Nisan ayında ise politika faizi ile yüzde 46,6’ya çıkardı. Ardından faiz oranlarını Temmuz ayında yüzde 43’e, Eylül ayında ise yüzde 40,5’e düşüren MB, Aralık ayına gelindiğinde politika faizini yüzde 38’e indirdi. Haziran’da AYM, KKM için bütçeden MB’ye kaynak aktarımı iptal edildi. Ağustos ayında ise KKM hesapları kapatıldı. Sonrasında ise rezervler eridi. Kasım ayına gelindiğinde toplam rezervler 12,9 milyar dolar azalarak 185,5 milyar dolara, brüt döviz ise 1,9 milyar düşüşle 183,6 milyara indi.
DIŞ TİCARET AÇIĞI 12 MİLYAR 38 MİLYONA ÇIKTI
Yine dış ticaret açığı da artmaya devam etti. Mayıs ayında dış ticaret açığı yüzde 21,7’ye çıkarak, 12 milyar 38 milyon dolara çıktı. Haziran’da cari işlemler 8 milyar dolar açık verdi. Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) varlıkları yüzde 5,7 azalarak 351 milyar dolara, yükümlülükler yüzde 3 düşüşle 670,5 milyara geriledi. Ağustos ayına gelindiğinde ise dünyada yaşanan ekonomik çatışmalarla beraber ABD birçok ülkeye gümrük vergisi getirdi. Türkiye’nin de es geçilmediği süreçte ABD, Türkiye’nin gümrük vergilerine yüzde 15 ek vergi getirdi.
İŞSİZLİK VE ATIL İŞGÜCÜ ORANLARI ZİRVE YAPTI
TÜİK verilerine göre işsizlik düşük kalırken Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) verilerine göre ise arttı. TÜİK, geniş tanımlı işsizliğin Ekim ayında 11 milyon 705 bine ulaştığını belirtirken toplam 17 milyon 821 bin kişinin ise temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını ve yoksulluk oranının yüzde 21,2’ye çıktığını açıkladı. DİSK ise, Ocak ayında açıkladığı geniş tanımlı işsizliği 11 milyon 310 bin olarak açıkladı. DİSK açıkladığı veriler doğrultusunda Ekim ayına gelindiğinde ise geniş tanımlı işsizlik ocak ayından ekim ayına kadar yüzde 6,7 artarak yüzde 29,6’ya yükseldi. Bu oran ise 12 milyon 066 bin kişinin işsiz olduğuna tekabül ediyor.
AÇIKLIK SINIRI 26 BİN 149 TL, YOKSULLUK SINIRI 90 BİN 450 TL OLDU
Yoksulluk sınırı ise ulaşılmaz rakamlara çıktı. Bu durum ise ülkede alınan en yüksek maaşların bile yoksulluk sınırı altında kalabileceğini gösteriyor. Temmuz ayında iktidara yakınlığı ile bilinen Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), açlık ve yoksulluk verilerine göre açlık 26 bin 413 TL’ye yoksulluk ise 86 bin 036 TL’ye yükseldi. Eylül ayında tekrar verileri açıklayan Türk-İş bu kez yoksulluk sınırını 91 bin 109 TL olarak açıkladı. Bu rakam asgari ücretin tam 4 katı olarak tescillendi. Ekim ayında ise açlık sınırı verilerini açıklayan Türk-İş, açlık sınırının 26 bin 149 TL olduğunu belirledi. Bu belirlemeye göre Temmuz ayında olduğu gibi Ekim ayında da açlık sınırı, asgari ücreti sollamış oldu. Aynı açıklamada açıklanan yoksulluk sınırı ise 90 bin 450 TL olarak belirlendi. Hızla devam eden alım gücü kaybı ile Kasım ayına gelindi. Yine Türk-İş verilerine göre açlık sınırı 30 bin 061 TL olurken yoksulluk sınırı 93 bin 697 TL olarak belirlendi.
DÖVİZ VE BORSA SİYASİ ŞOKLARLA REKOR ÜSTÜNE REKOR KIRDI
Döviz ve borsada da 2025 yılı çok hareketli geçti. Gerek iktidarın yürüttüğü baskı politikaları gerek küresel ölçekte yaşanan gelişmeler borsa ve dövizde siyasi şoklara sebep oldu. Mart ayında olmaz denilen gerçekleşti. Kürdistan belediyelerinde normalleşen kayyum ve belediye başkanlarının tutuklanması hukuksuzluğu bu sefer Türkiye’nin en büyük metropolü İstanbul’da yaşandı. 19 Mart tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Ekrem İmamoğlu gözaltına alınırken yaşananlar borsayı derinden etkiledi. Gözaltının yaşandığı gün içerisinde Borsa İstanbul (BİST) yüzde 6,87’ye düşerek 10.060’a geriledi. Yaşananlarla beraber dolar ise 36,81 TL’ye Euro da 40,24 TL’ye yükseldi. Yaşananlar altını da etkiledi. Gözaltının yapıldığı gün içerisinde gram altın 3 bin 639 TL’yi görerek rekor kırdı. Yaşananlar TL’nin de değer kaybetmesine neden oldu. TL’nin değer kaybı yaşamasıyla dış borç 684 milyar TL arttı. Ardından ABD’li yatırımcı Morgan Stanley, BİST’da bulunan borsa üyeliğini iptal etti. Şubat’ta enflasyon sonrası dolar 36 TL’ye çıkarken Ağustos’ta 41 TL’nin üstünü gördü. Euro ise 48,3 TL ile 50 TL’ye yaklaştı. Ekim ayına gelindiğinde ise gram altın 5 bin 518 TL’ye fırladı. Temmuz’da ayına geldiğinde ise iktisatçıların yılsonu dolar tahmini 43,72 TL’ye yükseldi.
