■ Politika’dan Yorum
HDP ile TİP, TÖP, EHP, SMF ve EMEP arasında kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı resmen ilan edildi. HDP’nin de ESP, DBP, BDP, YSP, SYKP ve SODAP’ın bir araya gelmesi ile kurulan bir parti olduğunu, keza HDP’yi kuran siyasi partilerin aynı zamanda 30’u aşkın demokratik kurum ve platformla birlikte HDK içinde yer aldıklarını göz önüne alınırsa, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ne kadar geniş ve kapsayıcı olduğu daha net görülür. Bu İttifak demokrasi, özgürlük, barış, eşitlik ve sosyalizm mücadelesinde yeni bir ivmeyi, yeni bir cepheleşmeyi somutlamaktadır. Bu adımı işçi sınıfı ve halklarımız açısından selamlıyoruz.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkları 7 Haziran-1 Kasım süreci ile örülen bir tür darbe ile iki “parti”ye mahkûm kılınmak istendi. 2000’lerin başından itibaren gelişen toplumsal muhalefetin Gezi isyanı ile ulaştığı düzey ile Kürt özgürlük hareketinin “Barış süreci” ve Suriye’de emperyalist müdahale ve IŞİD karşısında Rojava halklarının özgürlüğünü sağlamadaki başarılarının HDK ve HDP şahsında 7 Haziran’da parlamenter mücadele alanına taşınmasına karşı Devlet’in başlattığı “siyasi soykırım” saldırılarının temel amacı buydu. İşçi sınıfının ve emekçi halkların bir avuç sermayenin çıkarları için en azgın sömürü koşullarına karşı isyanlarının sistem sınırlarını aşmasını önlemek, onları ehven-i şer seçeneklere razı kılmak için başka bir yol da yoktu(r). Nitekim HDP’ye ve 15 Temmuz sonrası sistem karşıtı her harekete (bu dönemde rejimin bir fiske bile dokunmadığı bazı kesimleri de unutmayalım) yönelik gözaltı, tutuklama, dernek vb kapatma, yayın yasakları, eylem yasakları vb. ile bu amaçlarına kısmen ulaştıklarını kabul etmek gerekir. Nitekim bugün 2023’te gerçekleşecek seçimin Cumhur ve Millet İttifakları arasındaki “tatlı rekabet” sınırlarına hapsedilmesi bu başarının bir sonucu.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ilanı, birinci olarak, 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin en derin krizinin yaşandığı koşullarda işçi sınıfı ve emekçi halkların, kadınların, gençlerin, ekolojistlerin, LGBTİ bireylerin faşist Cumhur İttifakı ile “restorasyoncu” Millet İttifakı seçeneklerine mahkûm olmadığının ilanı oldu. Haliç Kongre Merkezinde açıklanan Program ile, söylendiği gibi, “kökleri çok derinlerde” olan gerçek bir “Halk İttifakı” ilan edildi. İşçi sınıfının ve başta Kürt halkı olmak üzere “tekçi” anlayışının reddettiği bütün halklar, farklı dini, kültürel kimlikler, kadınlar, LGBTİ bireylerin sorunlarına taraf olan, onları taleplerini çözmeyi görev bildiğini ve bunu ancak kendisinin yapabileceğini de ilan etti.
Bundan sonrası da hiç kuşkusuz kolay olmayacak.
İttifak’ın önündeki temel bazı sorunlar olduğunu herkes görüyor, biliyor. Birincisi, İttifakın Türkiye’nin geleceğini belirleyen gerçek bir güce dönüşmesi için, düzen ittifaklarının kesinlikle kaçındığı şeyi, halkın gerçek bir özne olarak siyaset ve tarih sahnesine çıkmasını sağlamak zorunda. Sadece muhtemel oy oranları üzerinden ve Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ve nasıl belirleneceği üzerinden Millet İttifakı’nı bir noktaya çekmeye çalışmanın bu açıdan yeterli olmayacağını görmek lazım. Bilakis Millet İttifakı’nın Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da kabul edeceği bir adayın ortak aday olarak belirlenmesine yanaşmasını sağlamak için gerçek bir halk seferberliğinin örgütlenmesi gerekir. Diğer taraftan demokrasi halkın örgütlülüğü ile gerçekleşebilecek bir şeydir. İster yeni bir 7 Haziran-1 Kasım sürecinin yaşanmasının engellenmesi, ister “restorasyon”un içeriğinin demokratik olması isterse de gerçekten halkçı bir iktidarın kurulması için tek güç halkın örgütlülüğüdür. Sırtımızı yaslayabileceğimiz hiçbir güç yoktur.
Emek ve Özgürlük İttifakı hiç tereddüt göstermeden yaşanan çoklu krizden çıkış için tek seçeneğin kendisi olduğunu ilan etmelidir. Ki net bir programa sahip tek ittifak da Emek ve Özgürlük İttifakıdır. Bu açıdan yüzünü doğrudan ve dolaysız halka dönmelidir. Emekçi semtlerde, işçi havzalarında, üniversitelerde, aydınlar arasında, medyada kısacası mücadelenin her alanında güçlü bir sinerji yaratmalıdır, ki bunu yapabilecek tek İttifaktır. Halkın coşkusundan ölümden korkar gibi korkanlar biz değil, burjuvazidir. Bakanlık, vekillik, danışmanlık, ihale hesapları ile fokur fokur kaynayan, birbirine ayar üzerine ayar veren, Biz değil burjuva ittifaklarıdır.
Haliç Kongre Merkezindeki birlik ve mücadele ruhunu dalga dalga yaymak zorundayız.
Bu daha başlangıç…