GELİR VE VERGİ ADALETSİZLİĞİ DERİNLEŞTİ
Türkiye’de bulunan bazı şirketlerin ve sermaye sahiplerinin vergi indirimleri veya muafiyetleri ile derinleşen vergi adaletsizliği, 2025 yılında da devam etti. Kasım ayına geldiğinde hazine nakit dengesi 195,8 milyar TL açık verdi. Ekim ayında ise hazine 3 trilyon 597 milyar TL vergiyi tahsil etmekten vazgeçti. Henüz yılın başı olan Şubat ayında ise Yolsuzluk Algı Endeksi sıralamasında Türkiye 107’nci (34 puan) sırada yer aldı.
YILSONU REEL ALIM GÜCÜ KAYBI 50 BİN TL’Yİ AŞTI
Bütün bunlar yaşanırken asgari ücretten TL’nin alım gücüne kadar toplumun cebindeki para büyük oranda eridi. DİSK’in hazırladığı raporlarda yer alan verilere göre asgari ücret, 2025 yılı yılsonu alım gücü kaybı 50 bin TL’yi aştı. Asgari ücretin alım gücü ise 14 bin ve 15 bin 500 seviyelerine kadar geriledi. Yine DİSK’in verilerine göre Eylül ayında hesaplanan 9 aylık alım gücü kaybı 5 bin 621 TL olurken Kasım ayında bu rakam 6 bin 574 TL’ye çıktı. DİSK’in yanı sıra Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) verilerine göre de alım gücü 50 ila 85 bin TL arasında gerçekleşti. Verilere göre asgari ücret, Ocak ayında mevcut olan seviyesinin yüzde 30 ile 35 arasında geriledi. Bu erime direkt olarak toplumun cebine yansırken yaşanan kayıp açlık sınırının yarısının dahi altında yaşamasına neden oldu.
EN AZ BİN 956 İŞÇİ YAŞAMINI YİTİRDİ
Ekonomik çalkantıların yanı sıra 2025 yılı iş cinayetlerinin de yoğun yaşandığı bir yıl oldu. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilere göre, 2025 yılının ilk 11 ayı (Ocak-Kasım) itibarıyla Türkiye’de en az bin 956 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yalnızca önceki ay olan Kasım ayında ise en az 216 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
BİR YILDA 76 ÇOCUK İŞCİNAYETLERİNDE YAŞAMINI YİTİRDİ
İş cinayetlerinin yanı sıra 2025 yılına damga vuran bir diğer hak ihlali ise çocuklara yönelik yaşandı. 9 Aralık 2016 tarihinde 6764 sayılı kanun ile yasalaşan ve çıraklık eğitimini zorunlu eğitim kapsamına alan Merkezi Eğitim Merkezi (MESEM) ile çocuklar işçileştirilmeye devam ediliyor. 2025 yılı boyunca MESEM’ler yoluyla yaşları 15-18 yaş arasında değişen toplam 392 bin 887 çocuk resmi olarak işçileştirildi. Söz konusu çocukların yüzde 80 civarının 18 yaş altında olduğu gözlemlenen MESEM’in iş kolları ise ağır işlerden oluşuyor. Yaşları 18 yaşın altında olan toplam 300 bini aşkın çocuğun çalıştığı iş kolları; tarım, inşaat, sanayi ve hizmet sektöründen oluşurken bu iş kollarının ağır işler ve yine ağır makinalar tarafından yapılması ise yoğun iş cinayetlerine sebep oluyor. 2025 yılında MESEM kapsamında yaşanan iş cinayetlerinde toplam 9 çocuk yaşamını yitirdi.
Ayrıca 2016 yılında faaliyetlerine başlayan MESEM kapsamında çalışan ve MESEM’ler dışında işçileştirilerek iş cinayetlerine sürüklenen çocukların sayısı 713 olarak kayıtlara geçti. Türkiye, MESEM’lerin dışında da çocukların işçileştirirldiği bir ülke unvanı taşıyor. Bu kapsamda da 2025 yılında yaşanan iş cinayetlerinde toplam 76 çocuk yaşamını yitirirken ülke genelinde MESEM’ler de dahil toplam 869 bin çocuğun işçileştirildiği tahmin ediliyor. Bu verilere göre işgücüne katılım oranı yüzde 24,9 olarak gerçekleşirken her dört çocuktan birinin işçileştirildiği açığa çıkıyor.
BELİRSİZLİĞİN GÖLGESİNDE 2026 YILINA DOĞRU
2025 yılı, zamlar, enflasyon ve yoksullukla boğuşulan bir yıl olurken, 2026 yılına belirsizliklerin gölgesinde girildi. İktidarın veriye dayalı politikaları eleştirilerin ve protestoların odağında yer alırken, reel ekonomik kriz verilerin ötesine geçerek yurttaşın cebindeki parayı büyük ölçüde etkiledi. Merkez Bankası’nın aralık ayı faiz indiriminin 2026 yılına başlangıçta bir etki yaratıp yaratmayacağı ya da bu belirsizliğin devam edip etmeyeceği soruları kamuoyunda öne çıktı. Bu soruların yanıtları aranırken, iktisatçılar ve ekonomistler 2026 yılını “daha derin krizlerin yaşanacağı” bir yıl olarak değerlendiriyor.
MA / Ömer Güngör















